Merhabalar arkadaşlar. İki hafta art arda aynı girişle gitmek istemezdim. Yine yaktılar yüreğimizi ama... Yürekleri yanar inşallah. Ben yoruldum beddua etmekten. Ben sıkıldım lanet okumaktan onlar can almaktan yorulmadı sıkılmadı. Allah sizin binbir türlü belanızı versin diyeceğim. Zaten vermiş. Bir insanın vicdanı yoksa o artık bir insan değil robottur. Silahtır. Sizi Allah'a havale ediyorum. Şimdi elimden sadece bu geliyor. Aynı acıyı yaşayın inşallah. Satılmış köpekler!!
#Kayseri #İstanbul #Türkiye
Sınavlarım başladığı için 20 gün kadar bölüm gelmeyecektir!!
10.BÖLÜM
'Aşkından da kaçamadım, Savaştım başaramadım, Yiteceksen gideceksen, Niye girdin gönlüme be kadın?'
Bazen bir sözdü insanı yerle bir eden bazen de bir bakış... Son sözlerim acıtsın istemiştim oysa ki! Unutmuşum onu acıtanın beni öldüreceğini. Bakışlarını aklımdan çıkaramıyordum. Ben böyleyken zaten mutlu olmasını istemiyordum ama mutsuz olunca da üzülüyordum. Benliğimi o kadar adamıştım ki ona bir türlü sıyıramıyorum izlerini benliğimin derinliklerinden.
Mesela koşa koşa gidip sarılmak istiyordum ama biliyordum ki o koşa koşa gidip Çağla'nın kollarında bulacaktı tesellisini. Ben ve acım yine baş başa kalacaktık.
Hep yalnız olsaydım bu kadar zor olmazdı benim için yalnızlık. Ben sonradan görmüştüm yalnızlığın ne olduğunu. Zengin birinin iflas edip yoksullaşması gibiydi bu. Sudan çıkmış balığa dönmek gibi.
Derdimi anlatacağım bir kimsem de yoktu. Ben de Nisan gibi günlük tutmaya başlamalıydım belki de. Nisan demişken... Onunla ne yapacağımı bilmiyordum. Gözlerinde gördüm haşerelerden ayrılmak istemediğini. Hem kırıldım hem de onun adına üzüldüm. Bana rağmen haşereleri bırakmayacağını gördüm o gözlerde ve bu kırdı beni. Ve abimi bu kadar çaresiz sevmesi gerçekten üzmüştü beni. Çünkü ben de böyleydim. Kimi kandırıyorum hala öyleyim.
Hayatımda bir çok şeyden hemen vazgeçebilirdim çünkü ne olursa olsun Poyraz, en değerlim yanımdaydı. Peki en değerlimden nasıl geçecektim? İşte bu tam olarak muammaydı.
Eve gitmek istememiş, parka gelmiştim. Salıncağa oturmadan önce köşedeki pastaneden karton bardakta kahve almıştım. Bu kadar yalnızken soğuk kendini daha net hissettiriyordu.
Tam pastaneden çıkarken Orkun'la karşılaştık kapıda. Şaşırsam da bir şey demeden içeri geçmesi için kenarda bekledim. İçeri geçince de çıktım. Bu mahallede mi oturuyordu? Birini mi görmeye gelmişti acaba?
Son 4-5 yıldır pek haberim olmasa da önceden tüm mahalleyi tanırdım. Mahalledeki herkesle arkadaştım. Sonra bazıları taşındı bazıları uzaklaştı. Bazıları da evlendi. Yeni gelenler de vardı tabi ama pek tanımazdık onları. Özellikle biraz daha büyüyünce bizimkiler de karşı çıktılar mahalledeki erkeklerle veya ergenliğini yüksek dozda yaşayan kızlarla görüşmemize. O yüzden şimdi mahallede arada eski arkadaşlarımı görüyorsam da sadece baş selamı verip geçebiliyordum. Nisan da öyle tabi. Ama abim, Poyraz ve ya ikizler hala bazılarıyla konuşuyorlardı.
Gerçi burası bizim evin bulunduğu sokak değildi burada neredeyse hiç kimseyi tanımıyordum. Sadece bir kaç ilkokul arkadaşım vardı. Hala varlar mı onu bile bilmiyordum. Bu yüzden pek tabi Orkun bu mahallede yaşıyor olabilirdi.
Yaş salıncağı ters çevirip sularını akıttıktan sonra cebimden peçete çıkarıp öyle gelişigüzel kuruladım. İçim o günden beri öyle huzursuz ki düşünmekten kafayı yiyecek durumdaydım. Göğsümde kocaman bir hava boşluğu vardı sanki. Hiç kimse sevdiği birini kaybetmek istemez elbette. Ben de istemezdim. Ona dair hiçbir umudum yoktu ama umudum vardı bir yandan işte. Olmayacağımızı biliyordum da olmayınca da üzülmeye hakkım yok muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜP ŞEKER(TAMAMLANDI)
Teen FictionGözyaşım bile kirpiklerimde asılı kalmış, düşmeyi reddederken ben bu durumu kendime nasıl yedirebilirdim bilmiyorum. Boş bir parkta, dün gece yağan yağmurun ıslaklığını taşıyan bir bankta başım Nisan'ın omzunda oldukça aciz görünüyor olmalıydım. Gör...