0.1

746 29 14
                                    


Şarkı: Blackbear--idfc

Medya: Doruk Aksoy

            Güneş ışıkları göz kapaklarıma vuruyordu.Yavaş yavaş açtım gözlerimi.Bir kaç dakika tavanla bakıştıktan sonra doğruldum ve ayaklarımı yatağın kenarından sarkıttım.Siyah yatak örtüm ve yastıklarımla gerçekten mutluydum.Aşağı inip ailemin o 'samimiyetsiz samimiyetler' silsilesinden bana örnekler sunmasını istemiyordum.Kumral saçlarımı karıştırdım ve ayağa kalktım.

             Güzel ve büyük bir odam vardı.Genelde odaya siyah ve gri tonları hakimdi.Perdeler ise şarap kırmızısı.Fazla eşya yoktu.Gereksiz şeylerden nefret ederdim.Bu 'şeylere' insanlar da dahildi.'Gereksizler ailesi' nin onur üyesiydi insanlar.Kafamı sallayıp düşünceleri dağıtmaya çalıştım.Çok çabuk sinirleniyordum.Hayır, bu bir huy değildi.Ani sinirlenme hastalığına sahiptim.Psikiyatristimin verdiği ilaçları kullanıyordum.Ve en siktiriboktan şeylere bile sinirlenebiliyordum.

              Tüm mevsimlerde baksırla uyuyabilme gibi bir yeteneğim -annem denen insana göre deliliğim- vardı.Altımdaki baksırı çıkardım ve sıcak suyun huzurlu kollarına giriş yaptım.Boynumdan bir damla yavaş yavaş yol katediyor ve sırtıma ulaşıyordu.Damlaların vücudumda bıraktığı izi seviyordum.Suyu seviyordum.Bu dünyada bana huzur verebilen nadir şeylerden biriydi.Duşumu aldım ve giyinmek üzere banyodan çıktım.Belimdeki havluyla giyinme odamın ortasında dikilmiş takım elbiselerimi süzüyordum.Bugün karamsarlıktan uzak durmaya karar vermiştim.O sırada mavi takımımla göz göze geldim.En azından siyahtan iyiydi.İçime giymek için beyaz gömleğimi seçtim.Düğmeler,pantolon,en son da ceketimi üzerime geçirdim ve...Tamamdır.Hayır,kravat takmıyordum.Asla.Tam odadan çıkacakken gözüme parfümlerim ilişti.Hemen gidip -favorim- çikolata kokulu parfümümü sıktım.Son defa aynaya bakıp saçlarımı düzelttikten sonra aşağı indim.

             Yakışıklı bir adamım.Yani insanlar -genellikle kızlar- öyle diyor.Çok hafif sakalım,kahverengi saç ve gözlerim var.O kadar abartılacak bir yakışıklılığa sahip olduğumu düşünmüyorum.Bir sarı saçlı,mavi gözlü değilim yani.Ama kızlar beğeniyor,ben de onları beğeniyorum diyebilseydim keşke,ama sorun yok.Küçüklüğümden beri spor yaptığım için fit bir vücudum var.İnsanların imrendiği biri olmak hoşuma gidiyor,hem de fazlasıyla.Egoist biri olduğum söylenemez ama birinci sınıfta fanlarım vardı.Aklıma yine o sarışın kızın sözleri gelince sırıttım.Bu arada çoktan aşağı inmiş kahvaltı masasına yerleşmiş bulundum.Sevgili Serap ve Kenan Aksoy çifti masaya teşrif etmemişlerdi.Ah,umurumda olduğu da söylenemezdi.Tam bunları düşünürken içeri kahkaha atan,canım(!) anne ve babacığım girdi.Bazen düşünüyordum, 'Belki de ben olmasam daha mutlu bir hayat süreceklerdi.'Bunu düşününce kendi varlığıma daha da seviniyordum.Hey,kötü düşünmeyin ailemin mutsuz olmasını istemezdim.(Milyon defa İSTEDİ!)Neyse bu konuyu şu an tartışamayacaktım.Sonra düşünülmek üzere aklımın ıssız köşelerinde yer edindi.

             Sevgili(!) anne ve babam sofrada yerlerini aldılar.Babamın beni süzen birkaç bakışı ve annemin tek kaşını kaldırmış haldeki 'bir şey anlamaya çalışan' suratı, beni meraklandırmaya yetti.Önce onlara ardından kendime baktım ve inanın hiçbir şey göremedim.Ardından sordum."Bir sorun mu var?".Annem yanıtladı beni,"Hayır Dorukçuğum, yemeğine devam et lütfen."diye.'Boş ver' dedim kendi kendime ve Zehra Sultan'ın -evde uzun yıllardır çalışan,Doruk'un çok sevdiği,yaşlı,hizmetçi kadın- hazırladığı güzel kahvaltıya geri döndüm.Birkaç dakika geçti ve ortama sessizlik hakimdi.Anne ve babamın birbirlerine kaçamak bakışlar attığını,sonra annemin 'hayır' dercesine kafa salladığını gördüm.En sonunda sıkıldım bu saçma işaretleşmelerden ve "Anlatacak mısınız artık ne olduğunu, bir sorun varsa söyleyin." dedim.Babam ciddi ve sıkılmış olduğumu anlamış olacak ki ilk o söze girdi."Doruk,oğlum bunu sana daha önceden söylemek isterdik ama doğru zamanı bulamadık.".O bunu söylediği anda aklımdan binlerce senaryo geçti.Ya benim üç ay ömrüm kaldı ya onların gerçek çocuğu değildim,beni evlat edindiler ya da .."Doruk, evleniyorsun."

            Yaşadığım şokla kelimeleri algılamakta güçlük çekiyordum.Yanlış duymuşumdur herhalde diye yineledim babamın söylediğini."Ne!Evleniyor muyum?Saçmalamayın, yanlış duydum değil mi?".Anne ve babam birbirlerine baktılar.Annem yanıtladı benim umutla sorduğum o soruyu."Hayır oğlum, yanlış duymadın.Evleniyorsun."Gözlerim kocaman bir şekilde onlara baktım bir kaç saniye.Daha sonra ise giderek yükselen sinir dalgama hakim olamayıp ayağa fırladım.Bu ani ve sert çıkışımdan dolayı yere düşen sandalye zerre umurumda değildi."Ne demek 'evleniyorsun.' ya.Ne demek ya ne demek.Bana sordunuz mu?Gerçi doğduğum günden beri bütün kararları benim yerime siz verdiniz değil mi?Arkadaşlarıma,sevgililerime,liseme,üniversiteme,okuduğum bölüme,ne iş yapacağıma,hangi hobilere sahip olacağıma kadar, A'dan Z'ye hayatıma dair ne varsa, hepsine siz karar verdiniz değil mi?Şimdi bir şey sormanız,'Dorukçuğum evlenmek ister misin?' demeniz aşırı saçma olurdu zaten." masanın yanında bir ileri bir geri giderek ve bağırarak  söylediğim bu sözler karşısında biricik(!) ailemin tek tavrı 'SUSMAK' oldu.Zaten başka bir şey yapmaya yüzlerinin olduğunu sanmıyordum.O sinirle,yandaki sandalyede asılı duran ceketimi alıp çıktım evden.Arabama atlayıp sahile doğru sürdüm.Denizin maviliğine ihtiyacım vardı,rüzgarın tüm bedenimi titretmesine,sudan fikir almaya, güneşle ağlamaya ihtiyacım vardı.Fark ettiniz mi?Hepsi cansız.Ben de isterdim denizin,güneşin yerinde insan isimleri olsun,ama...Bugün ölüm fermanlarımdan bir diğerini açıklayan ailem yüzünden ne doğru düzgün bir arkadaşlık kurabildim insanlarla ne de gerçek sevgiyi hissedebildim.Bu cümleyi düşünürken bir damla daha karıştı gözyaşlarıma ve arabayı durdurdum.Denize baktım ve büyük bir iç çekiş...

             Arabadan indim ve sahildeki banklardan birine oturdum.Rüzgar beni hissediyor gibi acı acı esiyordu.Aniden sırıttım.Evleneceğim kızın daha adını bile bilmiyordum.Aman ne harika.Gerçi bilsem ne olacaktı ki?Ne değişecekti?İsmi Merve de olsa İnci de olsa tanımadığım biriyle evlenecektim.Tabii eğer heteroseksüel olsaydım bunu biraz daha, en azından birazcık normal karşılayabilirdim!'Kızı zaman geçtikçe severim' diyebilirdim.Ama maalesef...Ben gaydim.Ailesinin koyduğumun baskıları yüzünden hiçbir zaman kendi olamamış sikik bir gay,Doruk Aksoy.

             Gözümden yaşlar süzülüyordu.Durduramıyordum. Parçalamak istiyordum her şeyi ve yıkmak istiyordum.Nefret ediyordum kendimden ve ailem denen o 'insansı yaratıklar' a karşı çıkamadığım için kendimden utanıyordum.

             Neden karşı çıkamıyordum?Neden bunlara katlanmak zorundaydım?Benim ruhum çocukluğumdan beri baskı altındaydı.Artık karşı çıkmak pek de mantıklı gelmiyordu.Bir tanesine karşı çık, sonra diğerine...Sonuç: Bir bok olmuyordu.Yine aynı, yine aynı ve en sonunda çok şaşırtıcı bir sürpriz yapıyordu hayat:

Her şey daha da boktan bir hal alıyordu.



------------------------------------------------------------------------------------------


Herkese selam!! 'BENİMSİN !' hikayesinin ilk bölümüyle karşınızdayım.

Hikayenin ne kadar süreceğini bilmiyorum-umarım uzun olur-.Ama ilham geldikçe yazmaya çalışacağım.

LGBT temalı bir hikaye yazmayı uzun zamandır planlıyordum ama hiç kendime güvenememiştim. (şşhh! Hala güvenemiyor.)

Neyse,bu da böyle saçma bir 'merhabamsı görüşürüz konuşması' oldu.

Kendinize iyi bakın!! Yeni bölümde görüşürüz!!

BENİMSİN ! (boyxboy)Where stories live. Discover now