6.Bölüm - Sevdama Haram Bulaştırma

3.1K 360 114
                                    

Olaylı geçen ziyafet akşamından sonra Süheyla ve çocuklar, masaları kömürlüğe taşıdılar. Çocukların yüzüne karşı gülmeye çalışsa da, gerginliği her halinden belli oluyordu Süheyla'nın.

Oysa bir kaç haftaya kadar ne Cihad ile karşılaşmış, ne Umut ile muhatap olmak zorunda kalmıştı.Hayatına yeni insanlar girdikçe huzurunun kaçtığını bir kez daha kanıtlamıştı yaşananlar. İçinde öyle yaralar kabuk bağlamıştı ki, her olay yeniden kanatmaya yetiyordu.

Şimdi babası burada olsa ve başını dizine yaslayıp içini dökseydi fena mı olurdu? Her ne kadar tek dayanağı Rabia da olsa, kederiyle onu asla üzmek istemiyordu.

Yetimhanede kaldıkları zaman içerisinde babaları hayatta olup, kendilerini gizliden gizliye takip etmiş ve en yakın dostu Şevket Bey ile onlara kol kanat germişti. Babaları, kanser hastalığına yakalandığından dolayı bir zaman sonra eşinin terkine uğramıştı. Hastalığı gittikçe ilerliyor, gittikçe onu, dönüşü olmayan bir yola sürüklüyordu.

Süheyla küçük yaştayken babasından ayrılmak zorunda kaldığı için, onu hayal meyal hatırlıyordu. Ancak Rabia yetimhaneye verildiğinde henüz bebekti. Süheyla büyüdükçe Şevket beyin de yardımıyla kardeşine kavuşmuş, onu asla yalnız bırakmamıştı. Annesi şuanda hayatta mı, evli mi, ne yapıyor bilmiyordu ama bildiği tek şey "onu sevgiyle" anmadığıydı...

Rabia tüm bunlardan habersizdi. Hayalindeki mükemmel anne figürünü öldürmemek için olan biteni ona anlatmıyordu ablası. En azından o, böyle mutlu oluyordu. Mutluluğa giden hangi yol varsa Rabia için onu seçiyordu...

Rabia'nın yatsı namazını kılıp yatağına geçmesiyle yalnız kalmıştı Süheyla. Ne zaman gergin olmasına neden olabilecek bir olay olsa, babasını hayal ediyor, o emniyetli kollarında huzur buluyormuş gibi gözlerini kapatıyordu. Küçük yaştayken kendisinden ayrılmış ve henüz büyümeden vefatına şahit olsa da, hayaliyle çok şey paylaşmıştı. Annesini hayallerine dahi almıyordu. Ona olan kırgınlığı içindeki sevgisini bastırıyordu. Bunca annesizliğe rağmen, bunca babasının terk edilişine rağmen annesine beddua etmiyor, dualarında yer veriyordu. Çünkü Müslümanlık bunu gerektirirdi.

Namazını bitirdikten sonra ellerini açıp babasına dua etti. Günahlarının, çektiği kanser hastalığından kaynaklı ağrılarıyla yok olup gitmesini ve cennetle müjdelenmesini diliyordu Rabbinden. Annesi...Annesine sıra gelince yutkundu. Kalbindeki düğüm rahatsızlık veriyordu. Annesinin de, yaptığı bu büyük hata sonucu affolması için dua ediyordu. Ve biricik kuzusu Rabia...Bir an önce hayırlısıyla yürüyebilmesini ve daima İslam uğruna mücadele etmesini istiyordu..

Namazını bitirdikten sonra cam kenarına oturdu. Her yatsı namazından sonra bunu mutlaka yapardı. Geceyi tefekkürle geçirmek, nefsini muhasebeye çekmek, gün içerisinde olan bitenleri düşünmek hobisi haline gelmişti. Dışarıda da mis gibi bir hava vardı.

Yağmur, Rabbisinden emir almış ve bir bir düşüyordu yeryüzüne. Düşen her damla kor olup, yakıyordu yüreğini. Babasını düşünüyordu.. Ona olan özlemi, yıllardır yağmur bekleyen kurumuş tarla gibiydi. Her yağmur adedince gözünden yaş süzüldü.

Allah'a olan inancı olmasaydı, çekilir miydi bu dünya? Verilir miydi bunca geçim mücadelesi? Kabuğu sert ama içi göz kamaştıran tanelerden ibaret olan nar gibi olunur muydu? iman olmasaydı...

Süheyla'da tıpkı nar meyvesi gibiydi. Dıştan sert, keskin dururken, iç dünyası yumuşacıktı.. O kabuğu kırabilecek olan, nar tanelerine ulaşabilirdi ancak.. "Kadının hası, dişiliğiyle değil kişiliğiyle ön planda olandır" sözünün canlı örneğiydi Süheyla.. Ve Süheyla hiç farkında olmadan, Cihad'ın gönlünde baş köşeye oturmuştu....

Asil Kokulu KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin