29.Bölüm - Zorba Adamlar

874 128 88
                                    

  Cevapsız kalışı korkutuyordu yüreğini Cihad'ın. Sabırla beklemişti cevabını. Olumsuz olma ihtimalinden korka korka. Ya kesilecekti nefesi ya da mutluluk saçacaktı her zerresi. Susmak bilmeyen kalbiyle papaz olması pek yakındı.

Süheyla toparlanmaya çalıştı. İçindeki hisleri saklaması gerektiğini hatırlattı kendisine. Ellerini odanın kapısından çekip yönünü hafifçe Cihad Bey'e doğru çevirdi. "Siz" dedi kısık çıkan sesiyle. "O gün vereceğim cevaba değil şuan söyleyeceklerime odaklanın. Teklifinizi kabul etmiyorum. Sizi seven başka biri var. Onunla yuva ku..."

Süheyla'nın daha fazla devam etmesine razı olamayan Cihad, eliyle dur işareti verdi. Yüzünde biriken hasret tohumları bir bir saçılıyordu yere. Ameliyat masasında kalbini almışlar gibi eliyle yokladı. Yerinde değil gibiydi zira. Atması da durmuştu şuan.

-Peki. Size sığındığınız limanlarda mutluluklar dilerim...

Cihad'ın son sözüyle paramparça olmuştu Süheyla. Sığındığınız limanlar derken ne demek istemişti acaba diye düşündü. İnanmıyordu belliki. İnanmıyordu söylediklerine. Kabaca bahane uyduruyorsun diyordu aslında. Sözlerinin devamı gelmemesi için hızla odaya girip kapıyı kapattı.  Sesinin duyulmasını engellemek için var gücüyle dudaklarını ısırarak ağladı.

Gücünün tükendiğini hissediyordu. Daralıyordu nefesi. Her şeyden herkesten uzaklaşma noktasına geliyordu yavaş yavaş. Yalnızlığına ne çok hüzün kondurmuştu. Yalnızlık içinde çektiği kalabalıktan usanmıştı. Bir an duraksadı.

"Herkes kendisini düşünürken neden hep iyilik eden ben olayım?" diye sordu kırılmış yanına.

Gözlerini sabitlediği halıdan çekerek Kur'an-ı Kerime baktı. Tebessüm edip eline aldı. Öpüp sarıldı. "Sen varsın bir tek yoldaş olarak. Sen varsın Rabbimin kelamı..."

Gözlerini kapatıp rastgele bir sayfa açtı. Açtığı sayfadan eliyle gezinerek bir ayet-i kerime seçti. Arapçasını okuduktan sonra mealine baktı.

Açtığı ayet-i kerime karşısında ne yapacağını şaşırdı. Yüce Allah Fussilet Suresi 34. Ayet de şöyle buyuruyordu;

Bismillahirrahmanirrahim

"İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir."

Sadegallahüllazim...

Yeniden ağlamaya başladı. Bu defa durduramayacak kadar şiddetliydi. Bir anlık düştüğü gaflete ağlıyordu. Düştüğü gafletten başını kaldıran gerçek Dost'a layık kul olamadığına ağlıyordu. İyilik yapmaktan vazgeçecekken, iyilik yapmayı bırakmamasını emreden Rabbisine ağlıyordu. İyilikle kötülük eşit olmaz diyordu Yaradan... İyilik karşısında düşman bile yenilgiye uğrar buyuruyordu Rahman...

Kur'an-ı kapatıp sarıp sarmaladı. Bir müddet öylece kaldı. "Teşekkür ederim Rabbim. Beni bırakmadığın için. Uyardığın için. Bize din olarak İslam'ı seçtiğin için... Teşekkür ederim..."

Kur'an-ı çantasına koyup hareketlendi. Bir kaç parça kıyafetini de çantaya sığdırdı. Elini yüzünü yıkayıp bozulan eşarbını düzeltti. Oda da ona ait bir şey kaldı mı diye tekrar bakındı. Daha sonra besmele çekerek kapıdan adımını attı.

Koridorda kimse gözükmüyordu. Cihad'ın odasına doğru başını çevirip iç geçirdi. Yaralı bir adam vardı orada. Koluyla birlikte kalbini de kaybeden. Veda etmeden gidecekti. Edeceği vedanın sonu gelmezdi zira. İçinden çıkamayacağı sorulara muhatap kalabilirdi. Sevinç Hanım ile vedalaşmak istedi. Bunu yapmazsam çok kırılır diye düşündü. Ancak nasıl yapacağını bilemeyince ondan da vazgeçti... Yoluna bakıp yürümeye devam etti. Asansörden inip çıkış işlemlerini yaptırdı.

Asil Kokulu KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin