12

3.1K 575 34
                                    

"Ama birisi olmak zorunda. Burası koskoca okyanus aptal! Herhalde sadece ikimiz olamayız değil mi?"

Uzay boşluğunda bitmiş olan oksijenim yüzünden maruz kaldığım karbondioksitten başım dönüyor gibi hissediyorum ve ciğerlerim sürekli daha derin nefes almam için beni dürtüklüyor.
Göz ucuyla Chanyeol'a doğru bakıyorum. Elimin neredeyse iki katı büyüklüğündeki eli, derin cam kasedeki yuvarlak cipslerin arasında. Filmi izlemeye öyle dalmış ki belki yaşıyor olduğunun farkında bile değil.

Oradan oraya sürüklenen ve maceradan maceraya koşan Marlin ile Dori gibiyiz belki de. Chanyeol tıpkı Marlin gibi sürekli telaşa kapılıyor.
Umudunu yitirmek istemediği halde bunu yaşadığı birçok şey var. Bense devamlı derin nefes alıp ver diyen Dori gibi, kendimi bilmez bir şekilde ona sokuluyorum.

Pazartesi sadece kütüphanede test çözdüm çünkü gereksiz utancımdan dolayı Chanyeol'un yüzüne bile bakamıyordum. Salı günü, kimya dersinde bakışlarımız birbirini bir mıknatıs gibi çektiğinde yanaklarım al aldı. Çarşamba günü ise diğerlerinden farklı olarak, uzun bir aradan sonra ailemle yaptığımız piknik garip bir gerginlikle geçti. Bugün günlerden perşembe, Chanyeol'un anne-babası evlilik yıl dönümlerini kutlamak için akşam yemeğinde ve akşam saatleri kum tanelerinden daha hızlı. Chanyeol ise beni perşembe gününün verdiği yorgunluğa rağmen kovmuyor.
Ve benim aklım sürekli başka yerlere kayıyor. Pazartesi günü eve dönen babamın şu an anneme nerede olduğumu soruyor oluşuna, annemin açıklamalarına, babamın Chanyeol'un kim olduğunu bilmediğini söyleyişine ve Haneul'un Chanyeol ile yaptıklarını anlatışına...
Biz Chanyeol ile ince bir pikenin altında kıvrılmışken, benim küçük apartman dairesindeki ailem kesinlikle şu an bu konuyu tartışıyor olmalı. Otoriter babamı birçok şeyden daha iyi tanıyorum ve anneme teşekkür etmenin bir sınırı yok, bunu biliyorum. Ben, evden çıkmadan önce kulağına tüm bu garipliklerin sebebini açıklayacağıma dair söz verirken, her şey yolunda anlamına gelen kafa sallayışı bunun en büyük sebebi.

Chanyeol'un biraz yağlı parmakları parmaklarımı kavrıyor ve hafifçe sıkıyor. Küçük ama orada olan gülümsemesine güvenerek gülümsüyorum. Bu gerçekliğe dönüş evresi.

Çok fazla bir şey istemiyorum.
Sadece bu anın, bu güzel sessizliğin, yüzüme doğru açık pencereden esen sevimli rüzgarın, ayaklarımı sağa sola neşeyle sallamanın ve Chanyeol'un elini tutmanın ne kadar harika bir his olduğunu sonsuza kadar hatırlamak istiyorum. Sonsuzluk, bu cidden öyle zor bir şey ve imkansız ki farkındayım.

Her şeyin farkındayım. Sonların, kalp kırıklıklarının, olmaması gereken ama olan şeylerin...
Arkadaşlıkların, ailenin, hayatın... hep bir kargaşaya hakim oluşu titretiyor beni. Bir güvercinin özgürlüğe açılan kanatları, bazen avucumdan kayıp giden bir uçurtma ipi ve bazenleri tsunamiler yaratan korkunç zaman, beni tutsak edebilirse eğer sonsuzluk kavramını keşfetmek istiyorum.

Çünkü Chanyeol farkında olmadan bana birçok şey öğretiyor. Onun göz bebeklerine baktığımda sadece kendi yansımamı görmüyorum. Orada yıllar önce kaybettiği abisi için göz yaşları, hep yeni bir hevesle başladığı aktivite kurslarını yarım bıraktığından yeşermiş can alıcı duyguları, parıldayan bir gökkuşağı, kağıttan gemiler, umuda açılan kapılar ve en önemlisi de göz bebeklerinde evrenden çok daha fazlası var.

Her şeyin farkındayım evet ama şimdilik görmezden gelmek ve Chanyeol'un omzuna kafamı koyarak kıkırdamak, birçok şeyi unutmak ve onun yanağına küçük bir buse kondurmak için en doğru zaman.

lonely fishWhere stories live. Discover now