10

25.8K 1K 287
                                    

Doğru ya onun da en büyük aşkı bir şifacıydı. Onu kurtaramadı ama belki bizi zafere ulaştırmak için her şeyi anlatabilirdi.

Kulübeye yaklaştığımızda eski kapı zaten açıktı. Yiğit kapıyı ittiğinde tiz bir gıcırtı çıkardı.

"Böyle birden içeriye mi gireceğiz?" Dediğimde, Yiğit derin bir nefes aldı. Kapı açık olsa bile doğrudan içeri girmek doğru değildi şimdi niye sinirlenmişti?

"Kimse var mı?"

Buz gibi sesiyle aslında soru sormuyormuşta emir veriyormuş hissiyatı yaratırken cevap beklemeden içeriye daldı. Bir nevi beni kırmamak için yaptığı formaliteymiş gibi düşünmeye karar vererek peşinden ilerledim.

Kapıdan içeriye girdiğim anda etrafı saran rutubet kokusu ciğerlerime doldu. Hafif bir öksürükten sonra etrafı gözlemledim. Sanki yıllardır kimse yaşamıyormuş gibi her şey oldukça tozluydu. Kafamı çevirdiğimde gözüme çarpan parlak çerçeveye ilerledim. Yiğitte benim gibi etrafı inceliyordu o eşyalardan çok içeride bir yaşam belirtisi arıyordu.

Çerçeveye yaklaştığımda Yiğitte yanıma doğru yöneldi. Buradaki eşyaların aksine oldukça temizdi. Özenle temizlendiğinden şüphem yoktu. Çerçevede gördüğüm fotoğrafla dudaklarım aralandı.

Bana benziyordu ama kesinlikle ben değildim.

Benden daha yaşlı bir kadın. Yaşlı dediysem en fazla otuzlarında.

Yiğit yanıma yaklaşıp fotoğrafa baktığında tepkisini görmek için kafamı kaldırdığımda o da benim kadar şaşkındı.

"Sana benziyor." Dediğinde kafamı salladım. O da benim kadar şaşkındı. Küçümsenmeyecek bir benzerlikti. Eğer orta yaşlarımda böyle görüneceksem bu beni mutlu ederdi. Sonra yanındaki adama baktığımda o da otuzlarında duruyordu. Mutlulukla gülümsüyordu. Fotoğraf karesine giren çiçekler sanki bu dünyada çekilmemiş hissiyatını veriyordu. Şaşkındım. Önceden burası böyle bir yer miydi?

"Çok güzel bir bahçede çekilmiş." Dediğimde, Yiğit ellerini ceplerine soktu.

"Önceden, güzeldi."

"Bu Zemzem dede mi?" Dediğimde kafasını olumlu anlamda salladı.

"Birbirlerini seviyorlarmış."

"Nasıl anladın?"

"Baksana çok mutlu gözüküyorlar."

"Fotoğraflar sahtedir." Dedi, duygusuz bir sesle.

"Gözlerde ki ışıltı gerçektir." Dediğimde köşedeki sandalyeye oturdu.

"Burada bekleyecek miyiz?" Dediğimde bacağını önündeki masaya uzattı.

"Başka bir işimiz yok bekleyelim." Dediğinde olumlu anlamda kafamı sallayıp evin diğer odalarına bakmak için hareketlendim.

Sanki hiç yaşanmamış bir ev gibiydi. Tozlar, örümcek ağları, rutubet, paslar, çürükler...

Odanın kapısını ayağımla iterek açtığımda karşıma yeşilin en pis tonu karşıladı. Sökülmüş duvar kağıtları yağmur yağdıkça çürümüştü.

KAYIPWhere stories live. Discover now