Yüzük

19.7K 1.3K 119
                                    

Epey bir dönmediğimiz Aziz ve Işık tan başlayalım önce.....
Büyükbabasının zoruyla işlerini ayarlamak, bazılarını da tasfiye etmek üzere döndüğü ülkesinden, söz verdiği gibi üç hafta içinde dönmüştü Işık joya Kolancı...
Çünkü fazlasıyla atarlı bir kocası vardı ve kızı bir kere daha uzağa salmaya niyeti yoktu...
Karısını hergün beş posta aramış, mesaja boğmuş, erken dönmeye ikna edebilmek için ağzından girip burnundan çıkmıştı.
Oysa johannesburg daydı kız..
Ablası ve eniştesinin yanında..
Kalbi takla atmıştı Aziz in
"Izin ver asker, "
Diyordu...
"Yapacak çok iş var,bir daha kimbilir ne zaman dönerim...."
Aziz , Melih amiri aramıştı bu sefer .
"Onun orda ne işi var.?karına acımıyorsun bari benim karıma acı...doğmamış çocuklarıma kastın mı var ....."
Büyük bacanak çok gülmüştü oğlanın sersemliğine...
"Burası, onu alıp götüreceğin her yerden daha güvenli şu anda oğlum.
Faro malikanesindeyiz... Koloniel Bir kalede ...her türlü korunuyoruz ...."
baldızını derhal Türkiye ye yollasın diye adamın başına tebelleş olmuştu günlerce..
Sonunda döndü kız..
Bu sefer yanında sadece annesiyle gelmişti....
Tanrı'ya şükür..
Güzel cadaloz...
Sanki daha da kilo kaybetmiş gelmişti oğlana..
Çürükler yok olmuş neyseki...
Kırıklar kaynamış...
Derya dan ve basından Şerefsizlerin mahkemesini gün gün takibediyordu.
Faro ailesinin avukatlar ordusu da mahkemeye sundukları dosyalar dolusu delille birlikte dahil olmuşlardı, bahardan beri olaya...
Derya nın küçük te az acı çekmemiş ellerinde , Işık gibi tıpkı.....
Insanlıktan nasibini alamamış hayvanlar...
Aziz e bıraksalar hepsini çimlerinden bağlayıp bir kuyuya sallandırır ,benzini döküp ateşe verirdi....
Aileye ait jetin inmesini beklerken Mehmet çok sataşmıştı delikanlıya.
"Tir tir titriyorsun lan."
Aziz kızmak yerine sadece bakmıştı...
"Çok özledim ..."
Genç adamın diyeceği bişey yoktu...
Özlemiş ....
Sırıtmıştı...
Manisa'ya atanmış yakışıklı kocasının kucağına koşup atladığı zaman oğlan yemim etmişti bu çocuğu bi daha hiç bir yere göndermemeye.
"Nerdesin sen ! "
Demişti kızın ensesine doğru...
"Nerdesin ...orda şavaş var... Nasıl bensiz gidersin."
"Mari ..Melih le..."
"Bana ne ablandan...sen nasıl gidersin.... O astımınla nasıl gidersin.....gizli gizli...."
"Döndüm ama."
Demişti bu sefer kız uysalca .
"Iyi ,tekrarlamayacak..."
Kucağında iyice yukarı çıkartırken kızı tek kolunda kavrayıp kendine bastırdı.
"Beni öldüreceksin .."
Mehmet arkadan Dürtünce indirdi kızı anca
"Hadi kumrular hadi..
Nizamiyede devam edersiniz, Şu Tupelov ezecek şimdi ikinizi.
Piste çıkmış hızlanmaya başlayan rus uçağını gösterdi.
Dönüp kızın valizini alıp çıkışa ilerlemişti
O valizden çıkan tek şey kızın büyük annesinin gelinliğiydi , bir çift ayakkabıya birlikte.
Büyükannesi yollamış...
Bunu giyecek ben anlamam..
Iki anne alel acele bir istenme işi ayarlamışlar....
Iki intikal arasında Basit bir nikah tazeleme yapılmıştı.
Oğlan yıkanıp temizlenip vücudunun çamurundan kurtulmuş olarak o koyu yeşil , ve sırmalı omuzları resmi elbiseyi giydiğinde pırıl pırıl yanan pabuçlarıyla minicik lojman verandasında dikilip kızın çıkmasını beklerken komutanları sırtını yomruklayıp durmuşlardı.
Vardar da en az onunkadar heyecanlı ve sinirli görünüyordu.

Ailenin gönlü olsun diye yapılan bir formaliteydi,
Beş dakka dikilip sıkıntıdan kapıyı yumruklamaya başlamıştı sonunda,
"Benin, kızı çoktan aldığımı, orda hatırlayan varmı acaba?.....anneee...."
"An..."
Eli boşlukta kaldı, gerilerken kadın kaşlarını çatmış emri vermişti..
"Askeerrr.....Hazııır ol! çubuk cabuk!
Mehmet Yavuz kapıya üşüşmüş bütün o gevşemiş , elleri biralı bordolar aynı emirle donup kaldılar...
Esas duruşta kaldı hepsi..
O sırada kapı yeniden açıldı, annesinin kolunda belirdi Işık. ...
Oğlanın sersemliğini farketseler kimbilir kaç zaman dalga geçeceklerdi fakat hiç birinin konuşacak hali kalmamıştı....

Ayakta kalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin