9.BÖLÜM

100 32 11
                                    

Arabanın camını açtım.Kahverengi saçlarımı rüzgarın tatlı akışına bıraktım.Eski hayatımda en çok da bunu yapmayı severdim.Kimseyi umursamadan,hiç bir şey düşünmeden uzun yolculuklar yapmayı özledim.



"Nereye gidiyoruz?" dedim.

"Babamın yanına gidiyoruz.O bir şeyler biliyor olmalı."

"Gün içerisinde tekrar dönmemiz gerekiyor biliyorsun değil mi?"

"Evet acele etsek iyi olur." dedi ve gaza bastı.

"Bu kadar acele etmesek de olurdu." dedim korkak bir sesle.Andrew bana gülümsemekle yetindi.


Şehrin merkezine gelmiştik.Her şey 10 yıl içinde ne kadarda değişime uğramıştı.Binalar büyümüştü.Nefes alabilecek bir yer dahi kalmamıştı.Üzülmüştüm aslında.10 yıl sonra olacaklar bunlardı işte.Dünya AVM yığınında başka bir şeye dönüşmüyordu.



"İşte geldik." dedi Andrew.Büyük bir rezidansın önüne gelmiştik.İçeriye girip asansöre bindik.25.kata çıktık.Andrew anahtarlarıyla kapıyı açtı.


"Sen burada bekle babam odasında olmalı.Baba!" diye seslendi.Dr.Mark Morgan nihayet gelmişti.

"Melanie de buradaymış." dedi gülümseyerek.

"Merhaba efendim.Size sormam gereken bir şey var."

"Tabi sor ama otursana şöyle." diyerek koltuğu gösterdi.Bende gidip oturdum.Ev hissini özlemiştim.

"Aaron kaçtı biliyorsunuz değil mi? Andrew buraya gelmiş olabileceğinden bahsetti." Dr.Mark Morgan oğluna baktı.Andrew hiç umursamadan kafasını başka bir yere çevirdi.


"Evet geldi fakat kaçtıktan bir kaç gün sonra geldi."

"Peki ne konuştunuz.Ona geçmişe döneceğimizi anlattınız değil mi?"

"Bana tüm bu olanların başında Harisson dışında başka kimler olduğunu sordu.Ona anlattım ama beni umursamadı.Ona adresi veremedim Melanie.Onu geçmişte bulmakta zorlanabilirsin."

"Peki siz biliyor musunuz olayların başında kimler olduğunu?"

"Tek bildiğim Harisson gibi beceriksiz insanların başkan olamayacağı.Yani kimsenin bilmediği biri daha var.Aaron pek yanımda durmadı ardından çekip gitti."

"Anladım.Onun ev adresini verebilir misiniz?"

"Tabii.Bekleyin beni." Odasına gidip bir dosyayla geri döndü.

"Bu Aaronun dosyası onunla ilgili her şey var."

"Çok teşekkür ederim.Biz gitsek iyi olur zamanımız azalıyor.Hoşçakalın." diyerek kapıya doğru yöneldim.


Arkamdan fısıldamaları duyabiliyordum.Sanki Dr.Mark Morgan ona zarar verme gibi bir cümle kurmuştu.Bunu duymamazlıktan gelip yürümeye devam ettim.Andrew arkamdan geldi ve aşağıya inip arabaya bindik.Aaronun evine doğru ilerlerken bende dosyayı inceliyordum.Doğum tarihi benimle aynıydı.Aynı üniversitede okuyormuşuz.Belkide zaman yolculuğumuzun gerçekleştiği gün okulda yanımdan geçmiş olmalıydı.Bu tesadüfler beni oldukça şaşırtmıştı.Ben dosyayı incelerken çoktan gelmiştik bile.2 katlı tatlı sıcacık bir evde yaşıyormuş.Kapıyı çaldığımızda kimse açmamıştı.


"Ne yapacağız şimdi evde kimse yok." dedim endişeli bir şekilde.

"Kapının önünden çekil."

"Hayır düşündüğüm şeyi yapmayacaksın."

"Yapacağım." dedi ve kapıya tekme attı.Kapı açılmıştı.İçeriye girdik.

"Merhaba efendim sizinle konuşmamız gerekiyor." diyerek ilerledim.Oturma odasında iki kişi yerde yatıyordu.Boğazları kesilmiş bir şekildeydiler.O sırada çığlık attım.Andrew yanıma gelip bana sarıldı ve suratımı kapattı.

"Sakin ol.Sen onlara bakma üstlerini kapatacak bir şey bulayım." dedi ve iki battaniye bularak üzerini örttü.

"Aaron bunu görürse çok üzülür.Bunu kim yapmış olabilir ki" dedim ağlayarak.

"Muhtemelen kaçtığı gün ailesini öldürdüler ama şimdi evde bir şeyler aramalıyız olur mu?"

Kafamı aşağıya doğru sallayarak merdivenleri çıktık.Bir odaya girdik.Bu Aaronun odası olmalıydı.Her yer birbirine girmişti.

"Şimdi ne arayacağız?" dedim.

"Bilmiyorum.Bir ipucu olabilir." Dolabını karıştırmaya başladım.Oldukça fazla kıyafeti vardı.

"Hey sanırım bir şey buldum." dedi Andrew elindeki defteri gösterirken.

"O da ne?"

"Günlüğü olmalı."

"Bu onun özeli okuyamayız."

"Pek özel bilgiler içermiyor gibi." dedi sayfaların arasındaki gazete parçalarını göstererek.

"Bunlar yıllar öncesine ait."

"Aaron her şeyi biliyormuş demek ki."

Gazeteler askeri birliğe alınacağımız günlerden itibaren bilgileri içeriyordu.Aaron neden bunları benden saklamıştı ki?

"Bence bu sayfayı okumalısın." dedi ve elindeki defteri bana verdi.



"             ..onu gördüm bugün.okuldaydı.pembe bir elbise giymişti.bir gün elbette yan yana geçecektik.o zaman ona kavuşacaktım.belki onun çok güzel olduğunu söyleyebilecektim.."



Onca zaman biliyordu her şeyi.Beni tanıyordu.Hatta beni seviyormuş.Ona karşı hislerim daha çok artmıştı ama ona kızgındım.Sanki her şey dahada karmaşıklaşıyordu.Beni huzursuz ediyordu.


"Duygusal sahneleri geçtiğimize göre artık gidelim mi?"

"Tamam günlüğü alalım mı?"

"Onu içeriye götürmemize izin vermezler."

Günlüğü masasına bırakarak masanın üzerinde bir bileklik fark ettim.Bilekliğin üzerinde 4 yapraklı yonca simgesi vardı.Belki bana şans getirir ve onu yanımda hissetmem için bilekliği takarak merdivenlerden indik.


"Polisi arayıp cesetleri bildirmeliyiz." dedim

"Boşversene.Biri elbette görecektir."

"Sen istersen git ama onları öylece bırakmam !" dedim ve evdeki telefonu kullanarak durumu ihbar ettim.

Andrew gitmemişti beni bekliyordu.Hiç bir şey demeden arabaya binip askeri birliğe geri döndük.GPS bileklikler söküldükten sonra binaya doğru ilerledik.O sırada biri seslendi.

"Hey siz! Bekleyin!" diyerek koştu ve silahı bize doğru uzattı.Anlaşılan yine başımıza dert almıştık.






ZAMANDAN GELEN #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin