10.BÖLÜM

70 18 2
                                    

Silahlı adamlar bize doğru yaklaşıyordu.Artık bu durumdan sıkılmaya başlamıştım.Başıma sürekli bir bela geliyordu.Sanki lanetlenmiş gibiydim.



"Ellerinizi başınıza koyun ve ilerleyin!" dedi silahlı adamlar.O sırada Andrewe endişeli gözlerle baktım.Binanın bodrum katına doğru gidiyorduk.Beni ayrı bir odaya Andrewi ise başka bir yere götürdüler.Sandalyeye bağlayıp başımda bekliyorlardı.Bir kaç dakika sonra Harrison geldi.



"Hey sen rahat durmayacak mısın?" dedi sinirli bir şekilde.

"Dışarıya çıkma iznimin olduğunu biliyordum !"

"Nereye gittin?"

"Ailemin yanına.Onları özlemiş olamaz mıyım?"

"Melanie bu kadar yalancı olmana gerek yok."

"Yalan söylemiyorum." dedikten sonra suratıma bir tokat atmıştı.

"Koluna GPS taktığımızı unuttun sanırım.Aaron hakkında ne biliyorsun?"

"O benim en yakın arkadaşımdı tek bildiğim bu."

"Hadi ama onun nerede olduğunu biliyorsun değil mi?"

"Hayır."

"Peki Melanie gerçekleri söylemeliydin." dedi ve odadan ayrıldı.Bu kez çok üzerime gelmemişti.Harrisonun kesinlikle bir şeyler yapacağından emindim.


O sırada Harrison yanında elleri bağlı bir erkekle geldi.Karşıma bir sandalye koyup oraya oturttu.Erkek çaresiz mavi gözleriyle bana bakıyordu.


"Aaronun nerede olduğunu söylemeyeceğinden emin misin?"

Karşımdaki erkeği tanımıyordum bile.Onunla tehdit etmeye çalışıyor gibiydi.Cevap vermeden bekledim.Karşımdaki konuşmaya başladı.

"Se..Sevgilim..İkimize de zarar gelmeden söylemen gerek."

Ne yani bu çocuk gelecekteki sevgilim miydi? Oldukça korkakmış görünene göre.


"Melanie kendine fakir bir kesimden sevgili mi yaptın? Durum çok trajik.Neyse ki onu bulmamız kolay oldu." dedi sırıtarak.Çok fazla sinirlenmiştim ve suratına tükürdüm.Yüzünü silip bana tekrar vurması bir olmuştu.


"Ben hiç bir şey bilmiyorum.Onu merak ettim ve evine gittim.Ama siz o masum anne ve babasını öldürecek kadar korkaksınız!"

Harrison bu sözlerimden sonra kahkaha atmaya başladı.


"Korkak demek.Peki az sonra yapacağım hareketten memnun kalacak mısın bakalım." diyerek silahı gelecekteki sevgilime uzattı.


"Hayır lütfen yapma!" Bağırışlarımı umursamadan kafasına ateş açtı ve çok soğukkanlılıkla odayı terk etti.Onu tanımasamda ağlamaya başlamıştım.Bu görüntü kafamdan asla silinmeyeceği belliydi.Onu alıp götürdüler.Her yer kan içindeydi.Üzerime kan bulaşmıştı.Ellerimin ipini söküp gitmeme izin verdiler.Merdivenleri çıkıp lavaboya gittim.


Yüzüme bir kaç defa su çarptım.Kafamı kaldırıp aynaya baktığımda düşündüğüm tek şey artık kendimden nefret ettiğimdi.Elimi yumruk yapıp aynayı kırmıştım.Ellerimden oldukça kan akıyordu.Julie beni görüp koşarak yanıma geldi.



"Melanie ne yaptın böyle?"

"Bilmiyorum Julie." dedim ağlayarak.

"Hadi gel revire gidelim."

Elime bir şey dolayıp kanı durdurmaya çalışıyordu.Revire doğru ilerliyorduk.Doktor bir kaç dikiş attıktan sonra elimi sardı.Biraz kendime geldikten sonra kalktık ve odamıza gitmeye çalışıyorduk.Andrew beni görüp yanıma geldi.



"Sen iyi misin? Eline ne oldu?"

"Sorun yok Andrew.Sana bir şey yaptılar mı?"

"Ha..Hayır beni bıraktılar.." dedi kekeleyerek.

"Öylece bıraktılar mı yani hiç bir şey sormadan."

"Evet."

"Andrew benim yüzümden biri öldü.Harrison gözünü kırpmadan öldürdü."

"Kimi?"

"Sanırım gelecekteki sevgilimdi.Konuşmam için onu kullandılar."

"İnanamıyorum."

"Artık ne yapacağımızı biliyoruz değil mi Andrew?"

"Ne yapacağız?"

"Burdan kaçmamız lazım o kadar insan öldü.Bunların bir sebebi olmalı.Geçmişe gidene kadar burdan uzaklaşmalıyız."

"Haklısın ne zaman gidelim?"

"Yarın.."



ZAMANDAN GELEN #wattys2017Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum