Yoongi sinirle kapının koluna asıldı ve tüm gücüyle açtı. Aradığı kişi yatağında oturuyor ve Taehyung ile konuşuyordu. Ona dönen iki çift gözü umursamadan Jungkook'un yanına gitti ve yakalarından tuttu küçüğü. Siniri vücuduna sığmazken dişlerinin arasından konuştu.
"Her ne biliyorsan anlatacaksın! Yoksa hiç çekinmez ve elimi kana bularım."
Jungkook ve Taehyung şaşkınlıkla bakarken Yoongi'ye, onun neden bu kadar sinirli olduğunu anlayamıyorlardı. Hain bir şey mi söylemişti?
"Hyung sakin ol." dedi Jungkook yakalarını kurtardıktan sonra. Yoongi'yi ellerinden tutup oturttu ve önünde diz çöktü.
"Ne bilmek istiyorsun? Söyle bana."
Yoongi derin nefesler aldı bir kaç kere gözleri kapalı bir şekilde. Kimseye, hiçbirine güvenmiyordu.
"Bir şeyler bilmek istiyorum. Herhangi bir şey. Seokjin senin hakkında ne biliyorsa bende bilmek istiyorum mesela."
Seokjin'in Jungkook'u tanıdığı düşüncesine de dün yaşanan konuşma yüzünden kapılmıştı.
Odada gezinmeye başladı.
"Ben bu güne kadar Seokjin ile tek kelime konuşmadım bile."
"Yalan söyleme!"
Yoongi bir kez daha küçük olanı yakalamaya yeltendiğinde Jungkook sığınma içgüdüsü ile Taehyung'un yanına geçti.
"Paranoyak manyak! Bilmiyorum dedim! Hem senin rol yapıp bilgi koparmaya çalışmadığını nereden bileceğiz?"
Aniden volta atmayı kesti ve bakışlarını küçüğüne çevirdi.
"Oyun oynadığımızı mı sanıyorsun?" dedi Jungkook'un üstüne yürürken. "Her gün ölme korkusuyla uyanıyoruz ve senin yaptığın tek şey etrafa laf taşımak."
Jungkook bir çok şey söyleyebilirdi buna karşılık. Görevi yaşamak iken bunun ne kadar zor olduğunu anlatabilirdi fakat yapmadı. Bunun yerine ayağa kalktı ve Yoongi'ye bir yumruk geçirdi.
Büyük olan ağzına dolan kanı tükürüp Jungkook'a aynı şekilde karşılık vermişti. İşler uzamadan Taehyung aralarına girdi.
"Durun artık!"
Yoongi'yi bir köşeye çekip uzaklaştırdı Jungkook'tan. İkisi de sakinleşene kadar beklemişti.
"Bir şeyler mi bilmek istiyorsun? Sana bir şeyler anlatayım. O zaman insanlara saldırmayı keser misin?"
Büyük olan kaşlarını çattı önce, ardından başını sallayıp onayladı Taehyung'u.
"Anlat."
Yardım ile Yoongi'yi Jungkook'un yanına oturttu ve o da karşılarına geçti. Konuşmaya başlamadan önce boğazını temizlemişti.
"Buraya nasıl getirildiğimi hatırlıyorum. Beni bayıltmışlardı ama yarı yolda uyandım. Ruhları bile duymadı."
"Birden fazla kişi mi vardı?"
"Evet. Diyorum ya size, dışardan birinin yaptığına eminim bunları. Her neyse, bayıltmadan önce gözlerimi bağladılar ve bir arabaya bindirildim. Yolun kısa sürdüğünü düşünüyorum, bir süre sonra indirildim. Pek bir şey anlaşılamasa da getirildiğim yerde keskin bir tiner kokusu vardı ve sanki uzaktan kaynak sesleri geliyordu."
Taehyung rahatsızca kıpırdandı yerinde. Hatırlamaya çalıştı. Diğerleri, konuşması için, ona meraklı gözlerle bakıyorlardı.
"Gerisi çok net değil ama asansöre bindirildim. Yanılmıyorsam aşağı indik, sonra da dar ve kısa bir geçitten geçtik. En sonunda ilaç etkisini tekrar göstermiş olacak ki bilincim kapandı."
Jungkook sessiz kalmayı tercih ederken Yoongi sordu.
"Başka bir şey yok mu?"
Taehyung Yoongi'ye baktı bir süre. Neden bu kadar sakindi? Başını salladı ve aklına yeni gelmiş gibi son bilgisini verdi.
"Büyük çıkış kapısının aslında bir boka yaramadığı da var tabii. Ardında çıkış bile yoktur muhtemelen."
Yoongi aldığı bilgilerden sonra yavaşça doğruldu yerinden ve kafasını sallarken terk etti odayı.
Taehyung'un bile doğruyu söyleyip söylediğinden emin olamıyordu.
×
Ayo + Jello

YOU ARE READING
tasks for puppets #bts
FanfictionBiri gerçek, altı sahte bomba. Başlangıç: 4 Şubat 2017 Bitiş: 24 Şubat 2018