rooms; all + namjoon + taehyung

3.1K 495 139
                                        

Güneş ışığı bir sabah daha odanın küçük köşesine çarpmış, deponun içi Yoongi'nin kapıları yumruklamasıyla karmaşaya sürüklenmişti. Yeni liderleri herkesi odalarından yeni uyanmış halleriyle çıkarttığında yüzündeki sırıtış ile izledi hepsini.

"Odaları değiştirme vakti."

Ses çıkarmadılar önce. Yoongi'yi gerçek anlamda umursayan kimse yoktu. Lider sinirle soludu.

"Duydunuz mu beni? Odalarınızı değiştireceğim. Sonra uyumaya devam edebilirsiniz."

Jimin öne atıldı ve inkar etti.

"Odamı neden terk edeyim ki? İki aydır oradayım."

Yoongi omuz silkti.

"Canım öyle istiyor."

Bu sefer Jungkook karşı çıktı.

"Peki ya ben değiştirmek istemiyorsam? Ne yapacaksın, zorlayacak mısın?"

Yoongi küçüğünün yakınına gelirken parmaklarını kütletmiş, geldiğinde yüzüne aptal bir gülücük yerleştirmişti.

"Aynen öyle yapacağım."

Jungkook Yoongi'yi iktirdi. Emir almaktan hoşlanmazdı, güvendiği kişiler tarafından yüz üstü bırakılmaktan da hoşlanmazdı. Yoongi'yi neredeyse sevecek, ona güvenecek olmasına inanamıyordu.

"Eğer hain sensen elimden çekeceğin var Yoongi. Henüz hala emin değilim ama elbet açık edeceksin."

Yoongi gülümserken geri çekildi ve emirlerini vermeye devam etti. Koca bir deponun onun isteğine göre düzenlenecek olması fikri, egosunun narsistliğe dönüşmesi için basamakları döşemeye başlamıştı bile.

"Telefonunuza bakın."

Herkes o anda titreyen telefonlarını aldı ellerine, Namjoon onları öylece izliyordu. Yoongi onun yanına yaklaştığında gerildi, ne olursa olsun insanlarla fazla yakın olmayı sevmezdi.

Herkesin yeni odası atılan mesajda yazıyordu.
Yoongi bilgiyi almayan Namjoon'un kulağına eğildi.

"Sen benim odamda kalacaksın." dedi. Namjoon da ona cevap vermişti.

"Öyleyse hainin sen olduğunu ortaya çıkarmak kolay olacak. Benim için hiç kanıt bıraktın mı?"

Yoongi silikçe gülümsedi.

"Tabii ki. Sana iyi şanslar."

Namjoon gözlerini devirdiğinde Yoongi onun omzuna dokunmuş ve alaycı bir tavır takınırken kendine bakmasını sağlamıştı .

"Ciddiyim, haini bulmada iyi şanslar."

***

Namjoon yeni odasının ışıksız ortamına alışabilir mi emin değildi. Eski odasında bir kareden ibaret olsa da güneşi görmek ve bazen teninde hissetmek onu rahatlatıyordu fakat şimdi rahatlamak için başka yollar bulmak zorundaydı.

Her birine buraya ilk geldikleri gün verilen tek çeşit kıyafetin kendi hakkına düşen renkteki kazaklarını küçük çekmeceye yerleştirdi. Maalesef en sevmediği renk olan gri ona düşmüştü.

Duvara yakın olmasından kaynaklı olduğunu düşündüğü sesler duyuyordu. Sanki biri çelik veya demire benzer bir şeyi, bir o kadar sert bir makineyle eziyordu.
Kulağını duvara dayayıp dinledi dikkatlice. Motor sesleri de eklenmişti şimdi.

Odasından çıkıp sesleri daha iyi duyabileceği bir yer aradı. Dışarıda kimse yoktu, ki bunun nedeni uykularının buradan kurtulmaktan daha önemli olması olabilirdi. Onlara her şey bir oyun gibi geliyormuş gibi hissediyordu Namjoon.

Tuvaletin yanında, büyük koridorun en ucunda durdu ve dinledi dikkatlice. Şimdi sesler biraz daha net geliyordu. Hatta, burnuna hafiften tiner kokusu bile doluyordu.

Bir tahmini olursa, bulunduğu yerin arabalarla alakası olduğunu söyleyebilirdi, çünkü motor sesleri bunu kanıtlar yöndeydi. Arabadan yola çıkarak da hurdalık olduğunu sanıyordu. Tiner kokusu ve ezilme sesleri de bunun kanıtıydı.

"Hey."

Arkasından gelen sesle ürküp önüne döndü.

"Selam."

En küçüklerinden biri olan Taehyung koridorun başında dikilmiş, kollarını da önünde bağlamıştı.

"Duvarları dinlemenin amacı ne hyung?" diye sordu, ardından duraksadı. "Hyung diyorum ama yakın falan olduğumuzu düşünme."

Namjoon silikçe gülümseyip küçüğün yanına ilerledi.

"Duvarları ipucu için dinliyorum. Artık buradan çıkmamız gerekmiyor mu sence de?"

Taehyung başını salladı.

"Elbette."

Namjoon kafasını kurcalayan şeylerin bir açıklığa kavuşması gerektiğini düşünüyordu artık. Kendisi birilerinden şüphelenmeye devam edebilirdi pek tabii fakat başkalarının fikirlerini, kendisinin görmeyip onların gördüğü şeyleri de bilmeliydi.

"Şüphelendiğin birileri yok mu Taehyung?"

Taehyung söylemekte kararsız kaldı. Ya ona zarar verirse, o zaman ne olurdu?

"Dışarıdan birileri olduğunu sanıyordum ama belli ki öyle değil. Şüpheli davrananlar var."

Namjoon sordu.

"Kim?"

Taehyung da uzatmayıp cevap verdi. Zaten burada ölecekti, bu biraz erken olsa bir zararı dokunmazdı.

"Yoongi, Seokjin ve sen. Üçünüze güvenmiyorum. Hatta üçünüz tüm bunları anlaşıp yapmış da olabilirsiniz."

Başını salladı büyük olan. Daha önce kısa bir süreliğine, bunu yapanın birden fazla kişi olabileceği fikri gelmişti aklına fakat tek kişinin işi olduğu barizdi. Her biri farklı telden çalıyor, birbirlerini satabiliyorlardı çünkü.

"Şüpheli mi gözüküyorum." diye sordu bu sefer.

"Bir çok yönden." diye de cevap aldı. "Mesela, iki ay boyunca konuşmadın. Kimseye yaklaşmadın. Telefonunu bozdun. Duvardakini de senin yazdığına eminim."

Namjoon şaşkınlıkla izliyordu Taehyung'u.

"Tüm bunları nereden bilebilirsin?"

Taehyung kaşlarını çattı.

"Tek zekinin sen olduğunu mu sanıyorsun? Mors alfabesini biliyorum. Telefonun bir kere yere düşmeyle değil de ancak fırlatılmayla kırılabileceğini de biliyorum. Fakat anlamadığım şey neden oyuna katılıyorum yazdığındı. Kiminle oynuyorsun?"

Namjoon omuz silkti yalnızca.

"Bunu ben de bilmek istiyorum."

Taehyung, hiç beklemediği şeyler yapıyordu.

×

Ayo + Jello

tasks for puppets #btsDonde viven las historias. Descúbrelo ahora