~14~

2.3K 191 9
                                    

Kısa ama sık bölümler eklemeye çalışıyorum canlarım. Lütfen sizler de yorum ve oylarınızı eksik etmeyin <3


Her öpücükleri insanlar arasında oluyordu. Belki de birbirlerine karşı hissettikleri gerçek bir korku vardı. Evin içindeki öpücükler onları planların çok ötesine götürürdü. Tamer kendini hazır hissetse de Cemre henüz karar verememişti. Çünkü içinde büyüyen bir bebeği vardı ve onunla bir yaşam kuracakken Tamer'i de kendi kaderine bağlamayı reddediyordu. Diğer yandan da aşkına gerçek bir karşılık almak için yanıp tutuşuyordu.

Cemre geriye çekilince bakışları ve nefes sesleri bir araya geldi. Heyecanlı halleri ikisinin de duygularını körüklüyordu. Bir öpücük için bakışları yalvarır oldu. Cesaret ikisinde de eksikti. Dudakların tekrar birleşmesi bazı sözlerin dile getirilmesine neden olacaktı. O yüzden aç bakışlarla odaklansalar da hareket edebilecek yürek yoktu.

"Harika!" diye yanlarında bağırıp alkışlayan Kelvın'ı duyduklarında vücutlarını ayırabildiler ama hala çok yakındılar ve elleri değiyordu. "Siz mükemmel bir çiftsiniz! Ben böyle bir aşk görmedim!"

Tamer çevrelerinde hala diz üstünde bekleyen dansçılara acıdığından fısıldadı.

"Güllerini toplamayacak mısın?"

"Şey, tabii, teşekkürler." Hemen gülleri aldı ve önce dansçıların hemen sonra da çılgın kalabalığın dağılmasını izledi. Tamer ve Kelvin konuşurken, genç adamın yüzüne bakamıyordu.

"Cemre'yi getirdiğin için sağ ol Kelvin."

"Ah lafı bile olmaz! Hem aşıkları bir araya getirenleri Tanrı sever."

Onun sözlerini ikisi de duymazdan geldi. Tamer, "Söz verdiğim şeyi de yapacağım." Dedi.

"Yapacağından eminim. Siz Türkler ne diyordu? Hah, Söz namustur!"

Tamer güldü. "Sen bunları nereden öğreniyorsun?"

"Türk arkadaşlarım sağ olsun."

Tamer kıza dönüp yan gözlerle bakınca Cemre güldü. Kelvin'a daha neler öğrettiğini duysa herhalde onu kınardı. Bazen kavga ettiklerinde Türkçe küfürler ederek Kelvin onu çileden çıkarıyordu.

"Umarım sana faydalı şeyler öğretiyorlardır."

"Ben bebek değilim! Kötü şeylerden etkilenmem." Diye burun kıvırınca Tamer elini onun omzuna attı. Heyecanlı bakışlar atan Kelvin'a gülmeden edemedi.

"Bir gün seni Türkiye'ye götüreceğim."

"Eminim orada bir sürü yakışıklı vardır. Ne de olsa sen de Türk'sün."

"Ooo görmen lazım! Sokaklar yakışıklı kaynıyor!" derken Kelvin'ın hayallere dalan surat idafesine kahkaha atmamak için kendini çok zor tuttu. "Neyse biz eve gidelim," deyip Cemre'ye döndü. Güllerin ardına sakladığı suratından sadece gözleri görünüyordu. İçine çekmek istediği kara birer gökyüzüydü. Tamer onun elini yakaladı.

"Tamam sözünü de hemen gerçekleştirmeyi unutma!"

"Meraklanma. Sonra görüşürüz."

"Görüşürüz aşıklar!" diye onların ardından el salladı.

Birkaç adım atmışlardı ki Cemre sormadan edemedi.

"Bunun karşılığından senden nasıl bir söz istedi?"

Ortamın büyüsünü bozmayı reddetse de Cemre onun başının etini yiyecekti, eğer konuşmazsa... Konuşursa da yiyecekti. Herhalikarda söyleyecekti. Kaçış yoktu. Öyleyse bununla bir an önce karşılaşması gerekiyordu.

YALANCI AŞK Where stories live. Discover now