yoksun

2.2K 360 67
                                    


uyandığım gibi ses çıkartmadan rahatsız kartonun üzerinde doğrulup saçlarımı karıştırdım.

"günaydın, jim-jimin?"

kaldırımdaki sessizlik senin yokluğunu ele verdiğinde korkuyla ayağa fırlayıverdim.

"neredesin, jimin'im?"

endişeyle etrafıma bakınırken, ilerlemeye başladım.

"sana saklambaç oynayamayacağımızı söylemiştim, değil mi?"

göğsümde sıkışıp orada kapana kısılan nefesimi umursamadan, koşmaya başladım.

çaresizlikle önlerine atladığım insanlara bakarken, dolan gözlerimi kırpıştırdım.

"küçük, hafif tombul ve siyah saçlı bir erkek çocuğu gördünüz mü?" elimi omzumun yanında tuttum. "bu boylarda, gördünüz mü?"

karşı taraftan gelen olumsuz mırıltılara karşı cevapsız kalıp, caddenin diğer tarafına koşuşturdum.

"jimin, onu gördünüz mü?" durdurduğum kadına baktım. "güneşi sevmez hiç, gözlerini kapatır hep, çok da güzel gülümser, gördünüz mü?"

aklım doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini ayırt edemeyecek hâle geldiği vakit bir sokakta durdum, orada olsun istedim.

orada dursun, bana gülümsesin.

yanımda otururken üzerindeki eski püskü kıyafetleri çekiştirsin, ben de kırmızıya çalan yanaklarını okşayayım.

minik elleri yüzümde gezinedursun, ben tüm gün onu izleyeyim.

"kimseden nefret etmedi o, kimseyi suçlamadı da! o çok masum, tek başına yapamaz...n'olur!"

kafama durmaksızın vururken hıçkırdım bir kez daha.

"tanrım...n'olur, n'olur onu benden alma..."

duvarın dibine çökerken sıkıca yumdum gözlerimi.

"canı çok acır, üşüyordur hem. biliyorsun, hiç istediklerini söyleyen biri değildir."

gözlerimi beceriksizce silip göğe baktım, yıldızlarım yanımda yoktu ya kesildi nefesim.

"her gülüşü bir vedaydı onun, ben hiç hoşça kal demek istemedim."

bölümler arasında
zaman farkları vardır.

senin için körüm.Where stories live. Discover now