9

1.9K 110 23
                                    

Hayaller ve umutlar vardır. Karanlığa sığınmış kişiler, yargılar vardır. Ben karanlığa sığınmadım. O beni yanına çekti. Lord Voldemort'u hep karanlık olarak tanımlamıştım. İşlenen onca cinayet, onca insanın ellerine bulaşmış kanı beni bu tanıma istiyordu. Ama şimdi, onunda gülüyor eğleniyor oluşunu gördüm. Sandığım kadar duygusuz biri değil. Aksine Lord Voldemort, eziyetle büyümüş daha çocukken bu dünyaya ve düzenine kinlenmiş sevgisiz bir ruh. Bunu o gece yarı baygın yarı uyanık halimle Lord'un beni çıkardığı odada ki yatakta tepkisiz yatarken anladım. O benim için endişe duymuştu. Bu beni şaşırtmıştı.

      Lord sabaha doğru elinde olan kolye ile başımda dönüyordu. Cidden o kolyeyi bana kim getirmişti? Sormak istiyor ama yapamıyordum.

      Lord sabırsızlanmış olacak, yanıma yatıp sarıldı. "Uyan lütfen" gibi şeyler söylüyordu. Vücudum dinlenmiş ve mayışmış gibi haraketsizdi. Çok yoğun bir işten sonra rahat bir uyku çekmişim gibi ama beynim... işleyen bir çark sistemi gibiydi. Hiç durmuyor bir türlü susamıyordu. Lordum başımda beklemekten yorulmuş olmalı ki beni hafifçe sarstı. Bedeninin uyuşan yerleri yavaş yavaş düzelince ilk olarak gözlerimi açtım. Tam olarak yüzüme eğilmiş bana bakıyordu. Gözlerimi açar açmazda bana sarılmıştı.

"Sonunda. Uyanmayacaksın sanmıştım."

"Lordum, ben iyiyim."

"Tamam. Tamam iyi olman çok güzel"

"Size bazı şeyler soracağım o kolye..."

"Druella, lütfen bana bak ve doğruları söyle. Sana bu kolyeyi veren kişi nasıl biriydi?”

" bir tür eski cübbesi vardı. Ellerini gördüm ince uzun parmakları vardı ama yüzünü göremedim. Bir kadındı ve senin kahinin olduğunu söyledi."

"Bak bu eve kapıdan girecek kimseyi alma. O bir tür düşmandı. Sana zarar vermek istedi."

"Pekala lordum. Bir daha olmayacak."

       Yanımdan hiçbirşey olmamış gibi kalkıp gitti. Bu kadarmıydı? Tüm gece basımda bekleyen adama neler olmuştu? Anlamlandıramayarak yataktan kalktım. Tüm bedenim uyuşmuştu.

Lord

    Kafamın içi karman çormandı. Kahinim diye gelen kimdi? O kolyeyi nereden bulup çıkarmıştı?

     Kolye kelebek şeklinde ve anneme ait bir kolye idi. O annemin bıraktığı son şeydi. Onu bulup çıkarmış olmaları imkânsızdı.

    Terasta ki, güzel ve rahat koltuklardan birine yerleştim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

    Terasta ki, güzel ve rahat koltuklardan birine yerleştim. Druella ile izdivacımdan önce yaşadığım yer daha sade bir köşktü ama onu oraya almak istemedim. O genç bir kadındı ve ben onun için en iyisini istedim. Her ayrıntıyı onun için zenginleştirdim. Ama onun inandını bana karşı olan duygularını hissettikçe sanırım sinirleniyorum. Ben onu sevmesem bile o beni sevmez miydi? Hoş birini sevmenin nasıl birşey olduğunu bilmiyorum.

      Düşünceler ile dolu iken arkamdan gelen ayak seslerini işittim. Dönüp baktım. Druella üzerinde uçuşan beyaz gecelik ile bir hayalet gibi gelmişti yanıma. Karşımdaki sandalyeyi yanıma çekti. Kollarını bana doladı. O şu anda yanlızlık hissediyordu. Anlamlandıramadım. Ailesi vardı. Akrabaları vardı. Ben vardım. Ama o yanlız hissediyordu. Bir anda konuşmaya başladı. Sakin ve hüzünlü çıkıyordu sesi.

"Biliyorum. Yani hissetiğim şeyleri anladığını. Nedenini bende bilmiyorum ama sadece böyle hissediyorum. Sadece bana sana sarılmam için biraz izin veremezmisin?"

     Ona cevap vermedim ama bende kollarımı ona doladım. Bir süre öylece bekledik...

      Kalbimi hızlandıran ve yeniden var olduğumu hissettiren bu genç kız nasıl olurda annemin kolyesi ile öldürülmek istenecek kadar kötü biri olabilir? Hoş belki de benim düşmanlarımdan biri hayatımdaki tek kadını benden almak isteyecek kadar kinşenmiştir bana...

       Gökyüzü patlıyormuş gibi bir ses işittiğim anda kollarımı ondan ayırdım.  Ölüm yiyenlerim beni evinde ziyarete gelmiş olabilirdi. Ama gelen benim ölümyiyenlerim olsaydı bu sesi işitemezdim. Bu kişi kesinlikle hırs ve nefret ile gelmişti.

       Druella salon penceresinin kırılma sesini duyduğu anda içeri koşarken ben hemen ardından gittim. Ella zarar görsün istemiyordum.

     Salona geçtiğinde druella bir kıza asasını çekmişti. Kızın kim olduğunu bilmiyordum ama nefretini buradan bile hissediyordum.

Druella;

     Pansy Parkinson beni ziyaret'e gelmişti. Babasını benim öldürdüğümü öğrendiğini zaten çoktan anlamıştım ama buraya bu saatte gelebilecek kadar salak olduğunu bilmiyordum. Bana baktı;

"Ne o kocanın etekleri ardına mı yapışacsksın yoksa?"

"Beni dinle aptal. Sen bir böceksin. İstersen bile beni öldürebilecek gücün yok. Sen kimsin biliyormusun? Sen herşeyi kaybetmiş bir kız çocuğusun. Karşında ise kazanan, Daima kazanan bir kadın duruyor!"

"Doğduğuna pişman olacaksın. Kendine verdiğin değeri ve o yüksek egonu yerle bir edeceğim."

"Bunu yapabilmek için, önce denemen gerektir. Daha önce hiç birini öldürdün mü? Sen bunun verdiği yükü kaldırabilecek kadar güçlü değilsin."

"Korkma. Seni gebertip cesedinin üzerinde dans ederken bana vermiş olduğum yükü umursamayacağım."

"O zaman seni kendi ellerimle öldürüp babanın yanına yolladığımda bana kart atın!”

" seni lanet sürtük" aaasını oynatıp bana avada atmıştı. Çevik bir hareketle büyü yönünden sıyrıldım. Ona kahakaha atarak bir crucio yolladım. Bedeni ayaklarımın altında kıvranırken zevk tüm vicuduma yayılmıştı.

"Ben, sizin sandığınızın aksine tam bir hanımefendiyim. Ama senin gibiler beni deli olmaya zorluyor."

   Öyle bir haldeydiki Dediklerimi durduğundan bile emin değilim. Sadece gözleri dönüyor ve dayanılmaz acının verdiği dehşet ile kıvranıyordu.

     Arkamdan gelen Lord'umun sesini işitir işitmez onu bıraktım. Pansy anlık kurtulmanın heycanı ile derin nefesler alıyor ve deliler gibi bağırıyordu.

Tam o anda o kadın geldi. Bana kolyeyi veren kadın. Uzun ince parmakları Lord'a dönüktü ve elinde bir çift patik tutuyordu.

"Geri geldim!"

Uzun zaman oldu. Merak edenler için bölüm attım. Sizi seviyorum. (Bölüm henüz düzenlenmemiştir. Hatamız varsa affola.) Bye~~

Kayıp HikayeWhere stories live. Discover now