Bölüm 15

807 47 0
                                    


HİÇ hesapta yokken kovulduğum işe geri dönmüştüm. Üstelik daha iyi şartlarda. Ne kuzenin ne de diğerlerinin o sırada bu mucizeden haberi vardı.

O gün Adil Bey departman yöneticileriyle ofiste tanışma toplantısı düzenlemişti. Toplantı masasının bir ucunda kuzen, diğer ucunda Adil Bey oturuyordu. Jülide, Bülent, Hakan, Salih ve Agop ile toplantı yeter sayısı sağlanmıştı.

Herkesin yüzünde heyecanla karışık bir saygı ifadesi vardı. İlk sözü kuzen aldı. Ayağa kalktı, ceketini ilikledi, ipek kravatının düğümü kusursuzdu. Kol düğmeleri, muhtemelen ısmarlama olan kıyafetini tamamlıyordu. "Sanırım açılış konuşmasını benim yapmam gerekiyor" dedi ve devam etti.

"Öncelikle ülkemizin değerli avukatlarından ve firmamızın büyük ortağı sayın Adil Bey'e hoşgeldiniz diyorum."

Masadaki herkes Adil Bey'in bulunduğu yöne baktı. Yapmacık gülümsemeler havada uçuşuyordu. Murat, diğerlerinden destek bekleyen bakışlarıyla konuşmasını sürdürdü.

"Umarım babamla yakaladığınız ahengi bizimle de yakalayabilirsiniz. Bildiğiniz üzere şu an elektrik tesislerinin özelleştirilmesi işinin ihalesini kazandık. Büyük bir efor sarfetmemiz gerekiyor. Bu yüzden bu iş için gruplar oluşturup çalışma saatlerimizi ikiye katlayacağız. Projenin başında Jülide hanım bulunacak".

Jülide'nin toplantının başından beri yüzüne yapışıp kalan sevimlilik ifadesi, yerini profesyonel bir bakışa bıraktı. Başıyla kuzeni onayladı.

Kuzen devam etti. "Yaklaşık iki senede bu projeyi bitirebileceğimizi öngörüyorum. Size tekrar hoşgeldiniz demek isterim.İzin verirseniz arkadaşlar da kendilerini tanıtsın".

Masada bir kıpırdanma oldu. Herkes kendini Adil Bey'e tanıtmak üzere önceden hazırlanmış gibiydi. Bülent'in önce davranması diğerlerini rahatlatmıştı.

"Eee selam, ben Bülent. Yüksek lisansımı Almanya'da yaptım. İstanbul ve Berlin Barosu'na kayıtlıyım. Beş yıldır buradayım. Sözleşmeler bölümü sorumlusuyum" dedi. Lafını bitirdiği için memnundu. Sanki Adil Beyin bakışlarına çok fazla muhatap kalmak istememişti.

Ardından Hakan söz aldı. "Merhaba. Ben Hakan. Yüksek lisansımı Fransa'da yaptım. Dört yıldır buradayım. Aile ve boşanma davaları bölüm sorumlusuyum." dedi.

Ardından Salih kendini tanıttı. Fakat söze başlarken önündeki fincanı devirmişti.

"Gördüğünüz gibi ben görmüyorum" dedi. Adil bey de dahil herkes güldü. Bu durum ortamı biraz rahatlatmıştı. Salih konuşmaya devam etti.

"Yüksek lisans ve doktoramı İtalya'da yaptım. İstanbul ve Milano barolarına kayıtlıyım. 54 yaşındayım. Yirmi beş yıl ceza hukuku danışmanlığı yaptım. Özellikle ceza hukuku alanında çalışmaktayım. Beş yıldır buradayım" dedi.

Salih'ten sonra Jülide söz almak istese de Agop önce davrandı. "Merhaba,öncelikle hoşgeldiniz, ben Agop. Yüksek lisansımı Fransa'da yaptım. Ticaret ve sermaye piyasası hukuku bölüm şefiyim.Daha önce medya ve ilaç sektöründe çalıştım. Dört yıldır buradayım" dedi.

Nihayet sıra Jülide'ye gelmişti. Abartılı bir gülümseme ile Adil Bey'e doğru dönerek kendini tanıttı. "Ben Jülide. Yüksek lisans ve doktoramı ABD'de yaptım. NewYork barosuna kayıtlıyım. Özelleştirme projeleri bölüm şefiyim. Yedi yıldır buradayım" dedi.

Herkesten daha fazla takdiri hak ediyormuş gibi bakıyordu ama Adil bey'den istediği ilgiyi göremeyince tekrar profesyonel havasını takındı.

Adil bey, tek düğmesi açık gömleğinin yakasını düzeltti. Ceketini çıkardı. Seyrek saçlarını bir iki kez arkaya doğru sıvazladıktan sonra ayağa kalktı. Kollarını göğsünde kavuşturarak masanın etrafında yürümeye başladı. Bir müddet hiç konuşmadı. Toplantıdaki herkesin gözleri onun üzerindeydi. Salih de hafifçe yukarı kaldırdığı kafasıyla, Adil Bey'in bulunduğu yönü takip ediyordu.

"Teşekkür ederim" diye söze başladı Adil Bey. "Gördüğüm kadarıyla herbiriniz birbirinden değerli ve nitelikli meslektaşlarsınız. Rahmetli Musa ile on yıllık bir ortaklığımız oldu. Bazı hususlarda anlaşamadık fakat farklı ofisleri yönettiğimiz için bu durum bir problem yaşatmadı. Şu an hepimiz aynı çatı altındayız. Bu yüzden birlikte verimli bir şekilde çalışabilmek için birbirimizi olabildiğince tanımaya ve anlamaya çalışmalıyız".

Ellerini cebine soktuktan sonra konuşmasını sürdürdü.

"Öncelikle şunu belirteyim, piyasadaki pek çok avukatın aksine ben uzlaşma taraftarıyımdır".

Bu söz ne kuzenin ne de Jülide'nin hoşuna gitmişti. İkisi de birbirine baktı ve sanki önceden anlaşmışlar gibi masanın üzerindeki öteberiyle ilgilenmeye başladılar. Anlaşılan Adil Bey'in attığı taşlar yerini buluyordu. Adil bey kuzenin tam yanıbaşına geldiğinde duraksadı ve "Uzlaşmayı, hem zaman hem de ekonomi açısından müvekkilin menfaati olarak görürüm." dedi. Sanki kuzeni hedef almış gibiydi. "Benim için paradan önce müvekkilin sadakati gelir. Bu da ancak, dürüst ve ilkeli bir avukatlık ile sağlanabilir".

Murat nihayet Adil bey'in bakışlarına gülümseyerek karşılık vermişti. Beklediği karşılığı aldığını düşünen Adil Bey odanın kapısının önünde durdu ve konuşmasını şöyle sonlandırdı. "Bu prensiplerin size de yabancı gelmediğine eminim. Güzel bir iş ortaklığı diliyorum. Konuşmamı bitirmeden önce size genç avukat arkadaşımızı da tanıtmak isterim" dedi.

Kapıyı açtı ve "Bundan sonra birlikte çalışacağız. Hepinizin ona hoş geldin demesini istiyorum" dedi.

İçeri girdim. Kuzenin şaşkın bakışları, Jülide'nin saklayamadığı huzursuz yüz ifadesi, Bülent'in memnun fakat alaycı tavrı dikkatimi hiç dağıtmadı. Herkese tek tek gülümsedim. Fakat nedendir bilmem, içimde hiçbirine karşı kin yoktu. Hele kuzene karşı bütün kızgınlığım geçmişti. Düşünebiliyor musunuz? Bütün mirasımı iç edip, yetmezmiş gibi beni kapıdışarı eden bu adama karşı içimde öfke kalmamıştı. Sanırım o an sadece, içinde bulunduğum odada avukat olarak tanıtılmış olmak bana yeni bir ufuk açmış ve kinimi yenmeme sebep olmuştu.

EYVAH, AVUKAT OLDUM !!!  #wattys2017Donde viven las historias. Descúbrelo ahora