9.Bölüm Herşey daha yeni başlıyor

179 106 13
                                    

Sabah olunca  saçlarımı düzleştirip,kot pantolon üzerine beyaz tişört giyinip hastane önlüğümü çantama atıp hastaneye gittim. Saçlarımın arasındaki mavi tutam bugün daha da belirginleşmişti. Kahvaltı için hastanenin bahçesindeki masalardan birine oturdum. Ulaş karşı masadaydı beni görünce
"Hazal biraz gelir misin?"
"Efendim Ulaş" yanına gidip oturdum.kafamda bir şeyler oluşmuştu.
"Şey ben nasıl başlasam bilmiyorum. Onunla yapamadık ve ben anladım ki senden başkasıyla olmuyormuş"
"Ulaş ben ikimize kahve getiriyim. Sen sözünü unutma."
Içeri kafeteryaya girip iki kahve aldım. Ulaşın kahvesinin içine en acısından biber tozları koyup karıştırdım.
"Al bakalım şekersiz"
"Diyeceğim şu ki Hazal ben senin beni affetmeni istiyorum.çok pişmanım bak sırf senin için döndüm zaten."
"Kahveni iç ilk önce" Ulaş eline fincanı aldı ve kahveden bir yudum aldı. Gözlerinden ateş püskürdü. Yüzü kıpkırmızı oldu ve yerinden kalktı.
"Hazal ne koydun buna yanıyorum su verin."
Suyu alıp yüzüne döktüm.
"Al sana su bana yaptıklarından sonra bu sana az bile"
Gözleri bile kızarmıştı. Koşarak içeri girdi. Sonra bir şey farkettim. Toprak ve Sinan arkamdaydı.
"Hazal sen az önce ne yaptın?"
"Hepsini mi gördünüz?"
"Evet"
"Ben videoya bile aldım o anları. Yalnız hazal senden korkulur."
"Sinan ya inanmıyorum. Gördünüz işte intikam acı bir kahve oldu ona."
"Hazal ben senin bunu yapacağını tahmin edemedim. Resmen az önce senin içinden bir canavar çıktı."
"Ya Toprak bari sen yapma. Bu ona az bile daha ben ona neler yapacam?"
"Inan bana duymak bile istemem. Bu kadar macera bana yetti."
"Bakın şu videoya acaba paylaşsam mı?"
"Sinan sen ciddi misin?"
"Evet. Baksana şu halerine bence bunu herkes görmeli. Paylaştım bile."
"Haketti ama. Yalnız yüz ifadesini gördünüz dimi?"
"Evet yandı, tutuştu Hazal ya"
"Yalnız Toprak bey yarın mezuniyet balomuz var"
"Evet ve ben dünyanın en güzel kızıyla orada olacam"
-Balo zamanı-
Ve sonunda beklediģim an gelmişti. Benim kavalyem "Toprak" Perinin kavaleyesi "Cenk" Didemin kavaleyesi ise "Bora" idi. Hemen hazırlanıp kuaförden sonra eve gittik. Topraklar hazır olunca bizi evden aldılar. Yavaşça elbiselerimizi tutup merdivenden indik. Toz pembe straplez kısmı hafif taşlı,balık kuyruklu elbisem,siyah ve bir tutam mavi saçlarım,dalgalı ve pembe bir ruj ile tamamdım. Ayakkabılarım da beyaz platformdu. Didemin nar çiceģi balık model uzun elbisesi ve kısa düz saçları,kırmızı ruj ile tamamlanmıştı. Perinin kırmızı kayık yaka balık elbisesi,sarı dalgalı saçları ve borda ruju ile tamamlanmıştı. Merdivenelerden inerken Toprak,Cenk ve Bora bize hayranlıkla baka kaldılar. Üçü de çok yakışıklı olmuştu. Arabayla balo salonuna gittik.
"Hazal dilim tutuldu resmen.çok güzel olmuşsun"
"Sen de çok yakışıklısın. Siyah beya takım elbise yakışmış."
"Ee tevecühünüz" balo salonu çok kalabalıktı. Salonda beyaz yuvarlak örtülü masalar vardı. Bir de kırmızı halı serilmişti. Birden dans şarkısı olan Gökhan Türkmen'in "öyle güzel ki" şarkısı çaldı. Toprak önümde eğilerek "Bu dansı bana lütf eder misiniz?" Diyerek beni dansa kaldırdı. O kadar mutluydum kk dans ederken bizi fotoğraf çektiklerini bile anlamadım. Şarkı bitince Murat dalkılıç'ın "kördüģüm" şarkısı çaldı. Ellerim onun omzundaydı. O da ellerini belime koymuştu. Huzur dolu bakışlarla bana bakıyordu. Ulaşla dans ederken onunla göz göze gelemiyordum ama şu an Toprak karşımdaydı ve sürekli göz göze geliyorduk. Kalbim heyecandan çok hızlı atıyordu.
"Hazal"
"Efendim canım"
"Keşke tam da şu an zaman dursa"
"Keşke ama şarkı bitiyor."
Müzik bitince yerimize oturduk. Masada çerez gibi hafif atıştırmalıklar vardı. Onlardan atıştırdık. Balo böylece çok güzel geçmişti tabi balonun sonunda Ulaşın yüzüne meyve kokteylini dökmemi saymazsak. Özellikle kep atma törenimiz çok güzeldi.şu isimler okunurken elimize gelen diploma,ailemizin bizi diploma alırken görmesi,onların gözlerindeki gurur bile bizim ićin gurur vericiydi. Siz siz olun ailenizin sırf o gözlerindeki gururu görebilmek ićin bile o diploma ile onların yüzünü güldürün.
Çalışmak için bir sürü hastaneye başvuru yapmıştık.
Toprakla aynı hastanede çalışacaktık.
"Her gün,yeni bir başlangıcın,yeni bir hayatın başlangıcıdır."
"Ve her başlangıç mutlu sona doğru götürür..."
-İŞ HAYATI-
"Hocam 107 numaranın evrakları bende"
"Tamam odama bırak"
Hastane ortamına yavaş yavaş alışmıştım. Bugün toplantımız vardı. Toplantı odasına 7.kata asansör ile çıktım. Bizim hastane 7 katlı,geniş koridorlu,beyaz boyalı,dış cephesi camlarla dolu bir hastaneydi. Toplantı odasına girdim,odada beyaz uzun bir masa ve etrafında sandalyeler vardı. Ben geçince herkes ayağa kalktı.
"Ayağa kalkmanıza gerek yok. Rahat olun."
Kapının yakınındaki masanın başına tekli olarak oturdum. Toprak ta hemen yan tarafımda oturdu. Üzerimde beyaz bir doktor ceketi,siyah pantolon ve siyah bir bluz vardı. Saćlarımı hafif toplamıştım. Hemen arkamda sunum tahtası,ekranı vardı. Toprak ayağa kalktı. Benim önümdeki bilgisayarı açtı. Sunuma bilgisayara bakarak bir yandan da sunum ekranından anlatmaya başladı. Ben iş hayatımla özel hayatımı birbirine karıştırmak istemezdim. Benim ellerim leptopun üzerindeydi. Tuşlarla uğraşıp duruyordum. Toprak bir yandan anlatırken bir yandan da çaktırmadan ellerime yavaşca dokunuyordu. Ani bir haraket yapmak istemedim. Yüzüm hafifçe kızarıyordu. Herkes Toprak'ı dinliyordu. Toprak konuyu net bir şekilde anlatıyordu. Toprak en çok şu lafı söyliyordu. "Insanlar için
Insan saģlığı açısından,moral, duygular çok önemli bir yere sahiptir."bunu söylerken bir yandan da elimi tutuyordu. Yüzüm iyice kızarmıştı. Diğer elimle su dolu bardaģı alıp suyu içtim. Sanki burası bir sıcak olmuştu. Kalemi alıp saçlarımı hafif kalemle topladım.
Ordan bir profösör bana  soru sordu.
"Hazal hanım Toprak beyin anlattıkları hakkında ne düşünüyorsunuz?"
"Gayet güzel anlattı. Konuya hakim olduğu besbelli."
Toprak'ın sunumu bitmek üzereydi. O kadar güzel anlatıyordu ki,bıraksalar onu saatlerce dinleyebilirim. Sunum bitince herkes dışarı çıkmaya başladı. Salonda sadece ben ve Toprak kalmıştık.
"Hazal ben anlatırken sen neye dalmıştın?"
"O kadar güzel anlatıyordun ki seni izlemeye doyamadım."
"O kadar etkilendin yani"
"Evet"
"Duyamadım"
"Laf ağızdan bir kere çıkar."
"Emin misin Hazal?"
"Eminim canım" derken beni gıdıklamaya başladı.
"Ya tamam gıdıklamayı kesersen söyliyecem." Ve bıraktı.
"Evet o kadar etkilendim"
"Terapistinim ya ondandır."
"Tamam Toprak Bey hadi işimizin başına."
"Bey olduk gene. Peki Hazal Hanım iyi günler" ikimiz de işimizin başına döndük. Toprak çocuk doktoruydu. Üzerinde yeşil doktor kıyafetleri vardı.
Boynunda bir seteskop duruyordu. Ara sıra Toprak'ın baş ağrısı oluyordu. Çocuklarla o kadar vakit geçiriyordu ki kendi ağrılarını önemsemez olmuştu.
Ben odamda hastalarla ilgili izlenimleri kontrol ediyordum. Üst kata bir kahve almak için çıktım. Toprak koridorda duraksamış başını tutuyordu. Sanırım yine ağrısı tutmuştu. Hemen yanına gittim.
"Toprak iyi misin?"
"Hazal ufak bir baş ağrısı,şimdi geçer"
"Emin misin?"
"Eminim.iyiyim ben endişelenme."
Üzerine gitmedim. Kahvemi alıp odama indim. Dosyaları iyice inceledim. Danışmayı aradım ve hemşirelerden birini yanıma göndermelerini istedim. Ulaşı göndermişler.
"Hocam beni çağırmışsınız."
"Seni çağırmadım. Hemşirelerden birini çağırdım"
"Tamam işte ben de hemşirim"
"Tamam al şu dosyaları bana şu çocukların dosyasını getir."
Dosyalar gelince hemen şu tedavilerini karşıladığımız kızın dosyasına baktım. Kızın hastalıģı ilerliyordu. 5.kata lösemi çocukların olduğu bölüme çıktım.
6 yaşındaki tatlı mı tatlı kız çocuğunun yanına gittim. Çocuk  Sarı saçlı,mavi gözlü,beyaz tenliydi.
"Canım bugün nasılsın?"
"Biraz yorgunum Hazal abla" yüzü bile solgundu.
"Direnmeye çalış tatlım.sen iyileşeceksin ben inanıyorum."
Derken Sinan arkamda belirdi. Üzerinde koyu yeşil polo tişört ve beyaz pantolon vardı.
"Hazal senin gözün niye öyle yaşlı?"
"Onları öyle görünce kötü oluyorum.keşke elimde olsa da hepsini iyileştirebilsem."
"Hazal yapma şunu sil o gözyaşlarını. Ben de Toprak'ın yanına gelmiştim."
"Gel beraber gidelim." Toprak 17 yaşlarında bir kızın dizi yaralanmıştı ona bakıyordu.
"Toprak bey kızın dizi ne durumda?"
"Biraz zedelenmiş. Ama 1 hafta üzerine basmasa geçer."
Kız Toprak'a övgüler yağdırıyordu.
"Ya ne tatlı bir doktorsunuz siz"
"Canım yavaş ol."
"Pardon da siz kimsiniz?"
"Ben Hazal. Bu hastanenin müdürüyüm."
"Sadece müdür değilsiniz.sanırım sizin aranızda bir şey var. Belli zaten memnun oldum Hazal hanım" dedi ve gitti. O sırada Sinan gülüyordu.
"Sinan ne sırıtıyorsun öyle?"
"Kızı bir dövmediğin kaldı. Ona güldüm."
"Evet Sinan haklı. Hazal ne bu tavırlar?"
"Kız resmen sana yürüyordu"
"Hazal gereksiz kıskançlık trierine girme. Sinan Salih nerde bovlinge gelmiyor mu?"
"Gelecek o bizi orda bekliyor zaten"
"Hadi gidelim o zaman"
Hep beraber bovling salonuna gittik. Didem,Peri,Cenk ve Bora da ordaydı. Cenk,otel müdürü Bora ise mimardı. Salih te yeni gelmişti. Üzerinde sarı tişört ve siyah pantolon vardı.
Bovling salonu baya büyük,zemini kahverengi. Yan yana dizilmiş toplar da bir kısımdaydı. Topun geçmesi için orada uzunlamasına bir saha vardı. Topları atarken tüm laboutları devirmemiz gerekiyordu. Grupalara ayrıldık. Ben Toprak,Sinan Salih,Peri Cenk,Didem ve Bora bir gruptu.
Ilk önce ben mor bovling topunu elime  aldım ve yavaşça tıp 4 labout devirdim. Toprak her atışında tüm laboutları deviriyordu. Sinan ve Salih te bize rakiplerdi onlar da baya iyi oynuyorlardı. Perinin takımı ve Didemler kötü durumdaydı.
Birden Toprak topu atar atmaz başını tutmaya başladı. Korkmaya başlamıştım.
"Toprak gene mi o ağrı?"
"Bu seferki sıklaştı."
"Inat etme. Gel hastaneye gidelim"
"Geçer birazdan"
"Sen iyi değilsin hadi kalk"
"Sinan geçer birazan" derken Toprak'ın ağrısı daha da artmaya başladı. Hemen hep birlikte Toprak'ı alıp hastaneye gittik. Beyin ve sinir cerahisi bölümünde Toprak sedyeyele  içeri girdi. Neredeyse yarım saat olmuştum hala odadan çıkmamıştı. İçime kötü bir his doğdu. Koridorda bekliyorduk. Ellerim tir tir titriyordu. Annemleri arayıp buraya çağırdım. Dayanamayıp odaya girdim. Toprak yatağa uzanmış doktor başucundaydı. Profösöre neler olduğunu sordum. Bana soru sormaya başladı.
"Bu sık sık oluyor mu?"
"Evet son zamanlarda"
"Bir röntgen çekelim sonra konuşuruz."
Toprak yan odaya geçti ve kafasına  röntgen çekildi. Sonuçları çok merak ediyordum. Toprak yanıma gelip elimi tuttu. Profösör de geldi ve bir süre susup bize baktı.
"Kötü bir şey mi var?"
"Hazal hanım nasıl söylesem"
"Anlatın korkmaya başladım"
"Öncelikle sakin olun."
"Bakın sinirleniyorum. Anlatın artık"
Toprak serumun etkisiyle sedyede  uyuyakalmıştı.
"Toprak Beyin beyninde yeni oluşmuş bir tümör var. Bunun büyüme olasılığı var. Sizin tek yapmanız gereken şey ne olursa olsun onun yanında olun.  Tedavilere başlıyacağız. İşe yaramaz ise 1 ay sonra ameliyat yapacaz. Geçmiş olsun"
Doktorun bu sözleri adeta kalbimin içine oturmuştu. Koridora çıkıp hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Ya onun da sonu Işıl gibi olursa? Ben ne yaparım.
Sinan ve Salih beni sakinleştirmek için yanıma geldiler.
"Sinan duydun mu?"
"Evet ağlama. Toprak için güçlü olmaya çalış."
"Sinan sence bizim hikayemizin sonu nasıl bitecek?"
"Bence Toprak senin aşkın sayesinde iyileşecek. Ben mutlu sonları severim. Bence mutlu sonla bitecek."
"Salih sence?"
"Bence mutsuz sonla bitecek. Eğer senin aşkınla iyileşecekse doktorlar niye var?"
"Salih bari kızın yanında yapma"
"Ne yalan mı?"
"Hazal hanım Toprak bey uyandı"
"Tamam geliyorum."
Toprak uyandıktan sonra onun yanına gittim. Ellerimi saçlarının arasında gezdirdim.
"Canım nasılsın?"
"Nasıl olabilirim ki?tam da beynimde beni öldürebilecek bir tümör var."
"Sakın bir daha öyle söyleme!sen sen de bir doktorsun. Böyle bir hastan olsa onlara bunu söyleyebilcek miydin?"
"Hayır söylemezdim. Ama ben şu an her şeyin farkındayım.
"Toprak iyileşeceksin. Benim için"
Ayağa kalktı
"Hazal bak ben ölüyorum. Seni üzmek te istemiyorum. Böyle bir adamla sevgili olmaya devam mı edeceksin? Ölümüm her an olabilir."
Elleriyle elimi tutup yaşlı gözlerle bana baktı.
"Toprak nasıl böyle konuşuyorsun? Sana bir şey olmayacak."
"Hazal ben ölüyorum. Benim gibi biriyle olmaya devam mı edeceksin?"
"Evet edicem! Ben seni asla bırakmam"
"Hazal kendini kandırma. Her an bu olabilir. Senin benim ölümümü izlemeni istemiyorum"
"Yeter yeter" diye bağırdım. Gözyaşlarım akmaya başlamıştı.
"Toprak sen iyileşeceksin" dedim ve ona sarıldım. Elleriyle gözyaşlarımı sildi.
"Hazal ağlama. Ben şu an yanındayım. En azından ölene kadar. Zamanla sana dair herşeyi unutacam."
"Saçmalama. Öyle bir şey olmayacak. Sen iyileşeceksin."
"Senin aslında korkudan için içini yiyor dimi? Sadece bana destek olmak için kendini kandırıyorsun."
"Toprak artık hastalığın hakkında bahsetme. Tedavi olacaksın. Iyi şeyler düşün."
"Hazal sen neden odana gitmiyorsun?"
"Çünkü yanında kalmak istiyorum."
Dedikten sonra Toprak sustu. Elinde serumlar vardı. Telefonumdan oğuzhan koçun"küsme aşka" şarkısını açtım. Onun yatağının yanına bir sandalye çektim. Ve elini tuttum. Içim kan ağlıyordu. Onun yanında ağlamak istemiyordum. Güçlü görünmeye çalışıyordum. Toprak şu an sussa da aslında bakışlarıyla çok şey anlatıyordu. Beni yarı yolda bırakmaktan korkuyordu. Canım benim kendisinden çok bu halde bile beni düşünüyordu. Bir süre sonra odaya uzman doktor,Sinan ve Salih girdi.
"Hazal hanım isterseniz siz odanıza geçin.bu beyler burdalar."
"Evet biz buradayız. Hazal git dinlen"
"Peki ama bir gelişme olursa beni arayın. Sinan,Salih ayrılmayın buradan"
"Tamam o iş bizde"
Tam odama geçecekken alelacele bir hemşire yanıma geldi.
"Şefim şu 6 yaşındaki lösemi çocuk fenalaştı."
"Tamam. Ben geliyorum. Siz tüm uzmanları ve profösörleri çaģırın. O kıza bir şey olmamalı."
Alelacele odaya girdim. Kız atak geçiriyordu. Annesi ağlıyordu. Onu dışarı çıkarıp içeri girdim. Uzman ve pröfösörler geldi. Kızın kalp atışları çok hızlanmıştı. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Uzamanlar sakinleştirici vurup. Seruma ilaç kattılar. Kızın kalp atışları normale döndü.çok korkmuştum. İçim bir fena olmuştu. Toprak'ın yanına gittim.
"Canım şimdi nasılsın?"
"Eh işte serum sayesinde toparlandık gibi."
"Tabi iyi olacak biz buradaydık. Bizim bakıp ta iyi olmadığı biri yok herhalde"
"Konuş kardeşim. Evet şu tiplere bak şu yakışıklılığa bak buna kim bakar da iyi olmaz?"
"Ahaha Sinan,Salih zevzekleşmeyin. Toprak kız olsa hadi neyse."
"Beyler,bayanlar bu arada ben yarın işime devam edecem."
"Bu halde mi?"
"Evet. Hem tedavim devam edecek. Aksatmam merak etme."
"Toprak kardeşim bak müdürden izin varken bence yarını bir değerlendirin derim."
"A doğru Sinan. Ben bunu niye daha önce akıl edemedim."
"Sinan hadi biz gidelim. Daha sonra tekrar uğrarız."
"Nereye Salih?"
"Ee hadi geç oldu. Biz gidiyoruz. Kardeşim sen de iyi olmaya çalış. Görüşürüz."
Tam o sırada Toprak da ceketini almıştı.
"Hop yakışıklı nereye?"
"Eve. Bıktım şu yataktan. Gel seni de bırakayım."
Hastaneden çıkıp. Toprak'ın beyaz jeep'ine bindik.
"İyi değilsen arabayı ben kullanırım."
"İyiyim Hazal. Hazal"
"Efendim canım"
"Sen bana canım mı dedin?"
"Evet"
"Bir daha söylesene"
"Canımm"
"Yarın bir kaçamak mı yapsak?"
"Hımm Ne gibi bir kaçamak?"
"Sinemaya gitmek gibi bir kaçamak."
"Senin gibi bir yakışıklıya kim hayır der ki?"
"Süper o zaman yarın gidiyoruz."
"Tamamdır. Görüşürüz canım"
"Görüşürüz Hazalım"
Ona el sallayıp yukarı çıktım.
Eve geçer geçmez yarın ne giyineceğime karar verdim.
Telefonumu elime aldım ve"sini hayatımın terapistini ara" dedim. O olaydan sonra onu hayatımın terapisti diye kaydetmiştim.çünkü Toprak benim hayatımın terapistiydi.
Telefonu açmıştı.
"Efendim canım"
"Toprak bir sorun yok dimi?"
"Yok prenses"
"Peki şu an ne yapıyorsun?"
"Bora ve Cenk ile laflıyorduk"
"Onlar sende mi kalıyorlar?"
"Evet"
"Tamam canım sen dinlen iyi geceler terapistim"
"Iyi geceler prenses beni merak etme  ben iyiyim"
Telefonumu kapatıp yatağıma geçtim. Kulaklığımı taktım ve bir süre yalın'ı dinleyip kitap okudum.

HAYATIMIN TERAPİSTİ(Tamamlandı Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin