Natsu

564 63 100
                                    

Fikir biraz aceleye de gelmiş olsa harekete geçeceğimiz için seviniyordum. İdam mahkumları benim için bir dertti. Onları kurtaramamamım verdiği sıkıntı beni mahvediyordu.

   İlk adımı Lucy nin atmasını hiç beklemiyordum. Kız cesurdu. Beni kurtarmak adına idamı göze almıştı, bizden biri gibi davranmaya başlamış ve şimdide planlarımızı yönetebiliyordu. Hoşlanmaya başlıyordum kızdan. Öpüştüğümüzden beri aklımdan çıkmıyordu zaten.

   Hadi ama ben aşık olabilirmiydim ki? Benim gibi bir odun? Tuhaf bir şey ya. Silahları hazırlayıp Lucy ye uzattım. Eline iki silah verince şaşkınca baktı.

   "Kendini koruman gerek Luce." dedim. Güldü.
"Ya size ihanet eder ve sizi vurursam?" diye sordu.
"İhanet edecek olsaydın o gün beni kurtarmazdın." dedim. Dudağını büzdü.
"O gün seni kurtarmayı amaçlamamıştım. Seni desteklemiyordum." dedi.
"Peki şimdi?" diye sordum mermileri alırken.
"Bilmiyorum. Sadece iyi biri olduğunu anladım." dedi. Gülümsedim.
"Bir de yakışıklı biriyim değil mi?" dedim. Omzuma vurdu.
"Hiç de bile." dedi sonra konuyu değiştirmek adına konuştu.
"Kimseye haber vermeden mi gideceğiz?" diye sordu. İç geçirdim.
"Gray Gajeele haber verdi. Geri kalanı bilmese de olur. Daha fazla kişinin bizimle gelmek isteyip yaralanmasını göze alamam." dedim.
Başını salladı.
"Bu arada sende yaralanmamaya dikkat et." dedim. Kaşlarını çattı.
"Bunun için heveslenmiyorum zaten." dedi.
"İyi çünkü bir daha seni taşımak istemiyorum. Bugün taşıdım zaten ayaklarım zor tutuyor. Çok ağırsın Luce." dedim. Sinirle silahın arkasını sırtıma geçirdi.
"Beni taşırken bunu mu diyordun! Tam bir odunsun! Kaba öküz!" derken gülmeye başladım.

  "Hey çifte kumrular. Gitme vakti." dedi Gray ve o güzel anı bozdu. Sonra hesabını verecekti!

   Sessizce kaldığımız yerden çıktık. Henüz öğle saatleriydi. Yakalanmamız daha olasıydı yani. Hızlı ve sessiz adımlarla şehre ilerledik. İdam mahkumlarının tutulduğu yere gidene kadar hiç birimiz konuşmadı. Arada sırada yoldan geçen birini görünce saklanıp ilerliyorduk.

   Lucy arkamda hızla nefes alıp veriyordu. Cesur görünmeye çalışsada çok korkuyordu. Arkamı dönüp ağzımı sessizce oynattım.
"İyi misin?" başını salladı.

   İdam alanının olduğu yere gelince olduğum yerde durdum. En az on on beş polis kapının önünde bekliyordu.
"Lanet olsun! Ön kapıdan giremeyeceğiz." dedi Gray. Biraz düşündükten sonra cevapladım.
"Sen ve Gajeelin kazdığı geçit, hala duruyor değil mi?" diye sordum başını salladı.
"Evet, buranın tam altına gelmeden polisler yakalamıştı. Sonuç olarak tünelin sonunun nereye çıktığını bilmiyor olmalılar." dedi.
"Pekala giriş nerede?" dedim. Gray eliyle onu takip etmemizi işaret edip arkaya doğru ilerledi. Son kez polisleri kontrol ettikten sonra Gray ve Lucy nin peşine takıldım.

   Bir binanın bodrumuna inince şaşırdım. Girişi buradan mı yapmışlardı? Binanın altından mı gidecektik? Ah ne mantıklı. Deprem olursa mahvolurduk.

   İtiraz etmeden Grayin kaldırdığı kutunun arkasında ki delikten girdim. "Ah tünellerden nefret ediyorum." dedi Lucy.
"Sana özel uçak sipariş edelim istersen?" dedim alayla. Arkasını dönüp bana dil çıkardı.
"Sessiz olun aptallar hala polis olabilir." diye uyardı Gray. Cevap olarak yerden aldığım bir taşı Grayin kafasına attım.
"Ne yaptığını sanıyorsun Alev beyin!" diye bağırdı Gray.
"Hey sessiz ol Polis olabilir buzlu süt." deyince Lucy kıkırdadı. Gray başının arkasını ovup ilerlemeye devam edince sırıttım.

   Uzun bir yürüyüşten sonra bir dibe gelince Gray durdu. Yukarıyı işaret etti.
"Burası tam olarak yapının altı." dedi. Etrafa baktım. Gray ve Gajeelin getirdiği merdiveni dayadım.
"Gray önce sen çık. Polis var mı kontrol et. En son ben çıkacağım." dedim. Lucy sinirle kafama geçirdi.
"Eteğimin altına mı bakacaksın!" diye bağırdı. Yanaklarım kızarırken bunu hiç düşünmemiş olduğumu fark ettim.
"O zaman en son sen çıkarsın ama tümelden polis gelebilir ve ölmek zorunda kalabilirsin..." derken oflayıp Grayin peşinden çıktı. Etrafa iyice baktım. Kimsenin olmadığından emin olunca merdivenden çıktım.

   "Çok fazla sessiz." dedi Gray garipliğe dikkat çekerken. Lucy elindeki silahı titreyerek tutuyordu.
Etraf cidden fazla sessiz ve boştu.
"Tamam, tutuldukları parmaklıklar bu tarafta. Dağılıp hepsini çıkaracağız anladınız mı?" dedim. Gray başını salladı. Lucy ye döndüm.
"Bir polis görürsen çığlık at tamam mı?" diye uyardım. Başını salladı. Dağılırken gözlerim sürekli etrafı süzüyordu ama polis olmamasında kesinlikle bir iş vardı. Mahkumların tutulduğu yerde en az bir polis olmalıydı ki burası baya kalabalık bir mahkum alanıyken boştu...

  Geldiğim ilk parmaklıkta yetişkin bir adam vardı. Hızla silahımın arkasıyla kilidi kırmaya çalıştım. Bir iki kırıştan sonra kilit ses çıkararak yere düştü. Adam sevinçle dışarı atıldı.
"Çok teşekkürler..." diye bana bakıp bağırdı. Başımı salladım.
"Sende bana yardım et." dedim ve etrafa baktım. Polisin olması gereken boş masayı gösterdim.
"Orada bir kilit kırıcı ya da anahtar vardır. Al ve yardım et." dedim. Başını sallayıp hızla masaya gitti. Bir kilit kırıcı bulup başka parmaklıklara gitti. Bizi görenler sevinçle bağırmaya başladılar.

  "Sessiz olun! Yakalanacağız." diye uyarınca salon sessizleşti. Bir parmaklığa daha gelmişken ellerim ağrımaya başlamıştı. Silahın arkasıyla vurduğum için elimde acıyordu. Kelepçelerden kurtardığım bileklerimin sızlamasından bahsetmiyordum bile.

   Önümde ki parmaklıkta sarışın otuzlu yaşlarda bir kadın vardı. Yüzüne bakınca şok geçirdim. Lucy nin aynısıydı.

"Sen layla Heartfiliasın değil mi?" diye sordum. Bitkin bir şekilde başıyla onayladı.
"Tamam seni kurtarmaya geldik. Lucy..." diyecekken sözümü kesti.
"Lucy burada mı?" diye sordu. Onayladım.
"Yaşıyor demek..." dedi sevinçle. Sonra yüzü düşünce bana baktı.
"Onu koru. Lütfen... Ben öleceğim zaten." dedi. Kaşlarımı çattım.
"Hayır ölmeyeceksiniz." dedim ve parmaklıklarda ki kilidi kırmaya devam ettim.
"Hastayım." dedi. Yaptığım işten başımı kaldırıp baktım.
"Lütfen bana söz ver Natsu Dragneel. Lucy yi koru. Onun yaşaması lazım... Çok acı çekti." dedi.
"Hepinizi koruyacagım." dedim. Elini parmaklıklardan uzatıp elimi tuttu.
"Lütfen bana söz ver." dedi. Gözlerine bakmaktan kaçınsamda başımla onayladım.
"Söz veriyorum..." dedim.

  Kilidi kırınca içeri girip kadına elimi uzattım. Yorgun elleriyle elimi tutup zorla ayağa kalktı. Dışarı çıkarken etrafa baktım. Benim aldığım bölümde mi herkes çıkmıştı. İlk çıkardığım adamın yanına gittim.

   "Şu ileriki koridorda yerde açık bir kapı var oraya girin ve dümdüz ilerleyin. Sona ulaşınca durun ve bizi bekleyin. Bu arada herkes girdikten sonra o kapıyı kapatmayı unutmayın." dedim. Adam başıyla onaylayınca herkes sessizce koridora doğru yürüdü.

   Lucynin annesini bulmuştum ve bir çok kişiyi kurtarmıştım. Sevinçle lucy ve Grayin yanına doğru gittim. Onlarda çoğu kişiyi serbest bırakmıştı.

"Hey benimkiler bitti." dedim. Lucy yüzünü asmıştı.
"Benimkilerde bitti ama annem." dedi ve durdu. Gülümsedim.
"Onu kurtardım. Tünele gittiler." deyince Lucy hızla boynuma atladı.
"Çok teşekkür ederim..." dedi. Sarılmasına karşılık verip sırıttım.

  Silah sesi duyunca birbirimizden ayrılıp bir kenara girdik.
"Olamaz. Buldular bizi." dedim.
"Gray! Çabuk tünellere gidiyoruz." diye bağırdım. Karşı masanın ardında saklanan Gray başını salladı. Hızla yuvarlanıp bir iki ateş saçtı polislere. Lucy yi arkamda tutarak koridora atladım. Gray tünelin kapısını açıp girmişti bile
"Hadi çabuk olun!" diye bağırdı. Başımı sallayıp öne atıldım ama Lucy arkamda değildi. İlerde donmuş bir şekilde duruyordu.

   Bir kadın polis Lucy ye silah doğrultmuştu. Kızıl uzun saçlı ve sert bakışlı biriydi. Silahımı kadına doğrulttum.

   "Teslim ol Natsu Dragneel yoksa kız ölecek." dedi. Lucy nin korkuyla göğsü inip kalkıyordu. Silahımı tam yere atacakken kızıl saçlı kadının silahı ateşlendi.
"Lucy!" diye çığlık attım. Ama her şey tahminimden farklı ilerlemişti...

AnarşizmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin