Bölüm 78

7.3K 656 49
                                    

Cüceler şaşkınlıkla gökyüzündeki Myrmidon'lara bakakalmışlardı. Bu kadar büyü, ok, mızrak ve taş parçaları ile en azından birisini yarayabileceklerini hatta öldürebileceklerini düşünmüşlerdi. Bildikleri en güçlü büyüleri, kendilerine sakladıkları en kaliteli silahları kullanmışlardı fakat nafileydi. Aralarındaki güç farkını anlayamadıkları için bu kadar şaşkınlığa uğradıkları barizdi. Myrmidon bunu söyledikten sonra hepsi göktaşı gibi şehre doğru düşmeye başladılar. Efendilerinden aldıkları emir çok açıktı. Kimseyi öldürmeden etkisiz hale getirecekler ve şehirleri dümdüz ederek buradaki kültürü tarih sahnesinden sileceklerdi. Başkent hariç tüm şehirlerde Myrmidon askerleri saldırmaya başlamışlardı. Başkentte sadece elf parçaları fırlatan o psikopat vardı. Cüce İmparatoru ve ordusu ona ne kadar büyü, mızrak ve daha birçok şey ile saldırsalar da sadece onlardan sıyrılıyordu. Akira başkenti en sona bırakmaya karar vermişti. İlk önce tüm şehirleri ele geçirecekler ve en son başkentin önünde büyük bir şov yapacaktı.

---------------------------------------------------------------------------------------------

Şehirler bir bir düşmeye başlamıştı. Öldürmeden ele geçirmek en zor yol olduğu için Myrmidon askerleri güçlerini kontrol etmek zorundaydılar. Yoksa sadece tutmalarıyla bile cüceleri öldürebilirlerdi. Cüceler her ne kadar yıldız enerjisi kullanıyor olsalar bile vücut yapısı bakımından asla uzun mesafe koşamazlardı. Örneğin Tengoku Alemi 1. seviyede olan insan ve cüce yarışsa, insan kazanır. Bunun nedeni cücelerin bacak boyunun oldukça kısa olmasıdır. Başkent hariç tüm şehirler 5 günde yok edildi ve milyonlarca cüce canlı bir şekilde başkentin açığına götürüldü. Şehirlerin olduğu yer tamamen yok edilmişti. Ne bir sur, ne bir yapı kalmıştı. Akira ve ortaklarıda başkentin önünde bekliyorlardı. Tüm cücelerin görebileceği kadar cüceler ile şehir arasında mesafe vardı. Ne çok yakın, nede çok uzak. Başkentin etrafı tamamen Myrmidon askerleri tarafından sarılmıştı. Bu sayede kimse şehirden dışarıya çıkamıyordu. Akira, başkente doğru bakarak,

''Şimdi en önemli olaya geldik. Bu şov iki taraf içinde mükemmel olacak. Bir tarafta Abra.. Diğer tarafta ise esir cücelerimiz..''

Akira sağ tarafında bekleyen Abra'yı gösterdi. Abra kendisinin adını duyduğunda kükreyerek karşılık vermişti bile. Bu şovun kendisi için çok lezzetli geçeceğini biliyordu. Tüm cüceler ise dehşetle Abra'ya bakıyorlardı. Cücelerin en büyük düşmanı ejderhalardı. Akira yeterince beklediğini düşünerek esir cücelerin yanına geldi. Onun bu hareketi ile 100 Myrmidon askerde esirlerin yanına gelip beklemeye başladılar.

"Şimdi size güzel bir gösteri yapacağız. Abra ağzını açıp beklerken ben ve 100 askerim onun ağzına cüceler atacağız. Her ağzına gelen cüceyi yiyecek. Bakalım kaç atışımız isabetli olacak!''

dedikten sonra yanında bulunan cüceyi boynundan tuttuğu gibi ağzını açan Abra'ya fırlattı. Ne onu bayıltmıştı ne de öldürmüştü. Canlı canlı fırlatmıştı! Cüce, önündeki Ejderha'ya uçarken çığlık atıyordu. Akira, cüceyi fırlattığı anda diğer 100 Myrmidon anında cüceleri fırlatmışlardı bile. Abra ağzındaki 101 cüceyi çatır çutur çiğnemeye başladı. En sevdiği yemek cüce etiydi. Fakat uzun yıllardan beri sadece suçluları yiyebiliyordu ve suçlular her zaman insan olduğu için cüce etini her zaman merak etmişti. Akira'nın verdiği emir yüzünden asla cüce etini tadamamıştı. Ama bugün o emir son bulmuştu. Önünde milyonlarca cüce vardı. Bunun onun için anlamı ise milyonlarca yemek vardı! Ağzındaki cüceler kendi damağına çarpmanın verdiği etkiyle başları dönmüşlerdi ve 101 cüce sanki bir yığınmış gibi birbirlerine karışmışlardı. Akira 101. ci cüceninde ağzına düşmesiyle birlikte çenesini kapatarak onları çiğnemeye başladı. Ağzı kapanırken baskıyla birlikte gelen acıdan dolayı cüceler çığlıklar atıyorlardı. Tüm kemikleri yavaşça kırılırken hepsinin çığlıkları Abra'nın kapanan ağzının içinden boğuk bir sesle dışarıya yayılıyordu. Üstelik sadece kemikleri kırılsa iyiydi fakat Abra'nın o dehşet verici uzunluktaki dişleri hiçte yabana atılır bir şey değildi. Hem uzun hemde bir kılıçtan daha keskin olan bu dişler cücelerin koluna, bacağına, göğsüne, kafasına ve daha pek çok yerine saplanırken kapanan ağzının kenarlarından cücelerin kanları şelale gibi akıyordu. Manzara dehşet vericiydi. Esir cüceler, Akira'nın baskısıyla gözlerini Abra'dan ayıramıyorlardı. Başkentin surlarının üstünde bekleyen askerler ve general ise gözlerini kaçırmışlardı. Böyle bir vahşeti ne görmüşlerdi ne de duymuşlardı. Savaşta ölümler çok doğaldı. Öldürmek isteyen bir kişi ölmeye de hazır olmalıydı. Fakat böyle onursuz bir şekilde ölmek.. Hiçbirinin böyle öleceği aklına gelmemişti bile. Şehrin üstünde uçan manyak Myrmidon'un aklında bile böyle bir gösteri yoktu. En fazla Kaos Yiyenlere dönüştürüleceğini düşünmüştü. Fakat Akira'nın nasıl bir intikam isteği olduğunu ona en çok benzeyen kişi bile anlamamıştı. Tüm cüceler dehşet içinde ejderhanın ağzına bakarken, kendilerini daha fazla korkutan cümleleri duydukları anda kalpleri neredeyse korkudan duracaktı.

''Abra, seni uzun süredir mahrum bıraktığım etden şimdi bıkmanı sağlayacağım. Daha milyonlarcası var. Hahaha...''

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

''Çok fazla ileriye gidiyor! Anne bırak Akiranın yanına gideyim. Bu işi durdurabilirim.''

Hemera, büyükbabası tarafından zorla gönderildiği annesinin sarayında sürekli hareket halindeydi. Kocası, tam bir psikopata dönüşmüştü ve daha önce hiç görmediği yeni yöntemlerle onu dehşete düşürmüştü. Bir kıtanın 2/4'ünü çoktan yok etmişti. Hemde hepsini! Kıtada ne bir insan ne de elf vardı. Şuan ise cüceleri dehşet verici bir yöntemle kıtadaki soylarını kurutuyordu. Annesine bir çok kez Akira'nın yanına gitmesine izin vermesi için yalvarmış fakat hep aynı cevabı almıştı. 

''Hayır!''

Nyx'in her defasında aynı cevabı vermesinin tek bir nedeni vardı. Babası onu gönderdiyse kendisi izin verse bile Akira'nın yanına gidemezdi. Kızının neden böyle etkilendiğini biliyordu. O büyükbabasının tam tersi olarak meydana gelmişti. İsmini bile babası ''Gün'' anlamına gelen Hemera'yı koymuştu. Sürekli mutluydu. Hiç kimseye zarar vermez ve zarar görenleri iyileştirecek derecede dehşet bir su elementine sahipti. Fakat kadere bakın ki, kızı en dehşet verici kişinin, yani babasının varisine aşık olup evlenmişti. İki zıt kutup birbirini iteceği yerde birbirlerine çekilmişti. Hemera'yı reddetmeyi asla istemesede yapmak zorundaydı. Babası torununu ne kadar sevse de kendisine karşı gelirse bu iş değişebilirdi.

''Hemera, Akira babamın varisi. Yani onun önünde katliamlarla dolu bir yol olacak. Sende onun karısı olarak bu duruma alışmalısın. Tabii ki de senin için kolay olacak demiyorum, fakat yine de evliliğiniz bunu gerektiriyor. Babam, varisini 2 y.y. sonra büyük bir savaşa etki edecek kişi olarak belirledi. Hemde bu savaşta yenilen taraf tamamen yok edilecek.''

Hemera bu duydukları ile dehşete düşmüştü. Annesinin sadece büyük bir savaş dediğini duymuştu. O da Tanrılar ile Titanlar arasında olan milenyumlar öncesindeki tek savaştı. Kendisi tanrıça olarak bilindiği halde bu savaşa karışmamıştı ve zararda görmemişti. Bunun en temel nedeni babası, annesi ve herkesten daha güçlü olan büyükbabasıydı. Hemera'yı kendi yanında tutarak titanların ona saldırmasını yasaklamıştı ve hiç kimse bu emre karşı çıkmamıştı. Hemera ilk defa öyle büyük bir savaş görmüştü. Büyükbabası ile bu savaşı izlerken ölümsüzlerin birbirlerini nasıl durmadan yaraladıklarını görmüştü. Büyükbabasına bu durumu düzeltebileceğini söylediğinde, karşısındaki yaşlı adam sadece gülerek

''Hahaha.. Hemera o kadar saf bir çocuksun ki! Savaşı kimse tamamen bitiremez. Dünyanın kuralı budur Hemera, eğer güçlüysen istediğini yaparsın, eğer güçsüzsen istenileni yaparsın. Bu yüzden gücü ele geçirmek için sürekli bir çekişme, yarışma vardır. Bu çekişmelerin sonucu her zaman savaşa çıkar. Aynı şu anda olduğu gibi! Hahaha..''

diyerek Hemera'nın başını okşamıştı.

  

Kaos'un Varisi 1-2Where stories live. Discover now