34. Bölüm

83 8 2
                                    


Bir bayram gülüşü savurun göklere, eski zamanlara gülücükler getirsin, öyle içten öyle samimi, gözyaşlarınızı bile tebessüme çevirsin. İyi bayramlar herkese!

Nasılsınız bakalım görüşmeyeli?

Nehir'in anlatımıyla...

''Nehir!'' Adımın alçak perdeden kulağıma çalınması uyanmam için baskı yapsa da gözlerimi açabilecek güçte ve istekte değildim. Yorganı kafama kadar çekip uykuma devam etmeye çalıştım.

Ne dershane vardı ne de yapılacak işim! Paşa gönlüm ne zaman isterse o zaman uyanacaktım. Başkasının dilediği saatte değil!

''Nehir!'' Sinirli ve uyarı dolu ton... Kapalı olan gözlerimi açmadan yorganı yüzümden çektim. Kurtuluş yoktu ki bu evde! ''Hı?'' Anlamsız bir homurtu çıktı anca.

''Annem hadi uyan!'' Sabırsız ve bir o kadar da ısrarlı sesi yüzümün ağlayacak gibi buruşmasına neden oldu. Dün akşam beni uyandırmamasını özellikle istemişken bu da neydi Allah Aşkına!

Kâbus mu?

Sol gözümü araladım istemeye istemeye. Bulanık görüşüm sağında açılmasını zorunlu kıldı. Netlik yine yoktu. Önemsemedim.

''Hülya Teyzen aradı.'' Hemen meseleye girmesi iyiydi. Ama uykum vardı ve umurumda değildi. ''Katre hastaymış. Nehir bakar mı, dedi?'' Devamı belliydi zaten elbette ki elimden gelenin fazlasını yapardım. Annem de bunun bilincin de olduğu için susmuştu.

''Beş dakika daha uyuduktan sonra gitsem?'' Her harfim medet umarcasına yalvarıyordu.

''Annem hadi yorma beni. İşe gitmem gerek.''

Sıkıntıyla iç çektikten sonra doğruldum. ''Nesi varmış?'' Ağzımdaki kuruluk canımı yakmıştı.

''Sormadım telaştan ama belli ki ciddi.'' Dolabımın kapağını kapatıp bana doğru döndü. Elinde birkaç parça kıyafetim vardı. ''Giy bunları da çıkalım.'' Sesi sabrının son kırıntılarını taşıyor gibiydi. Annem sözlerinin ikiletilmesinden hiç hoşlanmazdı zaten.

Lacivert hırkamı alıp giyerken ''Çıkabiliriz,'' dedim usulca.

''Bu halde mi?'' Sesindeki şaşkınlık yüzündeki ciddi olmamamı dileyen ifadeyle bütünleşiyordu.

''Hı!'' dedim uzatarak. Aynı sitede oturuyorduk sonuçta. Üzerimi değiştirmeme gerek yoktu. Katre hasta olduğu için muhtemelen uyuyordu. Bende bir köşeye kıvrılır uyurdum. Şimdilik tüm planım orda uyumaya endeksliydi. Ki baykuşlu pijamalarımda gayet hoştu bence.

Annem sinirle solurken ayağıma çoraplarımı geçirmekle meşguldüm. ''Hemen şurası zaten!'' dedim sağ elimle yakınlığını vurgulayarak. ''Bir şey olmaz.'' Uzlaşmacı tonda konuşmaya gayret ediyordum.

Birkaç saniyelik sessiz bakışmanın ardından hoşnutsuzlukla başını salladı. Tebessüm ederek kapıya doğru ilerledim. İçimdeki kötülükleri boşaltma ve elimi yüzümü yıkama işlemlerini orda hallerdim artık. Yeterince vakit kaybetmiştik burada.

•••

Annemler gideli bir saat olmuştu sanırım. Saatten haberim olmayınca tahminlere sığana biliyordum anca. Koltukta dönerken sessizce ofladım. Keşke yüzümü yıkamasaydım. Uykum kaçmıştı işte. Su çarpmak yerine bide sabunla yıkamıştım. Şaka gibiydim doğrusu.

Kafamı hafifçe kaldırıp Katre'ye baktım. Uyuyordu hâlâ. Solgun hali yüzümdeki hoşnutsuz isyanın hüzünle asılmasına neden oldu. Safsalım benim ya ne olmuştu ona böyle! Allah'ın ayaklı cezası ne yapmıştı da bu hale getirmişti acaba? Dün sapasağlamdı. Hastalığın duygusuzlaştırdığı siması gülümsemeyle ışıldıyordu oysaki.

Bir Umuda KiracıWhere stories live. Discover now