K.K.-1.BÖLÜM

299 49 95
                                    

Gül Kadehi'nin düzenlenmiş hali. Kitabın gidişatını değiştiren önemli noktaları yeniden yazma gereği duydum. Bu versiyonu daha çok beğeneceğinizi umuyorum.

Yukarıda, bu bölümü yazarken ilham aldığım şarkı var. Olur da en sevdiğiniz şarkıyı bu ilan edersiniz kellenizi koparırım :)

Keyifli okumalar...

K.K.-1.BÖLÜM "YABANCI"

Kırık bir hayalden ibaret varlığımı avuçlarımda sakladım, avuç içlerimdeki çizgiler yarılırken aralarından sızan duman duvarlarıma çarpmış ve onları isleriyle boyamıştı. Acıi göz bebeklerine yerleşen görüntümün aksine gölgelerin altına saklanmış dem vuruyordu. Ben gözlerinin akına kırmızı ağlar örülmüş küçük bir kızın geleceğiydim. Kadife perdelerin süslediği sahnede, gümüş tacıyla etrafa güzelliğini saçan on yaşındaki kızsa benim hayalimdi. Ölümle tahtına zincirlenmiş, is karası duvarların arasındaki küldüm.

Ben ölmemiştim. Soluk borumdan akan nefesimi hissediyor, kalbimin atışlarını duyabiliyordum. Ölen geçmişimdi. Ölen, sırtımı yaslayabildiğim ve sarılabildiğim tek kişiydi. O benim çığlık atan yaşlarımın arasına sızmış, elinde sevgi merhemiyle kanayan dizlerimi iyileştiren kişiydi. O benim kardeşimdi. Soğuk bedeni toprağın arasına, varlığıysa bir kapının ardında terk edilmişti.

Kaçıncı darbesiydi kaburgalarıma saplanan bu hançerin? Kirli kanımın yarattığı okyanusta hapsolmuş ve boğulmaya mahkum edilmiş olmama rağmen ruhen nefes alamıyor oluşum akciğerlerimin işlevsiz kalmasını sağlayamıyordu.

Tül perdem, açık pencereden sızan nazik rüzgara itaat ederek ilerliyor ve dışarıdaki ışık perdenin açtığı ince boşlukları aydınlatıyordu. Başımı yasladığım kapının ardında olup bitenlerden bihaber olduğumu sananların aksine kulaklarımı gerçeklere tıkasam da iliklerime kadar biliyordum.

Yanaklarımdan çeneme doğru ince şeritler çizen gözyaşlarım esen rüzgarın etkisiyle tenimin ürpermesine neden oluyordu. Yuvarlanan her bir göz yaşında küllerin eser tahtımın yokuşunda kor parçaları dökülüyordu akciğerlerime. Göğüs kafesimin hareketsizliği yaşamak için aldığım her bir nefesi yarı yolda bırakırken yaşamaya devam edeceğimi biliyordum. Ben sadece ölümün eşiğindeydim. Ölüm öncesi acıyı her salise bütün hücrelerimde hissediyordu fakat ölmüyordum.

Bedenimin iki yanına koyduğum avuçlarım terlemiş ve parkeyi nemlendirmişti. Sonunda olması gerektiği gibi sıradan bir nefes alabildiğimde oturduğum yerden kalmadan dolabımın yanındaki botlarıma uzandım ve ayağıma geçirdim. Botlarımın, kendilerin daha uzun olan çoraplarımı örtememesini sorun etmedim. Kısa bağcıkları açık olsalar da bir tehlike arz etmeyeceklerinden bağlamadan güçlükle ayağa kalktım.

Kapımın arkasına asılmış uzun hırkamı üzerime geçirdiğimde dizlerimin titremesini önleyememiştim. Kollarımın içinde kaybolduğu büyük beden hırkam nedensizce güven hissi veriyordu. Hırkamın, kalçalarımı örttüğüne emin olduktan sonra odamın kilidini yavaşça ve sessizce açmaya gayret ederken çıkan tok sese engel olmamıştım.

KÜL KADEHİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin