K.K.-4.BÖLÜM

28 6 3
                                    

K.K.-4.BÖLÜM

Konuşmak istiyordum, çığlıklarımla boğulmak istiyordum.

Karşımdakinin kim olduğunu umursamadan, içimdeki harabede olup bitenleri her ayrıntısıyla anlatmak ve göz yaşlarımı gizlemek istiyordum.

Uzun kabanımın ceplerine soktuğum ellerim, soğuktan dolayı kendilerini hareket ettirebilme gücümü yitirmeme neden olmuşlardı. Dalgaların şiddetini arttırabilecek kadar güçlü esen rüzgar, henüz tamamen kurumamış olan saçlarımı dağıtıyordu, saçlarımın bir kısmı yüzüme çarpıyor ve görüş alanımı kısıtlıyordu. Botlarımın kumlara batarken çıkardığı hışırtılı sesi dinlemeyi bir kenara bırakıp kafamı kaldırdığımda üç metre ötemde, caddeden uzaklaşarak bana doğru yürüyen Hazar'ın sakin yüz ifadesini görmüş olmanın verdiği kabuğuma çekilme isteğimi bastırdım. Kabuğum çatlıyordu, ona direniyor ve çatlamak için harcadığı süreyi en aza indirerek içinde yaşattığı bir parça karanlığı çatlaklarından sızdırmaya devam ediyordu.

Sızıyordum, parçalanıyordum.

"Sanırım burada ne bok yediğimi sorman gerekiyordu."

"Ama yapmadım."

"Yapmadın." Aramızdaki azalmak bilmeyen mesafenin parmak uçlarımdaki sınır çizgisi, ondan bir metre kadar uzakta durmamı sağlıyordu.

"Bu filmin senaryosu farklı."

"Sence bir filmde miyiz?"

Hayır, değildik. Bütün bu olanlar hayal gücü karlı dağların en tepesinde yaşamını sürdüren bir senaristin iki saatlik filmine sığdırılamayacak kadar ağırdı, imkansızdı.

"Bilmiyorum."

"Belki de acı çeken birinin acısını duyurma şekliyizdir." İliklerime kadar hissettiğim utanca rağmen gözlerinin içine, derin kelimesinin tanımlamayacağı kadar uzunca kazarak baktım. "Belki de sayfaların yetmediği, onlarca ciltlik bir kitabın karakterleriyizdir."

-Bu kısım neden bu şekilde oldu anlamıyorum. Karakterler, kitap karakterleri olduklarını biliyormuş gibi davranıyorlar, bu şekilde gitmemeli ama kendimi yazmaktan da alıkoyamıyorum.-

Cevap vermeyi reddettim. Ben bir yazarın kaleme almak istemeyeceği niteliksiz bir karakterdim, tamamlanmamıştım.

"Gidelim mi?"

"Gidelim."

Kaldırım taşlarının üzerinde attığı adımları ilerlemeye devam ederken kaldırımdan inerek Jeepin etrafından dolaştı ve kapısını açarak içeri girdi. Ona uydum, içerisi en az dışarısı kadar soğuk sayılırdı. Uzun paltomun etekleriyle birlikte oturuşumu da düzelttiğimde motoru çalıştırdı. İçi fazlasıyla düz ve sade görünen otomobilde renkli ve dikkat eden tek şey, arka koltukta üzerine büyük harflerle markası yazılmış kırmızı sırt çantasıydı. Hazar, koyu yeşil kazağının kollarını sıvayıp ısıtıcıyı açtığında elinin, bileklerine kadar sargı beziyle sarıldığını henüz yeni fark etmiştim. "Eline ne oldu?"

Sessiz kaldığı birkaç saniye boyunca cevap vermediğini düşünmüştüm fakat, "Cam kırıklarını toplamaya çalışıyordum." demesi tahmini boşa çıkardı.

"Kırıkları toplarken bileklerini de mi kullanıyorsun?"

"He, sakat hareketlerle toplamak daha eğlenceli oluyor çünkü." Bir an güleceğimi sandım, sanki az önce hiçbir şey olmamış gibi aniden değişik bir ruh haline bürünmüştü. Arabanın direksiyonunu, Karayel'in çevre yolunun tam tersine, Lodos'a çevirdiğinde kaşlarımı çattım ve cebimdeki telefonu çıkartarak saate baktım. Neredeyse sekiz olmak üzereydi. "Nereye gidiyoruz?"

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 26, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KÜL KADEHİWhere stories live. Discover now