Ateş

61 1 0
                                    

Can akşam yemeğine kalmadan gitmişti. Simge yemeğini yedikten sonra odasına çekildi. Yasemin Hanım direk içeri girdi. Simge ise yatağına yatmış kara kara düşünüyordu. Yasemin Hanım:

-Ah benim salak kızım. Söyle bakalım nedir seni böyle kara kara düşündüren?

-Sence?

-Ben bilmez miyim senin ne düşündüğünü. Anayım ben ana.

-....

-Seviyorsun değil mi? Doğruyu söyle!

-Neyi?

-Kimi olacak! Can'ı!

-Yok canım.

-Hadi hadi! Yüzün gülüyor.

-Bilmiyorum. Belki biraz.

-Bak kızım. Sevgi anlaşmaktır. Aşktan önce benimsemektir. Anladığım kadarıyla Can eli yüzü düzgün, kibar biri. Ondan bir zarar gelmez gibi, edebli aile terbiyesi almış bir çocuğa benziyor. Ama seni yine de parmağında bir yüzük bile olmadan yollayamam. Kimdir? Kimin nesidir bilemem? He artık anlaşmalı mı yaparsın yapmaz mısın bilmem? Ama şunu çok iyi biliyorum ki bu Can sana yıllardır aşık. Seni çok seviyor.

-Öyle mi diyorsun?

-Bak bana güven.

-Bilmiyorum anne. Yıllarca başka birini sevdim. Şimdi ise başka birine bağlanmaya çalışmak o kadar çok zor ki.

-O çocuğa n'oldu?

-Evlendi.

-Abovv!!

-Belki de onun yüzünden işimi kaybettim. Çok ağladım anne. İngiltere'de kimsem yoktu. Ağlamamı kimse duymadı. Yıllarca duymadı.

-Artık evlenmiş zaten.

-....

-Ama sen yine de istediğini yap tamam mı Simge?

-Tamam anne.

-Hadi bakalım. Allah rahatlık versin.

-Sana da.

Sabah oldu Simge saat 12'de Can'ın bulunduğu köye gitti. Evin kapısını tıkladı. Açan kimse olmadı. Ardından kapı zilini çaldı. Can kapıyı açtı:

-Hoşgeldin! Buyur geç.

-Günaydın. Dedi Simge. Fakat Can'ın pek günü aydın değildi. Gece boyunca uyumadığı çok belliydi. Garaja doğru ilerledi. Güneş panellerini tamamen takmıştı. Can mutfağa gitti kendine bir kahve daha yaptı. İçeri geldi:

-Panelleri taktım.

-Gece uyumadın mı sen?

-Belli mi?

-Sen nerede yatıyorsun?

-İçerdeeee.

-Yürü içeri yat hemen.

-Olmaz. Bitirmem lazım.

-Sağlığın ile oynadığının farkında mısın?

-Bir şey olmaz bana. Dedi bir yudum daha aldı kahvesinden. Simge elinden kahveyi aldı. Mutfağa götürüp bıraktı. Can'ı sırtından ittirerek içeri götürdü. Odası çok dağınıktı. Simge Can'ı yatırdı yatağına. Üzerini örttü. Ve Can anında uyuya kaldı. Simge ilk iş olarak mutfağa gitti. Kirli bulaşıkları yıkadı. Ardından dağınık sınıfı topladı. Saat 1 olmuştu bile. Oradan garaja geçti. Can'ın dosyasının içinde bugün yapılacaklar listesi vardı. Baktı.Dün panel takma işlemi tamam onu yapmış. Dedi içinden. Sırada ise karavanın üzerine su damıtma makinesini yerleştirme vardı. Can zaten bunu zamanında proje çizerek çok ayrıntılı bir şekilde anlatmıştı. Simge Can'ın devasal tulumunu giydi, paçaları uzun gelmişti, kıvırdı. Ardından büyük kutuyu alıp karavanın üzerine taktı. Daha sonra test etti. Birkaç tesisat ve aksaklık dışında gayet iyi çalışıyordu. Birden kapının çalındığını duydu. Saat 4'e yaklaşıyordu. Öğrenciler gelmiş olmalıydı. Büyük bir sessizlik ile dışarı çıktı Simge:

-Çocuklar! Beni dinleyin lütfen. Can abiniz içeride uyuyor. Bu yüzden biraz sessiz olup içeride öyle ders işlememiz lazım. Dedi ve onlarla önceden anlaştı. Çocuklar içeri girdi. Sessizce ders işlediler ve öğrenciler dağıldı.

Simge Can'ın kapısını tıktıkladı fakat içeriden bir ses gelmiyordu. Yavaşça kapıyı açtı. İçeri girdiğinde ise Can hala uyuyordu. Yaklaşık 5 saattir. Simge odanın havasız kaldığını düşünerek camı açtı. Can nahoş bir ses ile şöyle dedi:

-Açma. Üşüyorum.

Simge döndü:

-Yoksa ateşin mi var? Dedi hemen Can'ın alnına koydu elini:

-Biraz ateşin var sanki.

Dedi Can'ın üzerinden battaniyeyi aldı. Tirtir titremeye başladı. Ardından bir bez buldu, onu ıslattı ve Can'ın alnına koydu. Saçındaki tokayı çıkarttı Simge. Onunla Can'ın hafif uzamış saçlarını topladı:

-Bir eczane bulduktan sonra döneceğim tamam mı?

Dedi Simge. Ama Can cevap veremeyecek kadar hastaydı. Simge durumunun daha kötüye gittiğini görünce kendini hemen anahtarı alıp sokağa fırlattı. Mahallede oynayan çocuklara:

-Çocuklar! Burada en yakın eczane nerede? Diye sordu. Çocuklar yolu tarif ettiler. Yaklaşık 150m uzaktaydı. Simge orada bir ateş düşürücü aldı. Ve bakkala girip mercimek aldı. Ardından eve geldi. Yaptığı çorbayı zorla Can'a içirdi. Ardından ilacını vermişti. Yarım saat sonra Can kendine gelmişti:

-Yakışmış.

-Teşekkürler.

-....

-Nasılsın? Daha iyi misin?

-Sayende. Teşekkür ederim.

-Rica ederim.

-...

-Biraz sonra şey eve gidince ateşin çıkarsa artık sen kendine bakarsın. Çorba dolapta. Isıtırsın. Tamam mı? Bilmiyorum hani. İçim çok el vermiyor seni bırakmaya ama...

-İyiyim Simge. Aklın kalmasın.

-Yine kötü olursan ara ama mutlaka.

-Bakarım kendime.

Simge üzerini değiştirdi. Can onu kapıya kadar yolcu etmek için kalktı.

-Yarın biraz daha erken gelirim. Bugün yat dinlen. Karavan ile uğraşma mümkünse.

-Tamam.

-Alnına sürekli ıslak bez koy.

-Tamam Simge tamam.

-Kızma. Sadece iyiliğini düşünüyorum.

-Biliyorum.

-Tamam o zaman yarın görüşürüz. Kendine iyi bak.

-Sen de.

-Görüşürüz.

YolcuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin