8 - Final

283 23 30
                                    

Üçüncü Kişiden

Frank'in ölüm günü olacaktı bugün. Gerard'a kavuşacağı, ruhunun bedeninden ayrılacağı gündü. Bir yanı hala tereddüt etse de bunu yapmak istiyordu. Yapacaktı.

Gerard ve Frank anlaşıp bir mekan belirlemişlerdi. Sonuçta onu açık bir mekanda öldürürse birine yakalanabilirlerdi. Evet, yakalayan kişi Gerard'dan iz bulamazdı ama bu kesinlikle gazete haberi olurdu ve kimsenin Frank'i ölü bilmemesi gerekiyordu.

Gerard, yanına Heather'ı da almış, kararlaştırdıkları mekanda Frank'in gelmesini bekliyordu. Burası terk edilmiş bir evdi. Mezarlığa oldukça yakındı ve kimseler uğramazdı. Hayaletli olduğu düşünülen o evlerden biriydi işte. Evet, bu ev kesinlikle hayaletli.

Tozlu koltuklardan birine oturmuş, bekliyorlardı sadece.
O sırada odanın kapısı gıcırdayarak açıldı. Frank sonunda gelmişti.

Gerard ayağa kalkıp Frank'in yanına gitti ama Heather başını bile çevirmemişti.

"Gelmeyeceksin sanmıştım." dedi Gerard. Gülüyordu. Gerçekten mutluydu. Ve bu gülümsemesi Frank'i de mutlu etmişti. O da gülüyordu şimdi.

"Ne zaman verdiğim sözleri tutmadım?"
Aslında Frank hayatı boyunca verdiği sözlerin sadece yarısını tutmuş olmalıydı. Bu o kadar da önemli değil.

Gerard, maddesel olmayan ellerini Frank'inkine doladı. Ona gözükmek istediği zaman dokunabiliyordu da. En azından böyle bir şeyi yapabiliyordu işte.

"Seni seviyorum Frank." dedi gözlerine bakarak. Bir yıl sonra bunu ilk defa rahatlıkla söyleyebilmişti.

"Ben de seni seviyorum Gerard."

Heather sıkıntıyla ayağa kalktı. "Bırakın şimdi şu romantizmi," dedi. "Frank öldükten sonra bolca vaktiniz olacak zaten." Dostça sırıttı.

Gerard, Heather'a gülerek birkaç saniye baktı ve kafasını tekrar Frank'e çevirdi. "Hızlı olacak," dedi. "Hissetmeyeceksin bile."
Bu biraz yalandı. Elbette hissedecekti ve pek güzel bir his olmayacaktı bu. Ölecekti işte. Nasıl hissedecek olabilirdi ki?

Heather, Gerard'a bir bıçak uzattı. Frank bıçağı gördüğü an, bir bıçakla ne kadar hızlı ölebilirsin ki, diye geçirmişti içinden. Ama sonuçta bitecekti, değil mi? Birkaç saniye acıyacak ve sonra hiçbir şey hissetmeyecekti.
Gerard, Heather'dan bıçağı aldı ve Frank'in boynunu eliyle tuttu. Kafasını yukarı kaldırdı eliyle, rahat kesmek için. Evet, birazdan sevdiği adamın boğazını kesecekti.

''Seni seviyorum, Frank.'' dedi ve Frank'in yüzünde oluşan hüzünlü gülümsemeye baktı birkaç saniye. Ama Frank'in cevap vermesini beklemedi. Hemen kesti boğazını.

Frank'in boğazından fışkıran kanlar Gerard'ın kıyafetlerini anında kırmızıya boyamıştı bile. Gerard, Frank'i tutuyordu, düşmesin diye. Tutmasaydı çoktan yere yığılmıştı zaten.
Gerard, Frank'le beraber yavaşça yere oturdu. Şimdi Frank, Gerard'ın dizlerinde yatıyor, Gerard ise ona bakıyordu. Hayaletini bekliyordu. Bunu yaparken elini, Frank'in gözlerine -gözü açık ölmüştü- götürdü ve bomboş bakan o gözlerini kapattı. Bu sırada Frank'ten akan kanlar dizlerine dökülmeye devam ediyordu.

Ama ruhundan hiçbir iz yoktu. Gerard, Heather'a baktı ve sordu: ''Ruhu nerede?''

Heather, kollarını birbirine dolamış, duygusuz gözlerle Gerard'a bakıyordu. ''Ait olduğu yerde,'' dedi. ''Cehennemde.''

''Nasıl yani?'' Gerard'ın kafası karışmıştı ve telaşlanmaya başlamıştı. Ama Heather sakinliğini koruyordu. Hatta mutlu gözüküyordu da.
Heather kendini tutamayıp gülmeye başladı. Bu kahkahalar öyle soğuk, öyle samimiyetsiz ve öyle ürkütücüydü ki, Gerard bile rahatsız olmuştu.

''Ah, Gerard!'' dedi Heather, ona acıyormuş gibi bakarak. ''Frank öldü! Bütün insanlar öldükten sonra burada kalmaz.''

Gerard, Frank'in cansız bedenini bırakıp ayağa kalktı. ''Ama kalır demiştin.'' dedi fısıltıyla. Neler olduğuna anlam veremiyordu.

''Yalan diye bir şey bilmez misin sen?'' Heather bu konuşmadan, Frank'in cansız bedenini görmekten zevk alıyordu ve gerçekten eğlendiğini belli etmesi Gerard'ın sinirlerini bozuyordu.

Gerard dehşete düşmüş gibi, ''Neden?'' diye sordu. ''Bunu neden yaptın!''

Heather hiddetle bağırdı: ''Çünkü herkesten daha çok sevdiğim dostumu, Lisa'yı öldürdün!'' dedi. Bağırırken gözlerinde oluşan ifade ateşten bile keskin ve ürkütücüydü.
Gerard, o anda şok olmuştu. Lisa'yı hatırlıyordu elbette. Kendini tutamadan öldürdüğü ilk kişiydi.

''A-ama onun senin arkadaşın olduğunu nereden bilebilirdim ki? O zamanlar seni bile tanımıyordum!'' İkisi de bağırıyordu şimdi. Yine de Heather daha sakindi. Çünkü istediği şeyi elde etmişti zaten.

''Bu hiç önemli değil,'' diye tısladı Heather. ''Lisa'yı öldürdün. Ben de Frank'i öldürdüm. Şey, aslında sen öldürdün. Ah, böyle daha eğlenceli oluyor!'' Kötü kalpli cadılar gibi gülümsedi. Gerard'ın sesi çıkmıyordu. Çünkü hala şokun etkisini atlatamamıştı.

Heather bir adım öne geldi. ''...Frank'e, tatlı intikamın hayaleti olduğunu söylemiştin, değil mi? Yanlış...''

Heather tekrar gülümsedi ve iç çekti. ''...Tatlı intikamın hayaleti benim, Gerard.''

Ve arkasını dönüp gitti. Gerard, sevdiği adamın cansız bedeniyle birlikte yalnız kalmıştı. O günden sonra bir daha Heather'a rastlamadı.

***

Heather'a küfür ederseniz gece gelip sizi makasıyla öldürür. O yapmazsa ben yaparım çünkü Heather'ı hepsinden daha çok seviyorum. Evet, hala seviyorum c:

wlwgerard Heather'ı çizmiş ve çok güzel olmuş

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

wlwgerard Heather'ı çizmiş ve çok güzel olmuş. Teşekkür ederim

the ghost of sweet revenge / frerardHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin