#4 / Son, Şimdilik

343 122 74
                                    

Kalbimi yerinde hissetmiyordum. Kesinlikle iyi değildim. Ona bunu fark ettirmemeye çalışıyordum, esprilerine gülümsüyordum ama bacaklarım titremeyebaşlayınca bir bankın yanında durup banka çöktüm.

Hem sevdiği başka birinin olduğunu hem de o kişiye bir şarkı bestelediğini öğrenmek benim bile kaldıramayacağım bir şeydi. Bankta ellerime bakıp ovuşturmaya başladım. Konuşmaktan kaçınıyordum çünkü saçlarımı onunla aramda bir perde gibi kullansam da ben gözlerimin ne kadar dolduğunun gayet farkındaydım. Eğer tek kelime edersem veya konuşursam ağlayacaktım. Matt yavaşça yanıma oturup kolunu omzuma sardı.

"Sanırım bugün seni çok yordum özür dilerim. Bir süre burada oturduktan sonra iyi olacak mısın?"

Anlamamasına şaşırsam da sevinmiştim. Bazen kafası öyle başka yerlerde oluyordu ki, gözünün önünde gün gibi duran şeyleri görmeyebiliyordu. Mesela şu an korkunçhissettiğim oldukça barizdi fakat yalnızca yorulduğumu sanmıştı. Kafam hala yerdeyken sallayarak onayladım. Dirseklerimi dizlerime dayayarak alnımı avuç içlerime aldım. Başım ağrıyordu, harika.

Sırtımdaki eliyle yavaşça sırtımı sıvazlayıp bir şeyler mırıldanıyordu. Bana yakın davrandığı anlar anlıma geldikçe delirecek gibi oluyordum. Evet aşık olduğu ben değildim ama hoşlandığına emindim. Belki sene sonunda o açılmazsa ben açılmayı bile düşünüyordum. Kalbim sanki olduğundan yüzlerce kat ağırlaşmış gibiydi. İçimdeki bu korkunç hissi hafifletmek için ağlamak istiyordum. Sanırım şarkısını dinlerken gözyaşlarım hiç durmayacaktı. Başkasına dökülen sözler, başkasına yazılan notalar, başkasına atan bir kalp.

En başından beri insana yaşattığını hissettiren sesi ilk defa benim öldüğümü hissettirecekti.

Ona aşık olmak korkunç bir hataydı, onun kadar duygusal ve melankolik biri tabii ki kendi gibi olandan hoşlanamazdı. Aşk yasalarını asla umursamamıştım ama sanırım ilk defa "zıtlar birbirini çeker" kuralını düşünerek içimden hakaretler yağdırmıştım. Sıcacık eli sırtımda dolaşırken aslında burada olmak istemediğini bilmek istemiyordum.

"Daha iyi misin?"

Kısaca başımı sallayıp eve gitmek üzere ayaklandım. Kapının önüne geldiğimizde bana şarkısını dinleteceği için çok heyecanlı duruyordu. Ben ise bu anı ne kadar erteleyebilirsem, o kadar ertelemeyi düşünüyordum. Kaçış yoktu fakat bir süre daha o şarkıdan habersiz benliğimi korumak istiyordum. Dikkatimizi dağıtmak için buzdolabından yemekleri çıkarırken nasıl yaptığımdan bahsedip durdum, ortamdan uzaklaşmaya çalışıyordum. Artık konuşacak kelimem kalmadığında Matt'in yardımıyla masayı kurdum ve yemekleri ısıtıp servis ettim. Yerken sürekli ne kadar güzel yaptığıma iltifat etti ama hiçbir iltifatı yükümü hafifletmiyordu. Kalp kırgınlığının gerçekten fiziksel olarak da acıttığını bilmesem de olurdu.

Yemeği bitirip salona geçtik. Işıkları kapatmamı istedi, yalnızca şehir ışıkları vardı.

"Lütfen eleştiriden kaçınma, fikrini duymak istiyorum."

Yavaşça çalmaya başladı. Şarkıdan nefret etmek istiyordum ama o kadar anlamlı sözleri vardı ki, her saniyesinde hem Matt'e hem de şarkıya biraz daha hayran kalıyordum. Meleksi sesi başyapıt niteliğindeki o şiirini insanı alıp götüren melodisiyle birleştirince canım dayanılmaz şekilde acımaya başlamıştı.

Sözlerindeki naiflik, aşk, tutku, masumluk... Ben onun başkasını sevmesi fikrine daha alışabileceğimi düşünmezken ne kadar çok sevdiğini öğrenmek içime öyle oturmuştu ki. Sanki ben ona nasıl sırılsıklam aşıksam o da öyle aşıktı. Tüylerim diken diken olmuştu; bununla mı yaşayacaktım ben artık? Başkasına sırılsıklam aşık olduğu gerçeğiyle mi?

LütufHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin