1.BÖLÜM " GÖRÜCÜ "

1.6K 470 574
                                    

Alımlı genç bir kızdı Eliza.Benim de çok yakın arkadaşım, sırdaşımdı. Adım Almira; Size ELİZA ' nın hayat öyküsünü anlatacağım...
Hayallerinin yıkımı kendisi henüz 15 yaşındayken ve liseye yeni başlamışken gelişti . Çok çalışkan, zeki bir öğrenciydi de.Eliza ' nin kaderi Almanya' dan geldiklerinde işlemeye başladı:

Yıl 1983 Temmuz ;
Türkiye ' ye kesin dönüş .
ELİZA ;
Almanya' dan geldiklerinde Türkçe'yi çatpat biliyordu. Evin içinde genellikle Almanca konuşuluyordu . Bundan dolayı da arada öğrendiği Türkçe'yle yetinmişti.
Almanya' dan temelli dönüş yapmıştı babası Arif amca fakat aileye kocaman bir yalan söylemişti. "İzine gideceğiz memlekete" demiş.Hatta karısı Semra teyzenin de haberi yokmuș.Arif amca uzun boylu esmer tenli, saçları tepeden dökülmüş diğer yanlardan ise kalan saçları aklaşmıstı . Kimseye karışmazdı ve a-sosyaldi .Ama biraz da olaylara kötümser yaklaşımı vardı.Son yıllarda depresif halleri oluşmuştu . Öyle anlatıyordu Semra teyze arada bir yurtdışındayken annemle mektuplaştığı zamanlar .Bir o kadar da el iyisiydi . Eline vur ekmeğini al cinsinden. Herkese borç verirdi . Artık ya nasip 'ya alır ya almaz' o parayı.Ama ailesine karşı tutumu farklıydı. Çok cimriymiş diyorlardı.
Almanya' da da kömür fabrikası onu orta yaşındayken malulen emekli etmişti . Henüz 47 yaşındaydı. Bundan dolayı da Türkiye ' ye gelmesini kendi istemiş kimseye danışma gereği bile duymamıştı.Biz bunu duyduğumuzda şaşırmıştık. Annem bile " Herkes Almanya' ya gitmek için can atar ,bunlar kafayı mı bozmuşlar da temelli geldiler " demişti.

Semra teyze de 44 yaşında, tombul kısa boylu saçları katkat kesilmiş omuzlarına varan sarı boyalı saçları vardı. Kocasına nazaran biraz daha bakımlıydı .Ama görüntüsü rahmetli Adile Naşit hanımefendiye çok benziyordu.
O da Arif amcaya zıt karakterde biriydi. Çok neşeli ,komşuları tarafından sevilen sayılan hamarat bir bayandı. Annemin en çok sevdiği komşusuydu . Arif amca sadece bizim eve gelirdi. Başka hiç bir komşunun evine gitmezdi. Babamla içli dışlıydı .Bu arada ben de evin tek çocuğuyum .

Neyse Arif amca Almanya' da iken çocuklarını da okutuyordu Türkiye ' ye gelmeden evvel.Eliza da yeni bitirmişti ilkokulu orda. Hatta öyle başarılıymış ki sisteme göre orda Fen Lisesine girebiliyormuş.Diğer kızları Asya ile Fulya çok güzellerdi ve dikkat çekiyorlardı. Alman erkekleri Türk kızlarına bayılıyordu.Şöyle diyorlarmış " Hem esmerler hem de çok tatlılar' .Sanıyorum ki Alman kızları yapıları olsa gerek- çok soğuk- karakterlermiş".
Bir ara Eliza' nın anlattığına göre Alman bir çocuk ( Thomas ) Fulya' nın sınıfından ,kendisine yılışmış ve arkadaşlık etmek istemiş.
Fulya o zamanlar 15 ,Asya 14 ,ve Eliza 11 yaşlarındaydı .Gelir gelmez ilkokulun 5. Sınıfını burda okudu. Çünkü Almanya' da ilkokul eğitimi 4 yıl.
Fulya biraz kiloluydu ama bembeyaz teni ve simsiyah saçları vardı.Diğerlerine göre kısa boyluydu ,sanırım Semra teyzeye çekmiş. Gözleri de kömür karası.Dikkat çekiyordu bir yandan. Arif amcanın deyişine göre kızları artık evlilik çağına gelmişti ve Memlekete gidip münasip bir aileye vermeliydi kızlarını.Yoksa kızları Almanya' da yoldan çıkacak ve - kötü yola - düşeceklerdi.
İşte bütün korkusu" namus "olan Arif amca nasıl bir yalan uydurduysa bütün aileyi inandırmış ve Türkiye ' ye getirebilmişti . Yoksa kızlardan hiçbiri Türkiye' ye kendi isteğiyle dönüş yapmak istemezdi .Asya ' ya da yanaşan bir genç varmış adı Andre . Onun yüzünden de Arif amca toparlanıp gelme ihtiyacı hissetmişti.O devirde namus kavramını Arif amcam sanırım yanlış algılamış . Arkadaşlık namussuzluk değil ki!.. Eğer sen verdiğin terbiyeye güvenmiyorsan kendinden şüphe etmelisin . Hata senindir. Demek o cesareti ,o güveni, o terbiyeyi verememiş Arif amca kızlarına ki, kaçırıp memlekete getirip, hemen evlendirmek istemiş.

Asya çok sempatik sıcakkanlı güleryüzlü bir kızdı. Eliza' dan kısaydı. Ama Fulya ablasından da biraz boyluydu. Saçları kestane ve uzundu. Gözleri kahverengiydi .
Arkadaşım Eliza' nın saçları beline kadar açık kumral saçları yine beyaz bir ten ve uzun boyluydu . Göz rengi elâydı. Kilolu değildi ,balık etliydi .Ailede ona benzer kimse yoktu. Hatta Almanya'da hastanede karışmış olabilir mi? diye bir ara laf dönüyordu. Farklı bir kızdı. Yaşına göre çok oturaklı mantıklı bir genç kızdı.Ben öyle değildim mesela. Yaşıtım dahi olsa,ben çocuksu davranışlar sergiliyordum.

Arif amca Türkiye' ye yerleşince nasıl nerden ne zaman ayarladı, kimse bilemiyor ama görücüler yığınla gelmeye başladılar.Zaten eskiden mal mülk miras getirecek kız ilk tercihleriydi damat ailelerinin..Derken bir Fulya' ya bir ~Asya' ya görücüler gelmeye başladı.
Fulya istemeye istemeye çok hoşuna gidiyordu bu durum.
Fulya ' ya münasip bir damat adayı çıkınca aile büyükleri hemen olumlu karar vermişlerdi .Damat adayı çiftçiydi ve babadan da çok zengindi. Zaten bu kriterler kızını vermek isteyen Arif amca için yeterliydi . Kamyoneti ,rangerooverı ve evi vardı. Daha ne olsun!... Ayrıca adam Fulya' dan sadece 4 yaş büyüktü. Yani ikisi de çocuktu -adam- dediğime bakmayın.
Eliza; ailesiyle geldiğinde 11 yaşındaydı henüz. Asya 14 Fulya 15 yaşlarındaydılar. Ablası 16 sına girmek üzereydi görücüler geldiğinde . O yıllarda genç kızların evlilik çağıymış. Yoksa' evde kaldı turşusunu kur' derlermiş ve kartlaştı deyip kimse istemezmiş.Ayrıca o dönemde erkek arkadaş edinmek de ahlâksızlıktı. Herkes o kızın arkasından konuşurmuş .
Bunun korkusunu yasayan zavallı Arif amca Fulya' ya gelen bu ilk talibine kızı verir. Fulya şikayetçi olmadı . O da istemişti evlenmeyi. Adı Uras ' tı . 20 yaşındaydı ve askere gitmesi gerekiyordu. Aileler aralarında anlaştılar ve tezkereyi alır almaz düğün yapılacağına karar verdiler .Fulya 'da herhangi bir sorun yaşanmadı ve nişanlandı. 1984 ' te.
Aradan bayağı zaman geçti yada geçmedi tam hatırlayamıyorum uzun yıllar oldu; Asya'ya da münasip bir koca bulundu. O da Arabistan ' da oto tamir bakım ve yıkama- yağlama işiyle uğraşıyordu.Asya istendiğinde 15' ine yeni girmişti ve damat 26 yaşındaydı. Zavallı Asya boy farkından dolayı yanında o adamın evladı gibi duruyordu. Nitekim hâlâ öyle :-)
Adı Çağrı' ydı. Eliza' nin ablası âşık olmuştu onu ilk gördüğünde ve eniştesi de öyle. Çağrı' nın evi vardı ve elde tutunacak güzel bir mesleği. Bunu heryerde icra edebilirdi diye düşünmüştü Arif amca. Yani yarın birgün Arabistan' dan gelse memlekette işyeri açıp ekmeğini kazabilirdi. Evet bu kriter de Asya' yı vermeye yeterliydi Arif amca' ya göre !
Asya evlenip Arabistana gidecekti eşiyle ve dolayısıyla bir yıl sonra düğünü yapmaya kararlaştırdılar.

Eliza bu dönemde ilkokul 5. Sınıfa kayıt olmuştu. Babası onu ayrı seviyor ve okutmayı düşünüyordu. Biz birlikte gidiyorduk okula ve aynı sınıftaydık. Eliza çok başarılı olmuştu . Kısa zamanda bütün öğretmenler onu takdir ediyor ve babasını özel davet ederek ,kutluyorlardı. Ben birazcık kıskanmıştım. Nede olsa türkçeyi tam bilmiyordu ama zaten konuşmaya gerek yoktu .Eliza'nın en düşük sınavı 60 idi. O da din dersiydi.

Arif amca burda çiftçilik yapıyordu. Bahçeleri vardı. Yaz mevsiminde şeftali, elma, erik ekili bahçesinden ve biber patates salatalık ekili tarlasından geçimini sağlaması bir yana, iki tane kiraya verdiği dükkanları vardı. Kiracısı da alt kattaydı. Kış mevsiminde mahsul alacağı ayrı bir bahçesi vardı ; limon ,portakal ve mandalina ağaçları ekiliydi .

Kısacası zenginin malı fakirin çenesini yorarmış. Yani durumları çok iyiydi. Bundan dolayı da kızlara bol görücü gelmişti.
Hatta bir defasında hiç unutmam;
Semra teyze demişti ki" kızım Almira bak arkadaşın Eliza' ya bu aksam görücü gelecek " . Annemle ben donup kaldık. Eliza henüz 12' sine yeni girmişti. Milletteki bu aptallık, görgüsüzlük de ne!!.
Gerçi suçu onlarda bulmamak lazımdı. Suç Eliza' nın örümcek kafalı ailesindeydi . Tamam kız yaşından büyük gösteriyordu ve ablalarından çok farklıydı ama yaşı 12'ydi .Oldu olacak doğar doğmaz nişan yapsalardı .!!

Arif amca "namustur beklemez ya kötü yola düşerlerse" zihniyetiyle yola çıkmış aileyi dağıtmıştı. Neyse ki gelen görücü fazlasıyla yaşlıymış Eliza' dan. Böylece Eliza verilmekten kurtulmuştu. Eliza uzun boyluydu ve kumraldı . Saçları ise beline kadar ve dalgalaydı. Gözleri kimseye benzemiyormuş. Çok açık elâ rengindeydi. Fiziği ise taş çatlatırcasına kadar güzeldi.İnce yapılı bir kızdı ve manken gibi yürüyüşü vardı. Ben de kısa biriydim ve saçlarım da küt kesimdi. Hafif dolgundum o zamanlar.... ergenlik dönemi işte . Yani ne demek' evde kalacaksın da biran önce ailen seni eversin' . Semra teyze de ne meraklıydı çocuklarını ardarda vermeye??

Neyse aradan iki yıl geçmişti ve Eliza 13 yaşında ortaokul 1. Sınıfı bitirmiştik.Ablası Asya henüz 16 yaşındaydı .... düğünü olmuştu . Tabii anne ve babasının izin belgesiyle.1985 Ağustos.

Eliza ise ortaokul 2. sınıfa yeni girmiştik ve ablasının evden ayrılışını kabullenemedi. Çok zorlanmıştı bu dönemi atlatana kadar. Neyse ki Fulya' nın henüz düğünü olmamıştı askerin dönüşünü bekliyorlardı.
Asya evlenip iki hafta sonra da Arabistana uçup gittiler ve yıllarca orda kaldılar.
Eliza ....

Devamı gelecek....

E L İ Z A                                     Gözyaşımda Saklı SevdamWhere stories live. Discover now