g i r i ş

556 23 7
                                    

Merhaba, bu bir giriş bölümüdür.
Sizden ricam, bu bölümü isterseniz atlayabilir, isterseniz devam edebilirsiniz. Burası karakterimizin geçmişi, kafanız karışmasın ilerleyen bölümleri şimdiki zamandan okuyacaksınız.

Hepinize iyi okumalar dilerim<3

Yatağın üzerinde huzursuz bir şekilde oturmaya devam ettim. En ufak hareketimde bile yatağın çıkmak üzere olan paslı yayları ses çıkartıp beni daha da huzursuz ediyordu. Küçük dikkatsizliğimden dolayı yaptığım bu hatanın vicdan azabı ve yüreğimdeki suçluluk hissinin büyüyerek devasa bir kaya parçasına dönüşmesini izliyor ve altında da eziliyordum. İçerisi küçük demir parmaklıklarla kaplı penceresi dahi olmayan boşluktan sızan havanın soğukluğu ile doluyordu. Bulunduğum odaya âdeta bilerek hapsetmişti beni, resmen buzdan bir bedene dönüşüp tüm hislerimden arınmamı istiyordu.

Saatin ve zamanın farkında değildim, tek bildiğim havanın zifiri karanlık olduğu bundan dolayı da gece vaktinde olduğumuzdu. Yine beni getirdikleri zamandan beri yaptığım gibi pis, is ve mikrop dolu bu yatakta oturuyor ve onlardan gelecek bir hamleyi bekliyordum. Fakat içimdeki o kötü hisse söz geçiremiyor ve bu gece çoğu şeyin benim için tamamen değişeceğinin farkındayım, işler hiç istemediğim şekilde gidecek ve çoğu şey rayından çıkıp uçuruma sürüklenen tren vagonları gibi peşi sıra ilerleyip beni sonsuz bir yıkımın altında bırakacaktı. Kapının önündeki uğultu dolu sesler de en az benim kadar endişeliydi. Ne konuştuklarını anlayamasam dahi odaya dolan duygu yoğunluğu elle tutuluyordu. Amaçları Düzen için kurdukları karanlıktan çıkıp kendilerini kurtarmak ve beni o karanlığa zincirlerle bağlayıp asla çıkmamamı sağlamaktı.

Bu odada tanrı yoktu.

Bu odada iyiliğin, aydınlığın tek bir izi, hatta adı yoktu.

Düzen'e yerleşmiş ve içinde yaşayan şeytanlar vardı.

Gözlerimi sıkıca yumdum ve bu, ağzıma acı tat bırakan hissin beni terk etmesini diledim. Her şeyin bitmesini ve bir daha hiçbirinin yüzünü görmek istememeyi diledim. Gözlerim her vücudumda gezdiğinde bana yaptıklarının izlerini görmek beni mahvediyorken yüzlerini görmekse ölüm fermanımı kendi ellerimle yazmak gibiydi. Bakışlarım tekrar kollarımda gezindiğinde kabuk tutmuş kuruyan kan lekesinin olduğu kesikler esir aldı beni. Gözyaşlarım yerlerini alırken derin bir nefes aldım. Burnuma dolan kötü koku ile yüzümü buruşturup yavaş nefes almaya başladım. Ağlamamak için tuttuğum göz yaşlarım tek tek geri dönerken zihnime ve kalbime kadar zehir gibi ilerledi. Ve âdeta kor bir ateş gibi vücudumu yaktığını en derinlerde hissettim.

Yanmadan kavruldum.

Koridor olduğunu tahmin ettiğim yerden sesler gelmeye başladığında daha da ürperti doldu vücudumu. Kelimeleri kavrayamıyordum ama gelen ayak seslerinden bu lanetli odaya geldiklerini anlamıştım. Yerimden bir milim dahi kıpırdamadan ruhsuz gözlerimi kapıya doğru çevirdim, seslere dikkat kesildim. Titreyen vücudumda korku damarlarımdaki kan yerine dolaşıyordu. Damarlarımda akan kan akışını durdurmuştu.

"Son iki haftadır bizimle oynuyorlar! Şimdi de son hamlelerini yaptılar, madem öyle onun ölmesini istiyorlar!" dedi bağırarak, işte bunu duymamak ve kavrayamamış olmanın mümkünatı dahi yoktu. Kaşlarım kendiliğinden çatılırken zamanı kavramıştım, beni kaçırdıkları ve Düzen'e karşı koz olarak kullanmaya başladıklarından beri iki hafta olmuştu. 13 gün, 22 saattir bu odadaydım. Hatta belki 23 saat..

DÜZEN: MEDUSA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin