1. BÖLÜM

335 23 2
                                    

Karanlık gecenin aydınlığını kendine görev edinmiş dolunayın ışığı odaya düşerken yatakta doğruldum ve çarşafı üşüyen vücuduma doladım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Karanlık gecenin aydınlığını kendine görev edinmiş dolunayın ışığı odaya düşerken yatakta doğruldum ve çarşafı üşüyen vücuduma doladım. Aralık olan camdan içeriye giren rüzgar açıkta kalan tenimin ürpermesi için yeterli olmuştu.

Başımı pencereye çevirdim ve dolunayı izlemeye başladım. Saf, temiz ve bir o kadar aydınlık duruyordu. Kötülüğün üzerini örten geceye inat güneşten aldığı o ışığı dünyaya yansıtmaktan asla vazgeçmiyordu.

Adım sesi odanın kapısına geldiğinde durdu, birkaç saniyelik duraksamadan sonra kapı açıldı. Elindeki tepsisindeki süt bardağını sabitlemeye çalışıp bir yandan kapıyla uğraşan Marsel girdi içeriye, onun ardından bakan bakıcısı Firuze ile getirdiğini anladım tepsisini. Bakıcının elinde benim için tuttuğu kahveye baktım.

Boğazından küçük bir öksürük kaçtı ve bana bakındı. Küçük yaşına rağmen müsait olup olmadığımı anlamak için yaptığı bu küçük numara onun hakkındaki olumlu düşüncelerime bir yenisini daha ekliyordu her seferinde.

Yatağın ayakucuna yakın yere oturup kendi getirmiş olduğu tepsisini kendisiyle benim aramdaki boşluğa koydu, bakıcısı Firuze kahveyi tepsiye koyduktan sonra gülümsedi ve kapıya ilerledi. Sıcak kahvenin acı kokusu odayı doldururken ona tebessüm ettim. Derin bir nefes aldım ve bana hazırladıkları fincanı elime aldım. Önce kahveyi kokladım, kokusu her defasında beni mest ediyordu. Ardından küçük bir yudum aldığımda sıcak kahvenin boğazımdan akarken bıraktığı hisle baş başa kaldım.

İkimizde sessizce ben kahvemi o da sütünü yudumlarken Marsel biraz zaman önce benim yaptığım gibi dolunayı izliyordu. Sessizliğimizi bozan telefon sesiyle kaşlarımı çatarak komodinin üzerinde duran telefona baktım. Şirketten gelen bir arama olduğunu gördüğümde kaşlarım hava kalkarken bu saatte bu aramayı kimin yapacağına dair seçenekler sundum kendime. En sonunda ısrarla çalan telefonu elime aldım ve cevapladım.

Kısa bir görüşmenin ardından telefonu kapatıp bana meraklı gözlerle bakan Marsel'e baktım. "Benim şimdi işe gitmem gerek ufaklık, önemli bir kriz var," dediğim de beni başıyla onayladı ve tekrar sütünü yudumlamaya devam etti.

Yataktan hızlıca kalktım, korumalara bir mesaj yazdım, kıyafet odamın girişinde yere bıraktığım kumaş pantolonu ve buz mavisi bluzu üzerime geçirip askıda duran siyah blazer ceketi elime aldım.

Aynanın karşısına geçip saçlarımı sıkıca ensede topuz yaptım ve spreyi de sıktıktan sonra kurşun geçirmez saçlarıma bakarak gülümsedim. Köşede duran rahat spor ayakkabılarımı giyip çantamı aldım ve odama geri döndüm. Marsel hâlâ yatağın üzerinde oturuyordu, yanına gidip yanağına usulca bir öpücük kondurdum ve minnet dolu gözlerine biraz baktıktan sonra odadan çıktım.

Elimdeki sıcak kahvenin kalanını da merdivenden inerken tek seferde içtikten sonra boğazımı yakan tarafını umursamadan fincanı mutfağa bırakarak evden dışarı çıktım. Kapıda hazır bekleyen korumalardan bir tanesi arabayı çoktan getirmişti. Hiç vakit kaybetmeden arabaya binip şirkete gideceğimizi söyledim.

DÜZEN: MEDUSA Where stories live. Discover now