. P .

779 100 57
                                    

Sonunda boş binanın büyük kapısını ardına kadar açmış içeri girmek için bekliyorlardı. Chanyeol'un küçük bir kafa hareketi ile ellerinde silahla Chen ve Minseok önce içeri girip etrafı kontrol etti. Ardından el hareketi ile diğerlerini çağırdılar.

Binada şimdilik kimse görünmüyordu ve hatta terk edilmiş gibi duruyordu. Giriş katında pek bir şey yoktu. Tamamen boştu. Alanın ortasında uzunca sütunlar vardı ve birkaç gücü yeterli olmayan ışıkla aydınlanıyordu. Tam karışlarında yukarıya ve aşağıya giden merdivenler vardı.

Bina bayağı eskiydi ve duvarları dökülüyordu. Ayrıca içerisi küfün ve nemim karışmasından dolayı çok kötü kokuyordu. Bir bakıma o an binanın üstlerine yıkılmaması için dua etmişlerdi. Katilin tam da seçeceği bir yerdi burası. İğrenç, küflü ve mahvolmuş.

Yavaş ve temkinli adımlarla merdivenlere yaklaştılar. Luhan bu yavaşlığa daha fazla katlanamayacaktı. Koşarak bütün binayı aramak ve bir an önce Sehun'u kolları arasına almak istiyordu. Ama bunu yapmasını Yixing engelliyordu. Bir eliyle silahını tutarken diğer eliyle Luhan'ın kolumdan tutuyor, saçma şeyler yapmasını engelliyordu.

O esnada Chanyeol ise etrafı süzüyordu. Giriş katında hiç oda yoktu. Bu da demek oluyordu ki ya aşağıya ya da yukarıya gitmeleri gerekiyordu. İçinden bir ses aşağı diyordu. Bir iki el hareketi ile Chen ve Baekhyun'a işaret verdi. Üçü birlikte önce üst kata bakmaya gidecekti. O esnada ise Minseok, Yixing ve Luhan onları girişte bekleyecekti.

Yavaşça merdivenden çıktılar. Burada küçük bir boşluk vardı. Onun haricinde iki tarafta da birer orda bulunuyordu. Odaların kapıları açıktı ve içerisi yine ışıkla aydınlanıyordu.

Baekhyun ve Chanyeol bir odaya girerken Chen diğer odaya ilerledi. İçeri girdiklerinde odanın boş olduğunu gördüler.

Sadece odanın ortasında birer not kağıdı bulunuyordu. Baekhyun gidip not kağıdını aldı. Üstünde "Küçük süprizime yaklaştınız." yazıyordu. Chen de koşarak yanlarına gelmiş kendi notunu göstermişti. Aynısı onda da yazıyordu. Bir şey olmadığını anlayıp merdivenden aşağı giriş katına ilerlediler.

Luhan onlara umutlu gözlerle bakarken yalnız döndüklerini görünce yüzü düştü. Chanyeol yanlarına gidip yukarıda olmadığını söyledi ve buldukları notları gösterdi. O esnada alt kattan bir gürültü çıkmıştı. Hepsi bir anda pozisyonlarını alıp sırtlarını birbirlerine vererek ellerinde silahlarla beklemeye başladı.

Bir ses duyuyorlardı. Bu Sehun'un sesiydi. Sürekli 'Luhan' diye sayıklıyordu.

Evet Luhan daha fazla dayanamamıştı.

Gruptan kurtulup koşarak merdivenlerden inmeye başladığında grup mecbur kalıp onu takip etmeye başladı. Merdivenden indiklerinde yeniden açık bir yere gelmişlerdi.

Ama karşı tarafta iki oda vardı. Bir tanesi camlıydı ama içerisi karanlıktı. Diğeri ise kapalıydı. Ayrıca kapının üstünde 'Süpriz' yazıyordu.

Luhan durmuş ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Diğerleri ise onun arkasında her an ateş etmeye hazır bekliyordu.

Bir anda bulundukları yer daha da aydınlandı ve hoparlörden bir ses gelmeye başladı.

"Demek sonunda geldiniz benim kuklalarım. Şimdi sizden sakin olmanızı istiyorum. Çünkü yanınıza geleceğim. Ama küçücük bir hareketinizde tatlı Sehun ölebilir bunu unutmayın."

Bu konuşması üzerine herkes bir anda ayaklanmış Luhan'ın yanına gitmişti. Yixing ve Chen en kenarda pozisyon almıştı. Baekhyun ise Luhan'ın omzundan tutuyordu.



Camlı odanın kapısı birden aralandı. İçeriden Bay Gwon çıktı. Daha doğrusu katil hala onun suratını maske olarak kullanıyordu. Bunu hatırladıkça Chanyeol'un ve Baekhyun'un midesi hala bulanıyordu. Nasıl bir şerefsiz hala o şekilde karşılarına çıkabilirdi.

Bu gerçekten iğrenç ve korkunç bir şeydi. Bu pislikten her geçen gün daha da nefret ediyorlardı.

İçeri girdi ve gülümsedi katil. "Siz beni hiç dinlemiyorsunuz ama!" dedi ve camlı odanın ışığı açıldı. İçeride Sehun bir masanın üstünde yatarken göründü. Her tarafı kırmızıydı ve yanında da bir sürü kafatası vardı.

Gözleri açık değildi ve kıpırdamıyordu. "Şimdi diyeceksiniz onun yaşadığını nerden biliyoruuz?" Sesinde alaycılık vardı.

"Bir katile güvenilmez ama siz siz olun bence gardınızı düşürmeyin. Değil mi?" Pislik bir şekilde sırıttı. Durumdan zevk alıyordu.

"Şimdi hepinizden silahlarınızı yere atmanınızı istemek zorundayım. Lütfen yere atın ve ayaklarınızla bana ittirin olur mu?" Tekrardan gülmüştü.

Chanyeol ne yapacağını düşünüyordu. Başka çıkışları yok muydu? Mecburlardı. Sehun'un durumunu bilmiyordu ama ne olursa olsun tehlikeye atamazdı. "Bırakın!" diye emir verdiğinde herkes bir anda silahları yere bırakmış, ayaklarıyla katile ittirmişti.

"Lütfen onu bırak. Onu bırak ve beni al!" Luhan artık çaresizdi ve daha fazla dayanamayacaktı. Şu an Sehun'un yerinde olmak için her şeyini verirdi.

"Olmaz Luhan. Sehun korkusunu çekti. Şimdi senin korkunu yaşaman lazım. Bu senin oyunun. Oyunu oynayan sensin."

"Başlarım oyununa! Ne yaptığının farkında mısın? Şerefsiz insanlara neler yaşatıyorsun! Ve hala bunu bir oyun mu sanıyorsun?"

"Luhan, Luhan, Luhan. Yerinde olsam beni sinirlendirmezdim. Lütfen size yeterince ipucu veriyorum. Ayrıca destek de veriyorum. O kadar mesajıma rağmen beni takmayan sizsiniz."

Chanyeol bir an düşündü. Neyi atlamışlardı anlamıyordu. "Neyden söz ediyorsun?"

Baekhyun'un korkusu gerçek oluyordu.

Atladıkları şeyin ne olduğunu gayet iyi biliyordu. "Bence neyden söz ettiğimi gayet iyi biliyorsun Baekhyun. Öyle değil mi?"

"Kim?"

Katil tekrar sırıttı. "Etrafınıza bakarsanız hala elinde kimin silah tuttuğunu görebilirsiniz."

Grup bir anda etrafına bakmıştı. O esnadaysa içlerinden biri yavaşça yürüdü ve onlardan uzaklaştı. Katil yanında durduğunda suratında anlam veremedikler bir ifade vardı.

Bu kişi Yixing'di.

ψ(`∇')ψ

Tamam Yixing'i kötü yaptım kabul. Ama biri gerekiyordu. Belki sonradan geldiği için bu açıktı ama diğer altılıdan birini yapmaya gönlüm el vermedi :(
Neyse olaylar kötü gidecek bundan sonra. Hazırlıklı olun. Okumaya devam ettiğiniz ve desteğiniz için teşekkür ederim.

Lotus ✧ ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin