2.2 | Zaaf

1.3K 96 120
                                    



"Anne, Geyikotu Özü lazım, çok acil." dediğini seçebildi Ron'un. Bir koltuğa yatırıldığına ve başında birkaç insanın olduğunu biliyordu. Yanağından omzuna doğru akan sıvıya, elini götürüp yavaşça parmaklarını sürttüğünde, sıvının sıcaklığıyla tiksindirici bir hisse kapıldı ve acıyla tekrar inleyerek, elini yanağından çekti.

Cisimlenme sırasında, Jackson'ın yaptığı bir çeşit patlama büyüsüne -Jackson sözsüz büyü yapabildiği için ne yaptığını tahmin etmek zor oluyordu ki, bu büyü Hermione'nin bildiği herhangi bir büyüye benzemiyordu.- maruz kaldığı için ve bu cisimlenmenin ortasında gerçekleştiği için verebileceği en büyük fiziksel zararı vermişti. Hermione, başına ıslak bir bezin konulduğunu ve yarasına birkaç damla yakıcı bir şeyin damlatıldığını hissederken, gözlerini tamamen açıp tavana kilitledi. Bir süre sonra, yanağındaki acı tamamen kesildi, sadece kulağında bir tür uğultu vardı ve bedenen yorulmuş hissediyordu.

Burası Kovuk'tu.

"Hemen bir açıklama bekliyorum," dedi Remus Lupin'e ait olduğu bariz olan bir ses tonu. "Ne bu haliniz? Hermione'ye ne oldu?" Remus, bunu sorar sormaz ortalık bir anda karıştı ve her kafadan bir ses yükselmeye başladı. Fred ve George, tamamen bambaşka bir bakış açısıyla olaya yaklaşırken Ginny sessiz kalmayı tercih ediyordu. Ama onun bu sessizliği, evde bulunan diğer insanlar tarafından gayet iyi bir şekilde dolduruluyordu.

"Draco nerede?" dedim sessiz, yorgun ama anlaşılabilir bir ses tonuyla. Bir an, odada büyük bir sessizlik oluştu. Harry, biraz geveler bir şekilde, "O, birazdan gelecek." dediğinde, genç kız içinde sebepsiz bir rahatlık hissetti. Böyle oluyordu işte. Draco ile arası ne kadar kötü olursa olsun, Draco ona ne yaparsa yapsın sonuç hep aynı kapıya çıkıyordu. Hermione, ona karşı savunmasızdı. Buna direnmeyi uzun zaman önce bırakmıştı çünkü Draco'ya dirense, kendisine direnemezdi. Kaybedeceği bir savaşta cephe almaktan çok yorulmuştu, omuzlarında bir sürü yük varken, bunu da sırtlanmak istemiyordu.

Kendisinin ölümünü, Draco'nun tırnağına bile zarar gelmemesine yeğlerdi.

"Beni, sessiz bir odaya götürebilir misiniz Mrs Weasley?" dedim, arada gidip gelen ses tonumla. Mrs Weasley, hızlı hareketlerle ayağı kalkıp, "Ron, yardımcı ol da Hermione'yi Ginny'nin odasına götürelim." dediğinde, Hermione birkaç dakikalık bir boşluğun ardından koltuktan havaya kaldırıldığını hissetti. Refleks olarak kolunu Ron'un omzuna doladı ve gözlerini kapattı. Kendisini o kadar çökük hissediyordu ki nefes almak bile yorucu bir aktiviteye dönüşmüştü. Ron, Hermione'ye asır gelebilecek ama aslına çok kısa olan bir süre diliminde, onu sessiz sakin bir odadaki yatağa yatırdığında Mrs Weasley, "Bir ihtiyacın olursa Ginny'e söyle, o da seninle duracak zaten." dedi. Genç kız, gözlerini yarım yamalak açarak onayladı, kadını. Mrs Weasley ve Ron odayı terkettiğinde, nefes alan sadece iki kişi kalmıştı.

Bir süre, itici bir sessizlik oldu. Bu sessizliğin işe gelir tek tarafı, Hermione'ye gözlerini tamamen açabilmek için zaman tanınmış olmasıydı. Gözlerini açıp, odada yorgunca gezdirdiğinde gözüne ilk çarpan Ginny'nin soluk suratı oldu. Hafif gözleri doluydu, ki o dakika Hermione onda konuşsa ağlayacak bir ifade sezinledi ve bu yüzden konuşmayı tercih etmediğini düşündü. "Nasıl bu hale geldin?" dedi Ginny, titrek bir sesle. "Dumbledore'un ölümünden sonra sözümona bir tatile girdik, ama hiçbir şey eskisi gibi değil. Ben... Hep sizin iyi olma ihtimalinize tutulmuştum, ama görüyorum ki..." Kısık bir şekilde hıçkırdı, her ne kadar kendisini hızlı toparlasa da o bir anlık tını, Hermione'yi gerçekten üzmüştü. "Ağabeyim, berbat halde hele sevdiğim adamdan bahsetmek bile istemiyorum. Ama sen... Sen içlerinde en kötü olanısın Hermione. Sadece bedenen değil her açıdan yaralı görünüyorsun. Nasıl dayandın bunca şeye?"

Light or Dark -dramione-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin