2.9 | Ödeşme

1.3K 85 33
                                    

Ellerinde, Draco'nun kanı vardı.

Hiçbir şey hissedemediğini fark ediyordu, genç kız. Sanki duyguları ondan alınmıştı ve oradan oraya sürüklenen cansız bir eşyaydı. Tüm bunlara onun sebep olduğunu biliyordu. Her şey kitapları yalayıp yutmak, tüm büyüleri bilmek, muhteşem bir öğrenci olmak değildi, bu kadarla sınırlı değildi savaş. Kendisini tepelerde görüyordu ama bir süpürgeyi uçuramayacak kadar da acizdi işte. Korkuyordu, korkmuştu. Korkmaması gereken her şeyde korkmuştu çünkü artık zayıflaşmaya başlıyordu. Direncini, iradesini kaybediyordu, yorulmuştu. Yolun en başını düşündü, attığı her adımda o kadar emindi ki kendinden. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Aynada gördüğü Hermione, en başındaki Hermione değildi. Masal gibi gelebilirdi, bazılarının hayat felsefesine de tersti belki ama sevgi bazı durumlarda insanı o kadar da güçlendirmiyordu. Bir sorumluluk, ikiye çıkarsa elbette bir yerlerde hata yapılabiliyordu. Ve dün, yaptığı hatalar şu anda Narcissa Malfoy ve Percie'nin baygın yatan Draco'yu iyileştirmeye çalışmasıyla sonuçlanmıştı. Narcissa Malfoy, ondan kelimenin tam anlamıyla şu an nefret ediyordu. Çünkü en az kendisi kadar, Percie de Bayan Malfoy da Draco'nun neden bu halde olduğunu biliyordu. Kendisini kandırmak isterdi, savunmak isterdi ama bu sefer hata yapmıştı.

Tek istediği Draco'nun iyileşmesiydi çünkü bu çocuk Hermione'nin hayatla tek bağıydı. Önceleri birçok amacı vardı ama artık bir tane isteği vardı, Draco'nun hayatta kalması... O hayatta kaldığı sürece genç kız onun varlığıyla anlam bulabiliyordu. Ayrıca çocuğun bir yolu, annesi, babası hatta Pansy'de olmak üzere birçok bekleyeni vardı. Kendisine baktığında, sırlarla kaplı bir aileden, defalarca kavgattiklerinden bağları zayıflayan arkadaşlarından, belalı bir geçmiş misafirinden başka hiçbir şey göremiyordu. O kadar karanlıktı ki önü, sanki dünyanın tüm ışıklarını toplasalar yine de aydınlanmayacaktı. Draco ölmeyi hak etmiyordu. Ölmesi gereken biri varsa bu o değildi. Ölmesinden çok korkuyordu, belki de hissettiği tek şey buydu.

''Hafif bir yara değil,'' dedi Percie Maxle, soğuk bir sesle. ''Yaranın içinde zehir var. Büyük ihtimalle öldürmeyecek ama kanına tamamen karıştığında Draco'da değişen bir şeyler olacaktır.'' Hermione oturduğu parkede doğrulup hiddet ve panik karışımı bir ifadeyle çocuğun bembeyaz bedenine ve hemen hemen durmuş olan kana bakarken, Narcissa Malfoy ağlamak üzere olan bir sesle Percie'ye yöneldi. ''Ne demek bu?'' diye sordu. Ses tonunun altında ezildi Hermione, bunun olmasını istemiyordu. Kalbine defalarca tekme yemiş gibiydi. ''Ne olacağını ben de bilmiyorum Bayan Malfoy, ama görünen bu. Önemli olan kimin yaptığı çünkü basit bir büyücünün yapabileceği bir şey değil bu. Bir çözümü de varsa büyük ihtimalle sadece yapan kişi bilir. Yani bu durumda...'' dedi ve şok dolu ifadeyle kendisine bakan genç kıza döndü. ''Kimin yaptığını, sadece senden öğrenebiliriz değil mi Granger?''

Neden bilmiyordu, sadece bir anlığına Percie'nin bunu yapan kişinin kim olduğunu gayet iyi bildiği izlenimine kapıldı.

''Bilmiyorum,'' dedi yorgun, soğuk, kırgın ama tedbirli bir sesle. Duygusal davranıp sadece şu an bedenindeki panik ve hüzünle hareket etmek istemiyordu çünkü tek bir hata daha yapmaya lüksü yoktu. Jackson'la ilgili hiçbir şey anlatmayacaktı, Percie'nin onu bildiğine emindi. Bir kumpas vardı, sebebini de biliyordu. Kimse canlı kalmasını istemiyordu ve bunun için artık Draco'yu da bir tehdit olarak görmeye başlamışlardı. Jackson'ın geçmişten gelen bir meselesi vardı ve kapatır kapatmaz Hermione'nin canlısını istemeyeceği kesindi. Percie'nin neden onun tarafında olduğunu bilmiyordu ama bilmesinin de ona faydası olmayacağı aşikardı. Sadece Draco'yu kurtarmak istiyordu, kendisinden geçmişti. ''Bilmiyor musun?'' dedi Narcissa Malfoy alay eder gibi. ''Oğlumla aynı anda ortadan kayboluyorsunuz ve yardım için beni çağırdığında onu yaralanmış olarak buluyorum. Sen... Bilmiyorsun öyle mi?''

Light or Dark -dramione-Where stories live. Discover now