28'Ön İzleme

971 57 25
                                    





Genç çocuk, sarı saçlarını geriye iteleyerek işaret parmağını takım elbisesinin düğmesinde oval hareketlerle gezdiriyordu. Beli kapıya dayalıydı ve mavi gözleri kimseye bakmadığı kadar nefretle bakıyordu, kısıktı ama her şeyi görebiliyordu. Bu haliyle bir planlar tasarlayan zeki ama kötü adamlara benziyordu. Her ne kadar bu kavramdan oldukça uzak olsa da, teninin fazla beyazlığı, gözlerinin kırık maviliği ve sapsarı saçları fiziksel olarak bir yakınlık kurabiliyordu. Nefret ettiği birçok insan vardı ama karşısındaki kişi birincilik için kuvvetli bir adaydı. Ondan iliklerine kadar tiksiniyordu, bedeninde korkunç bir kaşıntı yaratıyor ve bütün uzuvlarını son santimine kadar uyuşturuyordu. Bu hissin anlatımı edebiyatının yetmeyeceği kadar kuvvetliydi, çünkü laubalili tavırları ve ağzında geveleyip durduğu laflarıyla onu çileden çıkarmak için bütün gücünü harcıyordu sanki.

Tahmin edilmesi pek güç biri değildi.

''Seninle aynı havayı solumaktan rahatsız oluyorum,'' dedi en genç Malfoy, ağzının ucuyla. Nefreti konuşurken harflerinin arasına sızıyor, büyük büyük iğnelerle odada dolaşıp sonra tekrar kendisine saplanıyordu. ''Bir anlaşma yapmıştık, hatırlıyorsun değil mi?''

Jackson, elindeki kırmızı yakut yüzüğü avcunun içinde döndürerek oturduğu yerden alayla gülümsedi. Draco'ya kattiyen bakmıyor, tüm göz hapsini duvara saklıyordu. Sanki tüm kozlar onun elindeymiş ve bu durumun farkında olan sadece kendisiymiş gibi davranıyordu. Kıvırcığa kaçan nemli saçları rahat bir duş aldığının göstergesiydi ve bu bile Jackson'ın en kritik yerlerde ne kadar sakin olabildiğinin ispatıydı. Rahatsız edici ve tüyler ürpertici bir sakinlik...

''Evet hatırlıyorum,'' dedi çok sonra. ''Ben çenemi kapalı tutup gerçeği Hermione'ye söylemeyecek ve sizi ifşa etmeyecektim. Sen de bunun karşılığında beni rahat bırakıp önümü açacaktın.'' diye ekleyip nihayet oturduğu yerden kalktı ve çocuğun önüne doğru hafif adımlarla yaklaştı. Yayvan bir şekilde yürüyor, bir yandan da gönderme yaparak ceketinin düğmelerini ilikleyip ilikleyip tekrar açıyordu. Bütün jest ve mimikleri tahrik ediciydi. ''Fakat senin anlaşmaya uymadığını gözlemledim Malfoy. Beni ilk gördüğünde pot kıracaktın, son anda Granger'ın beynine girmeseydim bütün kozlarımızı paylaşacaktık ve ben tamamen kârlı çıkmayacağım her şeyden itinayla kaçınırım. Sonrasında da Granger'ı alanen kışkırtmaya ve benimle aynı evde kalmak konusunda tereddütlerin olduğuna ikna etmeye çalıştın. Elimin armut toplayacağına gerçekten inandın mı?"

Draco, hırsla yaslandığı yerden belini çekip çocuğun burnunun dibine girdi. Bir an için gözlerinden hayali kırmızı ışınlar, kulaklarından da dumanlar çıkmıştı sanki. Fakat bu durum Jackson'ı bir saliseliğine bile korkutmadı, hatta keyiflendirdi. ''Buna hazır değil,'' dedi Draco dişlerinin arasından tıslayarak. ''Sana, seninle uğraşmayacağımı söylerken burnumuzun dibine gireceğini nereden bilebilirdim?''

''Tamam,'' dedi Jackson omuz silkerek. Tehditkâr bir ifadesi vardı ve olabilecek en tehlikeli şekilde bakıyordu. Dünyadaki tüm kötü şeylerin rasyonel bir yansıması gibiydi. ''Anlaşmaya devam etmek istemezsen bana hava hoş. Granger benim değil, senin zaafın. Dolayısıyla üzülmesi sikimde bile değil. Şimdi bu kapıdan çıkarım ve ona gerçekleri teker teker anlatırım. Senin de bunu bildiğini eklemeyi unutmam, merak etme.''

Genç çocuk, keyifsiz ve tok bir kahkaha attı ve kaşlarını kaldırarak mırıldandı. ''Blöf yapma, Patrick. Az önce tamamen kârlı çıkmayacağın hiçbir işe girmeyeceğini kendin söyledin.'' Jackson  hızlı bir asabiyet yapıp toparlandı ve dili dolanmışcasına cevap veremedi. Draco'nun böyle bir cevap vereceğini asla tahmin edemeyeceğini her şekilde belli etmişti. Bunun üzerine, Draco üstünlüğün ona geçtiğini anladı ve hafifçe gülümsedi. ''Hermione'nin zihnine girmeyeceksin. Burası benim evim, ve benim borum öter. İnan bana, neler yapabileceğimi tahmin bile edemezsin. Sakın beni hafife alma,'' diye dondurucu bir şekilde konuştuktan sonra kapının kolunu avuçlarının arasına yerleştirip hafifçe açtı.

''Unutmadan, Percie ile hareket ettiğini biliyorum,'' dedi ekleyerek. ''O adamı Hermione'nin yakınlarında görürsem yaşamak istemeyeceğin şeyleri yaşayabilirsin.''

Ve kapıyı sertçe kaparak, odadan çıktı.


*





''Çok yanlış hamleler yapıyorsun Granger,'' dedi Percie Maxle, keyifli bir ses tonuyla. İri ve kemikli ellerini çenesine yaslayarak atına komut verdiğinde, at hızlıca genç kızın piyonunu devirdi. Hermione gergince ofladı, büyücü satrancını sevmiyordu çünkü bu tarz bir oyunda yapabileceği şeyleri ayarlayamıyordu. Oyun üstünlüğü kendisiyle de, ne kadar mücadele ederse etsin bir şekilde türlü akıl oyunları yapabiliyordu Percie. Oyunun stratejisi kıza tersti.

O, oyunları kağıt üstündeyken değil gerçekken seviyordu. Çünkü gerçek oyunlarda her zaman zafer, mücadeleye biat ederdi.






*





''Bize yetişmek üzere,'' dedi Draco gözlerini Hermione'ye dikerek. Genç kız pür dikkatle elini süpürgede kavramıştı ve gözleri yolda mekik dokuyordu. ''Tek hareketimizle bizi ifşa etmemesi için hiçbir sebep kalmaz, Granger. Sana süpürgeyi benim kontrol etmem gerektiğini söylemiştim.''

Hermione, süpürgeyle bir oraya bir buraya uçarken iyice zincirleri tutamaz bir hale gelmişti. Elleri titriyor, saçları uçuşuyordu. Nabzının ve rüzgarın yüzüne acı dolu çarpışının sesinden başka hiçbir şey duyamıyordu. Draco'nun söylediği şeyler bile havanın arasından kulaklarına karışıyordu, anlamlı bir cümle oluşturmak için birkaç saniye beklemek zorunda kalıyordu. Ama anladığı zaman algıladığı şeyler sinirini bozuyordu.

''Seçim şansımız için oldukça zamanımız varmış gibi konuşma Draco!'' dedi bağırarak. ''Bana yardımcı ol.''

Draco, birkaç saniye duraksadı ama konuşması fazla zaman almadı. ''Neden mücadele etmeyi denemiyorsun?'' dedi, güler gibi. ''Bu duruma gelmeyi ben istemedim, sen istedin. Mücadeleyi de sen ver. Eğer beceremezsen, ikimiz birlikte ölürüz ki benim için en güzel ölüm olur. Becerirsen, uçmayı öğrenirsin.''

Hermione, duyduklarına inanamıyordu. Göz bebeklerini büyüttükçe rüzgar hedefini değiştirip gözlerini yaşartıyor ve görüş açısını bulanıklaştırıyordu. Tüm bedeninin kıvılcımlandığını hissetti, süpürgenin üstünde adeta titriyordu.

''Sahne senin Granger,'' dedi Draco. ''Atlat onu.''


*

Herkese selamlar.

Bununla birlikte hikayenin ikinci ön izlemesini yapmış bulunuyoruz. Fakat bu biraz daha dağınık, genel itibariyle bir sahne değil tüm bölümün içinden kesitler... Bölüm henüz hazır değil çünkü hem zor bir bölüm hem de aşırı aşırı hasta olduğum için yazacak enerjiyi bulamadım. Bu yüzden fazla beklemiş oldunuz. Kusura bakmayın ♥

Neyse, ne düşünüyorsunuz? Anlayacağınız üzere bayağı kaos dolu bir bölüm olacak. Yazarken çok tedirgin oluyorum açıkçası. Umarım güzel yedirebilirim, ne diyeyim.

Şimdi ben uyumaya kaçıyorum çünkü geç bile kaldım, hasta olmama rağmen geç yatıp duruyorum. Bu bilgi sizi neden ilgilendirsin bilmiyorum. Okumamış gibi de yapabilirsiniz yani.

Sevgileeeer...

 *Jackson Patrick

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.

*Jackson Patrick.

Light or Dark -dramione-Onde histórias criam vida. Descubra agora