*Son kısmı okumadan geçmeyin lütfen.
Aşk, iki ruhunun birbirini parçalaması ve birbir parçalarıyla kendilerini tamamlamasıdır.
Ahmet oturduğu banktan kalktı ve ellerini siyah kot pantolonunun içine soktu, karşısındaki oteli ve çevresini bir süre gözlemlemiş ve en sonunda bir sorun olmadığına karar vererek harekete geçmeye hazırlanmıştı.
Otelde kısa bir süredir tanışıklığı olan komutanının kızı kalıyordu ve Ahmet'in yeni görevi başı belada olan kızı korumaktı.
Kızları sevmezdi.
Hakkını arayan kızları hiç mi hiç sevmezdi.
Bilin bakalım kim hakkını sonuna kadar arıyordu? Evet evet, bildiniz! Otelde konaklayan kadın, komutanın kızı, görevi.
Ahmet derin bir soluk aldı ve ıslığını öttürürken otele doğru yürümeye başladı. Üzerindeki koyu lacivert ceket sarı saçlarını ortaya çıkarmış ve dolgun ama solgun dudaklarını sanki biraz daha renklendirmişti. Bu renk uyumuydu, uyumlu iki renk her türlü parlardı.
Kahverengi gözleri etrafı taramaya devam ederken lobiye girmişti. Zemin ve duvarlar aynı renkteydi, duvarın ortasında iki fayans büyüklüğünde kahverengi bir şerit bütün lobinin duvarlarından geçiyordu. Danışma masası da kahverengiydi ve onun solunda küçük koltuklar vardı. Lüks bir otel değildi. Danışmaya doğru yürürken masanın başında bekleyen personel, kadın bal rengi gözleriyle Ahmet'i yeterince süzdü.
Bu durum Ahmet'i rahatsız ederken öttürdüğü kısık ıslığı çalmayı bıraktı ve kadınla göz teması kurmaktan kaçınarak, "Bir arkadaşım burada kalıyor." dedi direkt.
İyi günler ya da merhaba dememişti, konuya direkt girmesi onu garip bir adam yapıyordu. Nasıl desem? Hödük, kaba...
Kadın da bu hisler içindeydi fakat aldırış etmeyecekti. Ceketin altından bile sezdiği kaslara dokunmak için delirebilirdi. Derin bir soluk aldı, bu tarz adamları görmek güzeldi.
"A-adı neydi efendim?" Diye sordu.
Kelimeler ağzından çıkarken titremişti ve Ahmet bu durumu aptalca buluyordu.
Ahmet düzgün bir sesle, "Şevval." dedi ve kadının yüzünün düşmesini önemsemeden bilgisayarda dolanan parmaklarına baktı.
Kadın sonunda kafasını kaldırdı ve, "Soy ismini de söylerseniz daha iyi olabilir." dedi.
Ahmet, "Aslantepe." dedi.
Bu garip bir konuşmaydı. Kadın tekrar baktı ve en sonunda kafasını sağa sola sallayarak, "Öyle birisi yok, soy isminden ya da burada konakladığından emin misiniz?" dedi. Sesinde mutluluk kırıntıları vardı, bu dünyanın en saçma şeyi olabilirdi.
Ahmet şaşırmıştı, komutanı önlem alsa mutlaka haberdar ederdi, soy isimleri aynı olmalıydı. Bunu kıza soracaktı, belki de evliydi.
Bu olabilir miydi? Bunu bir an düşünmek rahatsız etti. Sonra mutlaka cevap alacaktı.
Ellerini cebinden çıkardı, "Başka Şevval var mı?" diye sordu.
Kadın kafasını salladı.
"Evet beyefendi. Fakat size bilgi vermem imkansız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BORDO HAREKAT
ActionKızıltepe Karakolu... Ömrünü vatanına adamış, canı pahasına bayrağını dalgalandırmaya yemin etmiş komutan... Poyraz Ali Demirbaş. O pes etmez, pes ettirir! O katil değil, kahraman! O Türk Askeri! Ve onun kurak toprağına dökülen birkaç damla deniz u...