CİHAT/ 1

10.9K 757 68
                                    

Vedalar.. İnsana ölümü hatırlatacak kadar zalim, gidişleri kabullendirecek kadar güçlü.

Saat sabahın beşi. Güneş kuş seslerinin cıvıltısına eşlik ediyor, Dünya sahnesini değiştiriyordu.

Ve kadın gün doğumunu sulu gözlerle izlerken kulağını okşayan hoş tınıları farkında değil gibiydi.

O gitmişti, çetrefilli yolları vatana olan aşkıyla aşmaya. O gitmişti, zor zamanları ona olan aşkıyla atlatacak kadını arkasında bırakarak.

Gidişinin ardından tam bir hafta geçmiş; günler sürekli geceye ve gündüze dönüyor.

Omuzunda hissettiği elle beraber gözlerini gökten ayırdı kadın, bu sefer sokağın başında duran gri kaldırıma boş bakışlar atıyordu.

"Dolunay," Dedi arkadaşına günlerdir şifa olamayan adam.

Dolunay gözlerini kapattı, gözlerinden düşen damlaları engelleyemediği için kendisine kızacak gibi oldu. Yutkundu, boğazında düğümlenen hasrete bile aşıktı.

"Uyumalısın."

Dolunay kafasını sağa sola salladı, konuşmak istemiyordu. Günlerdir yarım yamalak uyuyordu. Onu üzen adamın gidişi değildi, giderken ki tavrıydı. Sanki ölmeden dönmem diyordu bakışlarıyla.

Selim arkadaşının omuzunu sıvazladı. Ne yapacağını bilemiyordu. Onu kendine doğru çekip sarılmak istedi ama bundan sebepsizce çekindi.

Kadının onun yüzüne bile bakmadığını farkındaydı. Dostluğunun da altında yatan o derin sevgiyi ikisi de sezmişti.

"Selim," Dedi yavru kedi gibi çıkan sesiyle.

Selim ona doğru bakınca kızarmış gözlerini Selim'e çevirdi.

"Beni yalnız bırak."

Selim durakladı, ona bakmaya kıyamıyordu. O her şeyiden önce Selim'in dostuydu.

Ayağa kalktı, elini tutup öptü. Gözlerinin içine bakarak, "Sen iyi ol da ben seni yalnız bırakırım." dedi ve dostuna gülümsedi. Odadan çıkmak için arkasını döndüğünde gözlerini sıkı sıkıya kapatıp derin bir soluk aldı.

Dostuna ulaşamıyordu, onu bu hale getiren komutandı. Dolunay gibi güçlü bir kadını küçük ve aç bir yavru kediye döndürmüştü. Aç ve muhtaç. Ona.

Saat sekize doğru Selim kahvaltı masasını hazırlamış ve evden okula gitmek için çıkmıştı. Dolunay ise yerinden kalkmış, birkaç telefon görüşmesi yapmıştı.

Selim'in gidişinin ardından çalan kapı onu umutlandırmıştı. Kapıyı açmadan önce televizyon sehpasının üstündeki silahını aldı ve büyük adımlarla kapıya yürüdü.

"Kimsin?" Diye sordu sert bir sesle.

Dışarıdan gelen naif ses onu hem üzüp hem de rahatlatmıştı.

Kapıyı açtı ve ona burukça gülümseyen Şevval'e yer açtı içeri geçmesi için.

Hızbir şekilde içeri girip ayakkabılarını çıkaran Şevval doğruldu ve Dolunay'a sarılıp sordu.

"Nasılsın?"

Dolunay sarılışına karşılık verirken mırıldandı.

BORDO HAREKATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin