hiç değişmemişsin

3.3K 287 207
                                    

Hiçbir şey bilmeyen bir çocuk olarak şu anda tekrar doğmuşum gibi
Bu kısa bir rüya olabilir diye tekrar gözümü açıp kapadım
Çaresizlikle dua ediyorum, sen karşımda dururken
Sadece bir kez seninle yan yana yürümek istiyorum.
EXO-Angel
- - -

Derler ki hayatında bir çok dönüm noktalarıyla karşılaşırsın. Bazıları seni ileride olacağın konuma yaklaştırır, bazıları ise yolu uzatmana sebep olur. Junmyeon 1948 moldel, siyah Chevrolet arabasının arka koltuğunda yolculuğuna devam ederken öylece akıp giden ağaçları, tarlaları ve yeni oluşum binalarını izliyor ve düşüncelerin onu ele geçirmesine öylece izin veriyordu. Kraliyet'ten ayrılmadan önce babası ona birçok nasihat vermiş, karşı taraf ne yaparsa yapsın kibarlığından ödün vermemesi gerektiğini iletmişti. Junmyeon bunların her birini biliyordu. Küçüklüğünden beri bunun için eğitilmişti ve açıkçası babasının özellikle Çin Devleti için bu kadar ısrarcı olması onu meraklandırıyordu.

Kendisi ilk barış konuşmaları için gidiyordu. Daha sonra Çin Prensi Kore'ye gelecek, en son Krallar tekrar bir buluşma yapacaklardı ve görüşmeler sonucunda barış söz konusu olursa şenlikler devamında gelecekti. Bir iç daha çekti, kalbinde söndüremediği bir heyecan boğazından doğru kıvranıyor ve tırmanıyordu.

"En iyisini yapacağını biliyorum." dedi hemen yanındaki koltukta oturan Minseok.

Junmyeon cesaret dolu bir gülümsemeyle sağ koluna, en çok güvendiği hyunguna baktı.

"Elimden gelenin en iyisini yapacak ve o prens bozuntusunun beni sinirlendirmesine izin vermeyeceğim."

Junmyeon kağıttan okurcasına düz ve kararlı söylediğinde ön koltukta oturan Chanyeol ve Jongin kıkırdadı.

"Hey, hyungunuza gülüyor musunuz siz?"

Jongin Junmyeon'un baş muhafızlarındandı, Minseok'un bir altında olmakla beraber Minseok'un küçük kardeşiydi. Aslında aralarında çok yaş yoktu. Minseok 25 yaşındayken Jongin sadece 21 yaşındaydı. Chanyeol ise Junmyeon'un özel şöförü ve korumalarındandı ve o da 22 yaşındaydı. Hepsi hemen hemen çocukluklarından beri beraber büyümüşlerdi ve birbirlerinin yanında olduklarında resmi konuşmazlardı. Chanyeol büyük bir dikkatle arabayı kullanmaya devam ederken arabanın küçük aynasından arka koltuktaki ikiliye baktı.

"Jun, onunla sadece bir saat geçirdikten sonra delireceğine garanti veriyorum."

Jongin de kıkırdayarak ona eşlik etti. "Ben sadece on dakika veriyorum."

Chanyeol ve Jongin bir an birbirlerine sırıttıktan sonra Chanyeol arabayı kullandığı için önüne döndü. Jongin ise dudaklarında asılı kalmış gülümsemesiyle hala uzun olanı izlemeye devam ediyordu. Özellikle son günlerde kendisini sürekli onu izlerken buluyordu.

Bu sırada Junmyeon gözlerini devirdi. İçinden bir ses onlara hak veriyordu esasen. Çocuklar ne zaman Yixing'in bahsi geçse Junmyeon'un kıpkırmızı olduğunu ve sinirle onun hakkında konuşmayı kestiğini bilirdi. Onu senelerdir görmemişti bile. Peki neden hala ona... sinirliydi?

Anılar öylece aklına doluştuğunda bozuk koreceli o küçük çocuğun hayali gözlerinde belirdi sanki, gözlerini kapadı.

"Merak etme Küçük Prens, ben seni yalnız bırakmam."

Junmyeon gözlerini araladı ve gün yavaştan kızıllaştığında dışarıyı izlemeye devam etti. Boğazındaki yumru oraya oturmuştu ve yutkunsa bile gitmiyordu.

'Sen bir yalancısın Zhang Yixing.'

"Ve işte Çin sınırlarındayız beyler."

Büyük ağaçların çevrelediği topraklı yola girdiklerinde Chanyeol bildirdi. Minseok bile heyecanlı duruyordu şimdi. Başka bir ülkenin topraklarındalardı. Yaklaşık 50 kişilik koruma ekibi daha arkalarından onları takip ediyordu. Kral fazla muhafız gönderemeyeceğini, yanlış anlaşılmak istemediğini ama yine de Junmyeon'un güvende olması gerektiğini iletmişti.

Lose ControlWhere stories live. Discover now