senden asla vazgeçmem

1.8K 180 162
                                    

güneş her vurduğunda sana, kızarım dünyaya
yüzün bana dönmezken bu kadar güzel olamazsın
uzun sarılmadım diye sakın kızma bana
kokunu duysaydım eğer senden kurtulamazdım
——

Görkemli sarayın koridorları hiç olmadığı kadar çok telaşlı insanlarla doluydu ve tüm bunların sebebinin beklenmedik olması insanları heyecanlandırıyordu. Junmyeon ise uyandığından beri sarayın büyük kütüphanesinden çıkmamış ve kendisini okumaya, daha çok okumaya verip durmuştu. 1 hafta sonra yapılması gereken Çin buluşması iptal olmuştu ve stresten kendisini yiyip duruyordu. Aynı zamanda saraydaki telaşın farkındaydı elbet, nasıl olmayacaktı ki? Sabahtan beri gidip gelip beden ölçülerini alıyorlar ve yabancı ülkelerden getirilmiş çikolatalardan masasına bırakıyorlardı. Junmyeon ne zaman hizmetliler onunla böyle deli gibi ilgilenme sebebinin babasının yani kralın onun hiç sevmediği bir şeyi yaptıracağına hazırlandığını bilirdi, belki de bu yüzden ısrarla kütüphaneden çıkmayı reddedip duruyordu.

Son zamanlarda kalbi yeterince kırık özlem doluyken şimdi bir de üzerine tüm bunlarla uğraşıyor olmak onu yoruyordu açıkçası. Elleri kumaş pantolonun cebinde büyük pencerenin önünde durdu bir süre, güneş hala doğmaya devam ediyordu. Ağaçlar hala güzellerdi, kuşlar hala uçuyordu, değişen hiçbir şey yoktu ve... ve Junmyeon hala çok özlüyordu.

Kütüphanenin ahşap kapısı iki kez güçlü bir şekilde tıklatılıp açıldığında istifini bozmadan dışarıyı izlemeye devam etti. Kızıl kahve saçları pencereye yansıyan güneş ışığıyla parlıyor, altın oranlara sahip suratı parlıyordu. Junmyeon gelen kişiden bir ses gelmeyince arkasını döndü. Chanyeol hiç olmadığı kadar şokta bir ifadeyle odanın ve kitapların ortasında dikiliyor ve sanki nasıl söyleyeceğine dair bir yol bulmaya çalışıyordu. Bu onu meraklandırırken tek kaşını kaldırdı. "Söyle bakalım, babam bu sefer ne istiyor?" diye sordu sesini sabit tutarak. Chanyeol açıkça kıvranarak birkaç adım attı ve ona yaklaştı. "Bundan hiç hoşlanmayacaksın Jun." dedi yorgunca. Junmyeon da ona yaklaştı.  En fazla ne olabilirdi ki?

Chanyeol derin bir nefes aldı, "Junmyeon, yabancı bir krallık buraya geliyor."

Junmyeon kaşlarını çattı. "E ne var bunda? Her zaman gidip geliyorlar."

Chanyeol dikkatlice prensinin gözlerine baktı.

"Junmyeon, bu sefer seninle evlenmek amacıyla geliyorlar."

——

"PRENS'İM BEKLEYİN!"

Chanyeol ve Jongin hızlı ve tok adımlarla Kral'ın odasına yürüyen Junmyeon'un arkasından koşturuyorlardı. Junmyeon'un öyle gözü dönmüştü ki ne arkasında koşan arkadaşlarını, ne de yarına çıkıp çıkamayacağını umursuyordu. Başka birinin olmayacaktı, başka bedenlerle hayatı boyunca hapiste gibi yaşamayacaktı işte. İçinden bir ses rüyaların bittiğini, er geç başkasıyla evleneceğini söylüyor ve bu onu daha çok sinirlendiriyordu.

"Yah, Kim Junmyeon!"

Chanyeol tekrar bağırdığında Junmyeon onun kalın ve baskıcı ses tonuyla duraksadı, burnundan soluyordu şimdi ve delirmemek içten bile değildi. Onun durmasıyla Minseok da onların yanına geldi, nefes nefeseydi.

"Eğer şimdiden inkar edip istemediğini söylersen, ileride sırf inadına evlendireceğini biliyorsun. Kral'ı hepimizden daha iyi tanıyorsun, mantıklı düşünmeye davet ediyorum seni." dedi Minseok soluk soluğa. Haberi alınca sarayın bir ucundan koşarak gelmişti.

Lose ControlWhere stories live. Discover now