o halde sahiden seviyorsun

2.5K 244 207
                                    

Been a minute since we've had some time to breathe
So if you see another side of me that's okay because you know
I hear the making up's fun
---

Zhang Yixing çok eğleneceklerini söylediğinde boşuna ikisi adına konuşmuştu. Çünkü;

Kim Junmyeon gram eğlenmiyordu dostlarım! 

Kahvaltı masasında daha fazla konuşamamışlardı çünkü Kral gelince ortam daha da ciddileşmiş, ülkeyle alakalı konuşmalar olmuştu. Ama bu Yixing'i durdurmamıştı tabii ki. İmalı gülümsemeler, ekmek uzatırken Junmyeon'un eline değen nazik parmaklar ve derin gamzesi. Onu delirtmek için her şeye sahipti ya da en basit hareketi bile Junmyeon'u delirtmeye yetiyordu. 

Junmyeon ifadelerini büyük ustalıkla saklamıştı yıllar boyunca. Bozulduğunda belli etmemiş, soğukkanlılığını korumuştu ve en büyük başarılarından birini insanlara alttan laf sokmak olduğunu düşünürdü. Burada her şey tersine dönmüştü, öyle ki kalbi ondan izin almadan hızlanıyordu.

Koskocaman Prens kalbisin sen kendine gel! 

Kahvaltıdan sonra oradan çıkmak en azından rahat nefes almasını sağlayacağını düşünmüştü ama tam kapıdan çıkmak üzereyken koluna sarılan elle duraksadı. Yixing'in bedeni sadece birkaç santim ötesindeydi, teninin kokusu cezbediciydi ve bakışlarının yoğunluğundan kaçabilmek istedi. Çok yabancıydı çünkü. Çok yabancıydı ona dokunduğunda teninin ısınmasına.

"Şehre üniformalarla gidemezsin, günlük Çin kıyafetlerinden giymelisin güzelim."

Junmyeon ikinci kez onun güzeli olmadığını hatırlatacakken kendisini tuttu, tekrar eline koz vermek istemiyordu ama ah, keşke kafasına bir tane de çakabilseydi. 

"Kıyafetleri odama getirmeniz halinde giyebilirim Prens Zhang." dedi ciddi ses tonuyla. Çünkü öyle ya, saklayacaktı kalbini. Söz vermişti kendisine. Öylece onun kucağına düşmeyecekti. Yixing'e tekrar konuşma fırsatı vermeden kolunu onun sıcak avuç içiyle tutuşundan kurtardı ve önce odadan sonra binadan ayrıldı. Zhang Yixing zeki bir adamdı ve Junmyeon bunun farkındaydı. Bazı insanların gözlerine baktığınızda dahi zihninde dönen çarkları, gözlerindeki parıltıdan keskin zekasını anlayabilirdiniz. Zhang Yixing tam da öyle bir adamdı.

Binadan çıktığında Chanyeol, Jongin ve Minseok kapıda onu bekliyorlardı ama bu sefer yalnız değillerdi. Yanlarında ilk geldiklerinde yollarını kesen Sehun, Jongdae ve sevimli Kyungsoo vardı. Çoktan kaynaşmış görünüyorlardı ama hepsinin içinde Kyungsoo sessizdi ve kafası eğikti. 

"Kıyafetlerimi değiştirip geliyorum, şehre ineceğiz." 

Hepsi bir ağızdan bağırdı, "Emredersiniz Prens'im!"

--

Junmyeon kıyafetlerini Çin geleneksel kıyafetleriyle değiştirdiğinde her zaman yaptığı gibi kıyafetleri kokladı, çiçek gibi kokuyorlardı. Çin geleneksel kıyafetleri Kore'den farklıydı. Oldukça uzun beyaz bir tuniğin altına siyah bir pantolon giymişti. Tunik dizlerinin altına kadar uzanıyordu, üzerinde kırmızı Çin motifleri ve uzayan çiçekli dalları vardı. 

"Bu kadar yakışacağını tahmin edemezdim Prens'im."

Kapıdan gelen sesle beraber arkasını döndü. Minseok ona parıldayan gözleriyle bakıyordu. "Sadece ikimiziz hyung. Resmi konuşmasan olmaz mı?"

Minseok sırıttı ve kafasını sallarken odadan içeriye girip kapıyı kapattı. Çocukluğundan gençliğine varana kadar hayatını sadece Junmyeon'a adamıştı. On yaşındayken bile kısacık boyuyla Junmyeon nereye gitse peşine düşer, onunla nehirde yüzdüğü zamanların değerini bilirdi. Hayatını birine adamış olmak belki korkutucu bir düşünceydi ama karşısındaki Junmyeon olunca gözlerinin ondan başka kimseyi görmesini de istemiyordu esasen. 

Lose ControlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin