RENKLER

88 33 2
                                    

      İşin şakası bir yana, kardeşim Demet'in başına gelenler beni çok derinden etkilemişti,  büyük bir suçluluk duygusuna kapılmıştım. Ona göz kulak olamadığım için kahroluyor... mahvoluyordum. Bu düşünce beynimi kemiriyor, kendi kendimi yiyip bitiriyordum. Bu suçluluk hissiyatım yetmiyor gibi büyük bir nedamet duygusu da bu duruma eşlik ediyordu. Hatta, nedametim suçluluk hissimden daha ağır basıyordu. " Keşke! " diyordum.  " Keşke! keşke kardeşimin düştüğü yer biraz daha yüksek olsaydı, o zaman belki yetişebilirdim ona. Yere düşmeden tutabilirdim onu. " Çocukluk işte, hey gidi günler hey!
       Neyse ki çocukluğumda kaldı bu düşüncelerim. Halbuki şimdi öyle mi? Öyle düşünmem mümkün mü? Öyle düşünmek şöyle dursun; aksine, ben kendi ailemden... kardeşlerimden öğrenmiştim tüm renklerin güzelliğini, henüz küçücük bir çocukken.
        Öğretmiştik birbirimize her rengin ayrı bir tadı, her rengin kendine has bir güzelliği olduğunu. Ayrı ayrı renklerdeydik ama biz renklendikçe birleşiyor, renklendikçe zenginleşiyorduk. Hepimiz birleşip bir oluyor, bir aile oluyorduk. Her birimiz ailemize... birbirimize ayrı bir renk katıyorduk. Kocaman ve gittikçe genişleyen bir bahçe oluşturmuştuk adeta, hepsi birbirinden güzel rengarenk çiçeklerden oluşan. Hepimiz farklı renklerdeydik ama hepimizin kökleri aynı toprakta.
          Bahar aylarında yağmur çiselerken gökyüzünde beliren, güneşi görmesiyle sırf yağan yağmura inat sevincinden deliren, yağmurun altında ıslanıp üşürken baş gösteren güneşle ısınmaya çalışan ve böyle yaşamaya alışan, yaşadığı... şahit olduğu bu tezat karşısında şaşıran; yağmurla, hayatla ve tabiatla alay edercesine yılışan, koskocaman bir kavs-i kuzah gibiydik, hepimiz farklı birer renk.
          Birimizin eksikliği hepimizi eksiltirdi ve birimiz hepimizi... birbirimizi tamamlıyorduk. Hepimiz bir gökkubbenin altında. Hepimiz birleşip bir oluyorduk. Koskocaman, rengarenk bir kavs-i kuzah oluşturuyorduk. Üstelik aynı göğün... aynı maviliklerin içindeydik ve üstelik... başımız da sonumuz da aynı yeşilliklerin içinde... aynı topraklarda... aynı ufuklarda...
           Bir mozaik gibiydik hepimiz farklı bir renk. Farklı renkler, farklı desenler, tamamlıyorduk birbirimizi işte. Birbirimize güç veriyor, zenginlik katıyorduk. Tüm farklılıklarımıza rağmen birlikteyken bir şeydik, aksi halde... hiçbir şey...
     

AHH ULAN AHH! ŞİMDİ Kİ AKLIM OLSA...Where stories live. Discover now