TOM VE JERRY

50 33 0
                                    

          Toplamda altı kardeştik ve artık şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirm ki serbestte de grekoromende de değişmiyordu bu sayı, altı yıldır hep aynı. Anlaşılan; Demet, babamın anneme attığı son golün meyvesiydi ve bu golün ardından her ikisi de geç de olsa akıllarını başlarına alıp, jübilelerini yapmış görünüyorlardı ya da  atılan golü geçersiz sayacak bir yöntem bulmuşlardı, nihayet.
           Ee, haklılardı da bir bakıma, bundan sonrası için  daha fazla zorlamanın da bir alemi yok; zirvede bırakmak en güzeli. Demet, yapabileceklerinin en güzeli... en zirvesi. Pek dost oldukları söylenemese de, gerisi hep dostluk maçı hep golsüz beraberlik.
             Dost olduklarını iddia etmek şöyle dursun; kedi köpek gibiydiler adeta. Buna rağmen biz onlara " Tom ve Jerry " yakıştırmasını daha uygun buluyorduk. Babam " Tom " annem "Jerry. " Sürekli didişip duruyorlar ve bu esnada da eğleniyor gibi görünüyorlardı. Sanki, kavga etmiyorlardı da oyun oynuyor, oynaşıp cilveleşiyor gibiydiler.
               Onlar didişmeye başlayınca biz de sedirin üzerine sıralanır en sevdiğimiz çizgi filmi seyreder gibi onları izlemeye koyuluyorduk. Onların bu halleri hakkında kendi aramızda yorumlar yapıp; gülüşüp, eğleniyorduk. Hem eğleniyor gibi görünüyorlardı hem de bizi eğlendiriyorlardı. Ta ki bir yere kadar. Ta ki oyun gibi görünen bu didişmeler , hakarete ve kırıcı olmaya... fiziksel şiddete dönüşünceye kadar.
               Bazen gözlerimizin önünde yaşanıp, olup bitiyordu her şey. Bazen de evin başka bölümlerine taşınıyordu;ses var görüntü yok. Kimi zaman görüntü yoktu ama biz, duyduklarımızdan esinlenerek filmin devamını hayal edebiliyor, gözlerimizde canlandırabiliyorduk yaşananları. Çünkü daha önce de birçok kez seyretmiştik bu filmi. Birçok kez şahit olmuştuk, bu yaşananlara. Eğlenceli bir çizgi film tadında başlayıp, korku filmi tatsızlığında bitiyordu, kan revan içinde... çığlık çığlığa. Sonrası... sonrası hep hüsran. Sonrası... çocukça gülüşmelerimizin, kıkırdaşmalarımızın yerini alan, hıçkırık ve gözyaşları. Her şey bir şaka gibi başlıyordu ama... şaka değildi bu yaşananlar. Eşek şakası desem,  o da değil. Hem eşek bile böyle şaka yapmaz, değil mi? Sıçmaz hayatımızın içine... sıçıp batırmaz.
                   Az önce " yaşanıp, olup bitıyordu her şey " dedim ama, gerçekten öyle miydi acaba? Sahiden... bir oldu bittiye mi geliyordu her şey? Yaşanıp, olup bitiyor muydu tüm bunlar? Yoksa..! yoksa hiç bitmeyecek miydi? Hiç bitmemek üzere... hayatımızın ilerleyen dönemlerinde; tekrar tekrar hatırlanmak... tekrar tekrar yaşanmak üzere, çocuk ruhlarımıza... körpe beyinlerimize... körpe zihinlerimize ve... ve bir kedi görmüşçesine göğüs kafeslerimizde çır çır çırpınan kan revan içinde kalmış minicik yüreklerimize bir kaneviçe gibi nakşedilip; nakış nakış işleniyor muydu? Yoksa..! Kazınıyor muydu hafızalarımıza..? Hiç unutulmamak... hiç silinmemek, her seferinde hatırlanmak ve her seferinde tekrar tekrar yaşanmak üzere; soğuk bir mezar taşına kazınırcasına.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 27, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

AHH ULAN AHH! ŞİMDİ Kİ AKLIM OLSA...Where stories live. Discover now