Yarım Kalan

97 16 2
                                    

ASU;

Aylarca umutsuzca bağlandığım adamı tam da kaybediyorum derken yeniden bulmuştum. Üstelik kalbimin en derinlerinde sakladığım sırrımı o da biliyordu artık. Hislerime aynı şekilde karşılık veriyordu. Sanki rüyada gibiydim ve bu rüyadan uyanmak beni korkutuyordu. Fakat hiçbir rüya sonsuza dek sürmezdi.

Merve ile telefonda konuşuyorduk. Ben ona Cihat'la yaptıklarımızı anlatırken o da beni dinliyordu. Tam da otobüse binmeden önce beni yanağımda öptüğü kısma gelmiştim ki kapı çaldı. Merve'ye sonra arayacağımı söyleyip kapattım ve kapıdaki kişiye seslendim; "Gel!"

İçeri giren annem oldu. Bütün günü Cihat'la geçirdiğimi biliyordu ve muhtemelen bununla ilgili sorular soracaktı. Gelip yatağımın üzerine oturduğunda yüzünde sıcak bir gülümseme vardı. "Ne Cihat'mış be! Ne yaptıysam güldüremedim, o ne yaptıysa artık yüzünde güller açıyor." Deyince utandım. O kadar belli etmeseydim keşke.

"Hiçbir şey yapmadı."

"Tüm gün ne yaptınız peki." Artık anneme Cihat'la sevgili olduğumuzu söylemeliydim fakat onunla arkadaş gibi olmam utanmama engel değildi. Annemdi nihayetinde. Bir şey demezdi ama her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattırırdı. Bundan sonra ne yapıyorsak hepsini bilmek isterdi. Hatta Cihat'la tanışmak için tutturabilirdi. Nasıl söylesem diye düşünürken bir anda söylemenin daha iyi olacağını düşündüm. "Anne, Cihat ve ben sevgiliyiz bir haftadır." Dememle ardı arkası kesilmeyen sorular geldi. Nasıl oldu, ne dedi, o da seni mi seviyormuş, ne zamandır seviyormuş ve onlarcası.

Ertesi günü okul çıkışında yeni bir test kitabı almak için iki durak önce indim ve kitapçıya girip hızlıca işimi bitirdim. Hazır buradayken Cihat'ı da görüp öyle giderdim. Konuşmamıza gerek yoktu. Dükkânın önünden geçer ve nasıl diye bakardım. Bu bile yeterdi bana.

Köşeyi döndüğümde Cihat'ı dükkândan çıkarken gördüm. Seslendim ama beni duymadı. Kenardaki çiçekçiden çiçek aldığını görünce otobüs durağına kadar takip ettim onu. Kiminle buluşacaktı acaba. O çiçekleri neden almıştı. Bana bile almamıştı hiç. Acaba bana mıydı? Belki de işten erken çıkıp okula gelecek ve bana sürpriz yapacaktı. Şaşkın çocuk saatin farkında bile değildi. Okul çoktan bitmişti. Tam da yanına gidip beni uzakta aramamasını söyleyecektim ki gelen otobüse bindi fakat bu otobüs ne benim evime ne de okuluma gidiyordu. Mahalleye bile gitmiyordu.

O çiçeklerin kim için alındığını, Cihat'ın kime gittiğini öğrenmeliydim. Merak duyguma engel olamadım bir kez daha. Yoldan geçen bir taksiyi durdurdum. Cihat'ın otobüsten indiği yere kadar şoföre takip ettirdim. O inince ben de taksiciye ücretini ödeyip indim otobüsten. Birkaç sokak kadar onu takip etmeye devam ettim. Sonunda mezarlığa girdiğinde ben de peşinden gittim. Bir kadının mezarının yanına oturup çiçekleri toprağın üzerine bıraktı.

Akşam Merve'nin odasında oturmuş onun omzunda ağlıyordum. "Asu annesi kız kardeşi falandır belki."

"Annesi hayatta. Ayrıca Cihat tek kardeş." Deyip bir kez daha gözyaşlarına boğuldum. Böyle olacağını biliyordum zaten. Hiçbir rüya sonsuza dek sürmezdi.

"Geçmişte sevdiği biri olsa ne olacak Asu! Abartıyorsun. Hayatı boyunca bir tek seni sevmiş olmayacak ya. Senin de hayatında daha önce başkası oldu."

"Benim eski sevgilimden iki çocuğum yok ama! Üstelik o ölmedi. Bir şeyler yarım kalmadı yani. Yaşandı bitti. Ama belli ki Cihat'ın içinde hala bir şeyler yarım. Kızın mezarında ağladı diyorum sana." Eğer ölmüş birinin bıraktığı emanetler aramıza girecekse bunu şimdiden bilmeliydim. Başlamadan bitirmeliydik. Ölmüş birinin yerine almaya çalışıyormuş gibi hissediyordum. Üstelik Cihat böyle önemli bir konuyu benden nasıl gizlerdi.

Gökyüzü DüşüyorWhere stories live. Discover now