Parmak Uçlarına Değen Günah

89.2K 4.8K 1.8K
                                    

SELAAAMM BEN GELDİM

Kızmayın bana Wattpad bölümü taslağa almış

BAŞLAMADAN VOTE VERİR MİSİNİZ?

EĞER KİTABIMI BEĞENİYOR İSENİZ KÜTÜPHANENEİZE EKLEYİP, YORUMLARDA BUNU BELİRTEBİLİRSİNİZ

İYİ OKUMALAR

Sınır 770, vote

500 yorum

Derin bir soluk aldım. Öyle hararetli kurmuştum ki cümlelerimi nefessiz bırakmıştı beni. Tıfıldı benim dilim, nerede ne konuşacağını bilemezdi işte. Kemiği olsaydı da sustursaydım. Cümlelerimi çekinerekten kurmamıştım o vakit lakin şu an utançtan kızardığıma emindim. Benim Ömer ağaya muhtaçlığım yoktu, en azından şu an. Ne benim köyümün ağasıydı ne de iyi geçinmem gereken meselem vardı. O vakit neydi bu utangaçlığımın, hakkımı savununca gelen suçluluk hissin sebebi? 

Başımı sıkıntıyla öne eğdim. Pek aşinası olduğum bir durumdu ezilip büzülmek. Hep birilerinin karşısında başımı eğerek geçmişti hayatım. "Aman teyzendir, halandı, dayındır, eniştendir, büyüğündür... Ayıp etme, sus, karşılık verme." diye öğretmişlerdi bana. Şimdi ise on dokuz yaşına gelmiş hala kendimi savununca kızaran, büzülen, üzülen bir genç kız olmuştum.

Bana susmayı, başını eğmeyi öğretenler eserleri ile gurur duysunlardı. Pısırık, kendine gram güveni olmayan, el alemi kendinden çok düşünene biri etmişleri el birliği ile. "Kaldır hele başını yerden, az önce nasıl da susmak bilmiyordun. Ne oldu da başın öne düştü?" diye sordu itaatkar sesiyle. 

Ne yapacağını bilmez halimden kaynaklanmış olacak ki sıkıntı ile parmaklarım ile oynamaya başladım. Ne yapacaktım şimdi, koskoca ağaydı. Onu da geçtim adamcağız iki gündür bana etmediği yardımı bırakmamıştı benim yaptığım nankörlüktü. 

"Pardon ağam, haddimi aştım." Cümlenin kırık döküklüğü yüreğimi param parça etmişti. Az önce iyileşiyor gibi hissederken şimdi yeniden acılar içinde kıvranıyordum. Kendi başıma yine kendim çoraplar örmüştüm. 

"Saygıdan ödün vermeyerek düşünceni söylemek ne zamandır haddini aşmak olmuş?" Ne yani kızmamış mıydı bana? Benim köyümde yaşayan insanlara nasıl davrandığımdan sana ne, sen ne hadle bana karışıyorsun, gibi azarlamalar beklerken o da hakkımı savunduğumu mu düşünüyordu? 

"Haklısın Ayşe'ye öyle davranmamam gerekirdi, benim köyde hep deli hallerimi bilirler fakat ben kimseye bile isteye böyle davranmıyorum. Deli damarım atınca ne dediğimi kulağım duymuyor. Seni kanlı halde görünce bastılar işte damarıma. Biz konuk sever bir köyüz, konuğumuza böyle mi bakıyorlar diye hiddetlendim. Doğal olarak sesimi yükseltmiş olabilir. Bile isteye yaptığım bir şey değildi." Kara gözlerini gözlerime dikmiş, bana inan, beni anla der gibi tane tane konuşmuştu. Bana kızmayıp açıklama yapması bile o kadar hoştu ki.

"Üzülmüştür diye dedim bende. Yeniden kusuruma bakmayın." 

"Mahur..." diye soluklandı. İsmimi duyunca sebebi bilinmez tüylerim ürperdi. Sinemde bana yabancı duygular yanlışlıkla uyanacak diye korkuyorum Ömer ağaya bakarken. Uyanmasındı, yeri zamanı ve doğru kişisi değildi. 

"Ömer..." dedim onu tekrarlarcasına. "Pardon Ömer ağa..." diye de düzelttim. Koskoca İsmail amca bile ona 'ağa' diye hitap ederken benim 'Ömer' demem yakışık kalmazdı. 

"İsmail efendilerin evinde kalma mevzusuna gelirsek, orada durman gerekir. Ulan evde kadın nüfusun iki! Nikahsız yabancı bir kadının onca erkekle aynı evde durduğu nerede görünmüş! Tamam İsmail Efendi çocuklarını aslan gibi yetirmiştir ona lafım yoktur ama hepimiz genç olduk. Kanlarının hızlı aktığı dönemde onlarda kalamazsın." Kesin bir dille reddetti. Dinine oldukça düşkün bir adamdı sanırım. 

AYKIŞLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin