Bölüm 4

2.6K 120 237
                                    

Madam Pomfrey'nin "Size söylemiştim" dediğini duyarak uyandı Hermione. Doğrulmaya çalıştığında tecrübeli hemşire yavaşça yatağa geri itti, "Biraz daha uzanmalısın, başın tekrar dönebilir. Derin nefesler al ve gözlerini açık tut."

Tavanı izlerken hemşirenin dediklerini yapmaya çalıştı. "Ne kadardır baygınım?" dedi cesaret edebildiği kadar yüksek sesle. "Sadece bir kaç dakikadır." diye cevapladı Madam. 

Hermione derin bir nefes daha aldı. Baygın olduğu dakikalarda biri çok özlü iksirin panzehirini vermiş olmalıydı, bedenindeki görebildiği yerler, kendi vücuduna aitti, hiçbir şey değişmemiş gibi. Bütün bunların bir kabus olduğuna kendini inandırabilir miydi? Ellerine baktı tekrar. Kendi elleri gibi görünüyordu. 

Ron'un elleri gibi değil. 

Ron...

İnanamıyordu. Bunu ona yapanın Ron olduğuna inanamıyordu. O iğrenç sözcükleri haykıranın... Öldüresiye dövenin... O tozlu sınıfta, öylece bırakıp gidenin...

Kapının önünde Severus Snape ve Draco'nun hararetle tartıştığını duyabiliyordu. Snape, genç adamı güçlükle zaptediyordu. Kendini zorlayarak, yavaşça yatakta doğruldu. İçindeki yangını belli etmemeye çalışarak, kimsenin yüzüne bakamayarak "Hepinizden özür dilerim." dedi. İki adam kavgayı bırakıp şaşkınlıkla kıza döndü. "Hepinizin vaktini çaldım, hepinizi boşu boşuna uğraştırdım. Okulu daha fazla zor duruma düşürmek istemem, beni kovmanıza gerek yok Profesör Dumbledore, isterseniz hemen bu gece ayrılabilirim."

İlk konuşan Draco oldu, "Sen ne saçmalıyorsun Granger?"

Hermione aynı mekanik sesle konuşmaya devam etti, yüzü kıpkırmızıydı; utançtan mı öfkeden mi belli olmayacak şekilde. 

"Ortada bir suç yok. Ron'la bir değişiklik yapmaya karar vermiştik, uzun süredir çıkıyoruz, ilişkimize heyecan getirmek için, anlarsınız ya. Başımı vurunca aklımdan çıkmış olmalı. Şimdi hatırladım. Ron, benim isteğimle hareket ediyordu."

Draco "O pislikle çıkmıyordun ki!" diye bağırırken, Madam Pofrey de "Bayan Granger! Hastaneye ilk geldiğiniz andaki halinizi hepimiz gördük. Kimi kandırdığınızı sanıyorsunuz?" diyordu. 

"Kimseyi kandırmıyorum Madam. Sadece filmlerde gördüğümüz bir fantaziyi denemek istemiştik. Kendimizi fazla kaptırmış olmalıyız. Lütfen konuyu kapatalım, benim için çok utanç verici."

Madam Pomfrey öfkeden adeta köpürmüştü. Yine de sesini kontrol altında tutmaya çabalayarak "Bana hakaret etmenizdeki amacı öğrenebilir miyim Bayan Granger?" demekle yetindi. 

Hermione başını sallayarak "Hayır, hayır..." dedi, "Asla size hakaret etmem! Dedim ya, başımı vurunca kafam karışmış olmalı, ne dediğimi hatırlamıyorum."

"Mesleki yeterliliğimi mi aşağılıyorsun yoksa zekamı mı? Bir kadının tecavüze uğrayıp uğramadığını anlayabilecek kadar iyi bir şifacıyım ben!"

Hermione inatla öyle bir şey olmadığını, yanlış bilgi verdiğini söylüyordu. MCGonagall ve Snape ne kadar ikna etmeye çalışsa da, Nuh dedi, peygamber demedi. Israrla, o anda uydurduğu hikayeyi anlatıyor, her şeyin bir yanlış anlamadan ibaret olduğunu iddia ediyordu. Birlikte geçirdikleri bir kaç günden sonra Draco kızı daha iyi tanımıştı, gözlerindeki ışığın söndüğünü, içinde bir şeylerin öldüğünü görebiliyordu. İtiraf ettirmek için son bir kez daha şansını denemek istedi, "Neden ben?" dedi.

Hermione bir yalan uydurmak için yutkundu, gözlerini kaçırdı. Bir kaç saniyelik sessizlikten sonra, "Öylesine aklımıza gelen bir fikirdi. Seni zor durumda bırakmak istemezdim." dedi. 

Karanlığın İçinde - Darkness Within (Dramione) (+18)Where stories live. Discover now