Bölüm 8

2.2K 107 37
                                    

Bölüm şarkımız Don't Fear The Reaper'ın HIM cover'ı. Bölümle alakası yok ama düet muhteşem. 

*

Bir hafta sonra Draco, Hogwarts'tan Ginny ve Harry ile birlikte ayrılmış, Kovuk'un şöminesi aracılığı ile Hermione'nin evine gitmişti. Harry ve Ginny daha sonra katılacaklardı, Molly yarım ağızla öğle yemeğine kalmasını önermişti ama Draco henüz Weasley evinde vakit geçirecek kadar kabul görmemişti. Molly anaç yapısıyla zamanında Lucius Malfoy'un, kocası Arthur'a söylediklerini kulak ardı edip Draco'yu tolere edebiliyordu ancak, Draco'nun okuldaki davranışlarını bilen George ve Percy'nin arkadaş canlısı olduğu söylenemezdi. Açık fikirli oluşuyla bilinen Ginny bile, ağabeyinin Hermione'de bıraktığı enkazı toplayanın Draco olduğunu gözleriyle görmese, Kovuk'a girmesine izin vermezdi. 

Sonuç olarak Draco bir kez daha Hermione'nin yanındaydı. Babası o cumartesi çalışmak zorunda kalmış, annesi ise alışveriş bahanesi ile evden çıkmıştı. Aslında Bayan Granger tedirgindi, Hermione'yi yalnız bırakmak istemiyordu ama konuşmaları için fırsat vermek istemişti. Yarım saatlik uzaklaşmadan zarar gelmezdi. 

Birbirlerine duygularını itiraf ettikleri için artık sevgiliydiler ama tipik genç aşıklar gibi olmaktan uzaklardı. Draco kıza dokunmak için yanıp tutuşuyor ama ilk hamleyi Hermione'den bekliyordu. İlişkiler konusunda kız kadar tecrübesizdi doğal olarak. 16 yaşındayken bir intihar görevi üstlenip ardından Carrowlar'ın yönettiği bir okulda genç ölüm yiyen olmak, kızlarla ilişkileri güçlendirmiyordu pek. Zaten birine yaklaşma isteği de duymayacak kadar gergindi. Savaş bitip de okul tekrar açıldığında ise, kendini kabullendirmek öncelikli amacı olmuştu. Safkan ailelerin katı gelenekleri de, flört ve ilişkilere yardımcı olmuyordu hiç. Savaştan sonra muggle araştırmaları dersi zorunlu olunca, muggleların gündelik hayatlarını nasıl idame ettirdiğini merak eder olmuştu. Sosyalleşme ve romantik ilişkiler ritüellerine baktığında ise, her ne kadar kitaplar akademik dille yazılmış olsa da, çoğu muggle toplumunun bu konuda gayet rahat olduğunu görmüştü. Bu bakımdan sihirsiz insanların arasına karışmak hayli cazip görünüyordu ama söz konusu acımasızlık olunca, büyücülerden geri kalmıyorlardı. 

"Geçen haftaki teklifimi ailenle konuştun mu? Karar verebildin mi?" diye sorduğunda mutfaktaydılar. Hermione sırf iş olsun diye çay yapmaya karar vermişti. Evde kafayı yememek için bütün gün yemek tarifleri deniyor, sonra da kilo almamak için koşu bandında poposu tutuşmuş tavşan gibi koşuyordu. Masada oturan Draco'ya çay fincanı ile kendi yaptığı kurabiyelerden verdikten sonra, tezgahın üzerine hoplayıp, ellerini meşgul etsin diye fincanını eline aldı. Çocukluğundan beri alışkanlığıydı, henüz ufak bir kızken, annesi yemek yaparken tezgaha oturup annesinin malzemeleri hazırlamasına yardım ederdi. Şu an yirmi yaşında olmasına rağmen, bu hareket ona çocukluğunda aldığı keyfi hatırlatıyordu. 

"Konuştum Draco. İlginç şekilde babam destekledi. Ama annem kararsız. Okulda yaşadıklarımızı az çok biliyor. Ayrıntıları kendimize saklamış olsak da, ailenin savaştaki yerini de tahmin ediyor. O yüzden taraftar değil."

"Senin kararın ne? Önemli olan o. Sen ne istersen, ailen onu destekleyecektir."

Hermione gözlerini kucağında tuttuğu fincanına indirdi. "Ben de iyi bir fikir olduğundan emin değilim."

Draco sandalyesinden kalktığında, Hermione irkildi. "Annemin sebepleri yüzünden değil tabii ki." dedi aceleyle, "Sadece uygun olmadığını düşünüyorum. Erkek arkadaşım olduğun için seni kullanıyormuşum gibi."

Draco yavaşça kıza yaklaştı. "Potter teklif etseydi, onu da kullandığını düşünür müydün?"

"Harry'de kalmam mümkün değil, onun peşindeki akbaba ordusu, benim peşimdekinden daha kalabalık. Hem onunla arkadaştan çok kardeş gibiyiz. Aynı şey değil."

Karanlığın İçinde - Darkness Within (Dramione) (+18)Where stories live. Discover now