T H R E E

5K 396 187
                                    

Soo Emi

"İki farklı insan gibisin. Neden?" Koridorda yürürken Hoseok'a yine aynı soruyu sordum.

"Bir cevabı yok." Her zaman sorularımı, yüzündeki sakin bakışla yanıtlıyordu.

Hoseok'u babamın ofisine doğru sürüklemeye devam ettim.

Kapıyı açtım ve arkamdaki Hoseok ile birlikte içeri girdim.

"Hoseok!" Babam yüzündeki gülümsemeyle iki elini havaya kaldırdı.

"Soo Jae, binanın adamı!" Hoseok da iki elini havaya kaldırdı.

Dudak büktüm.

Şu an gerçekten o kadar sahteydi ki.

"Bu güzel günde ne yapıyorsunuz, bayım?" Hoseok, babama sordu.

"Senin güzel gülümsemeni gördükten sonra, mükemmel. Sen ve Emi'yi ne buraya kadar getirdi?"

"Hoseok bana kaba davranıyor, baba!" Çaprazladığım kollarımla bağırdım.

Babam baktı, sonra Hoseok'a baktı, sonra tekrar bana baktı. Ardından beni yerimden zıplatan bir kahkaha patlattı.

"Çok tatlı değil mi? Onu alıp, cebine sıkıştırmak istemiyor musun?" Gülüyordu.

Ne?!

 "Emin olun, istiyorum." Hoseok bana göz kırptı.

"Ama, baba-"

"Kapkekim, sen, Hoseok'un asistanısın. O sana görev vermekle ve sana patronluk yapmakla görevlendirildi. Kaba davranmıyor. Sadece işini yapıyor." Beni bir kanepeye oturttu.

Hoseok da karşımda dikiliyordu. "Seni daha iyi bir insan yapmaya çalışıyorum."

"Daha iyi bir insan mı? Sen-"

"Bu inanılmaz, Emi. Böyle destekleyici bir patronun olduğu için çok şanslısın." Babam arkadan Hoseok'un omzunu pat patladı.

Yumruğumu sıktım. "Bunu demiyorum. Ben sana-"

"İşler kolay değildir. Böyle pes edemezsin, kapkekim." Diz çöktü. "Güven bana. İşler ilk günler yoğun olur, ama sonra kolaylaşır. Tamam mı?"

Yenilgiyle içimi çektim. "Tamam."

"Güzel." Ayağa kalktı ve Hoseok'a yüzündeki kocaman sırıtışla baktı. "İkinizle de gurur duyuyorum, çocuklar."

"İltifat ediyorsunuz." Hoseok yakındı ve babama sarıldı. "Dünyaya atılmak istememe neden oluyorsunuz."

"Atılabilirsin, çocuk!"

Büyük bir coşkuyla konuşmaya devam ettiler ve ben de burada yüzümü ellerime gömmüş bir şekilde oturdum.

Bir fincan kahveye ihtiyacım vardı.

"Affedersiniz." Küçük partilerini böldüm ve odadan ayrıldım.

Babamdan gelen tüm aramaları görmezden geldim ve Hoseok'un kendisiyle gurur duyan yüz ifadesini de zaten tahmin edebiliyordum.

Küçük kalbim sadece bu kadarını alabiliyordu. Bacağına tekme atmak istiyordum.

Kendime hoş bir kahve yaptım ve kanepeye oturdum.

"Bu kadar rahatlama, asistanım. Yapman gereken işlerim var." Hoseok bir yerlerden çıktı.

Kupamı yerine koydum. "Huzur içinde bir kahve içemez miyim?"

"Ses tonunu kontrol et, Soo Emi." Parmağını bana doğru salladı. "Benimle iyi geçin, hatırladın mı?" 

"Bu aptalca." Mırıldandım.

BOSS || JUNG HOSEOK (Çeviri)  (✔)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin