HADLEYBURG'U YOZLAŞTIRAN ADAM: 3

505 6 2
                                    

3

Belediye binası daha önce göze hiç bu kadar güzel görünmemişti. Ucundaki platformun arkasında gösterişli bayraklar sallanıyordu, duvarlar boyunca da aralıklarla kurdele biçiminde bağlanmış bayraklar asılmıştı, balkonların önleri bayraklarla kaplanmıştı, destek sütunlarına bayraklar sarılmıştı, bütün bunlar yabancıyı etkilemek içindi, çünkü kendisi oldukça büyük bir gösteriyle oraya gelecekti, büyük ölçüde de basınla bağlantılı olacaktı. Bina ağzına kadar doluydu. Dört yüz on iki sabit koltuk dolmuştu, ayrıca yanlardaki koridorlara da fazladan altmış sekiz iskemle tıkıştırılmıştı, platformun merdivenleri de doluydu, bazı seçkin yabancılar için platformun üzerine koltuklar yerleştirilmişti, ön kısımla platformun kenarlarını ayıran nal şeklinde konmuş masalarda dört bir yandan gelmiş muhabirlerin oluşturduğu güçlü bir hazır kuvvet oturuyordu. Bu, köyün o güne dek oluşturduğu en iyi donatılmış belediye sarayıydı. Orada hoş görülebilecek ölçüde pahalı bazı tuvaletler de vardı, birkaç durumda bunları giymiş olan hanımların bu tür giysilere pek alışık olmadıklarını gösteren bir havaları vardı. En azından köylüler onların böyle bir görünüşleri olduğu düşüncesindeydi, ama bu düşünce bu hanımların daha önce hiç bu gibi giysilerin içinde bulunmamış oldukları yolundaki bilgilerinden geliyor olabilirdi.

Altın çuvalı, platformun önünde, binada bulunan herkesin görebileceği bir yerde, küçük bir masanın üzerinde duruyordu. Belediye sarayındakilerin büyük bir çoğunluğu gözlerini dikmiş, içlerini yakan, ağızlarını sulandıran, hüzünlü ve yürek parçalayıcı bir ilgiyle seyrediyorlardı; on dokuz çiftin oluşturduğu azınlık da çuvala şefkatle, sevgiyle, sahipleri onlarmış gibi bakıyorlardı, bu azınlığın erkeklerden oluşan yarısı da biraz sonra seyircilerin alkışları ve kutlamaları için ayağa kalkıp yapacakları duygusal, kısa, hemen o anda oluşturuverecekleri teşekkür konuşmalarını kendi kendilerine yineleyip duruyorlardı. Arada bir de bu kişilerden biri, yeleğinin cebinden küçük bir kâğıt parçası çıkarıp, belleğini tazelemek için gizlice şöyle bir göz atıyordu.

Elbette konuşmaların yarattığı sürekli bir uğultu vardı – her zaman vardır. Saygıdeğer Bay Burgess ayağa kalkıp da elini çuvalın üstüne koyduğunda, içindeki mikropların kendisini kemirirken çıkardıkları sesi bile duyabilirdi, ortalık öylesine sessizdi. Bay Burgess çuvalın garip tarihçesini anlattı, sonra Hadleyburg'un çok eskilere dayanan ve hak etmiş olduğu o lakesiz dürüstlük ününden sıcak bir havayla ve köyün bu ünden duyduğu haklı gururdan söz ederek konuşmasını sürdürdü. Bu ünün, paha biçilemeyecek değerde bir hazine olduğunu, Yaradan sayesinde bu değerin ölçülemeyecek derecede artmış olduğunu söyledi, çünkü bu son olay bu ünün dört bir yana yayılmasına sağlamıştı, böylelikle Amerikan dünyasının gözlerinin bu köye çevrilmesini sağlamış ve kendisinin umduğu ve inandığı gibi, bu köyün adını ticari açıdan yozlaştırılamazlıkla sonsuza dek eşanlamlı kılmıştı. (Alkışlar.) "Peki, bu soylu hazinenin koruyucusu kim olacak – bir bütün olarak bu cemaat mi? Hayır! Bu sorumluluk bireyseldir, topluluğa özgü bir sorumluluk değil. Bugünden sonra her biriniz kişisel olarak onun özel koruyucularısınız, ona hiçbir zarar gelmemesi için teker teker sorumlusunuz – size verilen bu büyük koruyuculuk sorumluluğunu kabul ediyor musunuz? (Yankılanan bir onaylama sesi.) O zaman her şey yolunda demektir. Bunu çocuklarınıza ve çocuklarınızın çocuklarına aktarın. Bugün tertemiz olduğunuz her türlü suçlamanın ötesindedir – onun böyle kalmasını sağlayın. Bugün topluluğunuz içinde kendisinin olmayan tek bir kuruşa dokunmak için kışkırtılabilecek tek bir kişi yoktur – bu erdemli tutuma uygun davranmayı titizlikle sürdürün. (Sürdüreceğiz! Sürdüreceğiz!) Kendimizle başka topluluklar arasında karşılaştırmalar yapma yeri burası değildir – onların bazıları bize karşı değer bilmez davranışlar içindeler, onların kendilerine göre tarzları var, bizim de kendimize göre, biz halimizden memnun olalım. (Alkışlar.) Söyleyeceklerim bunlar. Elimin altında, dostlarım, bizim ne olduğumuzla ilgili olarak bir yabancının çok şey anlatan tanıklığı duruyor, onun sayesinde dünya bundan böyle bizim ne olduğumuzu her zaman bilecek. Biz o yabancının kim olduğunu bilmiyoruz, ama ben sizlerin adına şükran duygularınızı sözlere döküyorum ve sizlerden onayladığınızı göstermek üzere seslerinizi yükseltmenizi istiyorum.

Seçme ÖykülerWhere stories live. Discover now