Cesaret: Yapalım Şu İşi Artık.

577 56 37
                                    

Jellal

Belkide hayatının en güzel anlarından biriydi Jellal için, bırakılıp gideceğini umuyordu ama bunun yerine küçük yumruklar yemişti. Hem de utandırıcı şeyler söylediği için. Erza'nın utangaç halini fazlasıyla seviyordu. 

Erza üzerini değiştireceği sırada Jellal odadan çıkmıştı, ona daha dokunmamıştı ama arzusu hala geçmiş değildi. Şimdi ise duvara yaslanmış bir biçimde düşünüyordu. Ne yapmalıydı? Ya onunla yattıktan sonra pişman olursa? Onu geçtik, kızı Lucy öğretmeni ile babasının sevgili olduğunu öğrenirse ne tepki verecek? Çocuklarına da danışmalıydı bunu. Çünkü eğer Erza eşi olursa -ki Jellal bunun için delirecek bir haldeydi- çocuklarında annesi olacaktı. Ayrıca bir de Anna'nın dırdırı çıkacaktı. "Üzgünüm uzun sürdü." Odaya yayılan çiçek kokusu burnuna dolmuştu Jellal'in. 

Erza üzerine gecelik tarzı bir şey giymişti, her ne kadar Jellal sevmese de Erza'nın pasta desenli bu geceliğini beğenmişti. Pasta demişken, çocuklara uzun zamandan beri abur cubur almıyordu. Eve giderken -ki giderse- onlara çikolata alacaktı. Olmadı bir kaç şey daha alırdı. "Sorun değil." Sesi boğuk çıkmıştı, öksürerek düzeltmeye çalıştı. 

Ortamda garip bir sessizlik olmuştu, Erza koltuğun tekine oturunca Jellal'de onun karşısına oturdu. Şimdi düşündü de, sarhoş olduğu güne benziyordu. Gerçi şu an içki yüzünden değil de bir kadın yüzünden sarhoştu ama... "Aklına gelen bir şey var mı?" Var, hem de dolu dolu. "Belirli bir şey yok." Ortalığı yine sessizlik kaplıyordu; kadının bacaklarına bakmayı kes, hayır, sabah beraber sarılı halde olmaz.

"Ben aslında..." Erza bir şeyler demeye çalışıyor gibiydi, Jellal aslında ne olduğunu anlamıştı ama onun da ağzından duymalıydı. "Yemek yemeyi düşünüyordum, çok acıktım ama evimde sadece tatlı var. Bu yüzden tatlı sever misiniz bilmiyorum." Jellal kafayı yiyecekti, ne olduğunu filan anlamamıştı Jellal. Kendine bu kadar arsız olduğu için sövüyordu. "Tatlı şeyler sevmiyorum ama-"

"Tamam, o zaman bir şeyler bulacağım." Erza gülümsemişti, Jellal gülümsemesini karşılıksız bırakmadı. Erza ayaklandığında arkasından kalçalarına bakıyordu. Küçük Jellal rahat dursa ölürdü zaten. "Kıpraşma." Bunu sadece kendinin duyabileceği bir şekilde söylemişti. Bacaklarının arasına bakamıyordu ama umuyordu ki belli olmasın. 

Arkasından beri ayaklandı, mutfağın kapısına yaslanmıştı ve onu izliyordu. Onu izlediğinden haberi var mıydı bilmiyordu ama oldukça rahat duruyordu Erza. Jellal bu küçük rahatlıkları yüzünden kafayı yiyordu. "Ah, lanet." İçeri doğru hızla girdi, Erza elinde duran tavayı ve yumurtaları bırakıp ona dönmüştü. Onun için yumurta kıracaktı, yüzünde aptal bir sırıtış oluşmuştu. "Ne oldu-" Elleri Erza'nın beline gitmişti, tezgahla Erza'yı kendi arasına almıştı ve elleri yavaş yavaş aşağıya doğru iniyordu. Aniden öpmesi üzerine Erza'nın lafı yarıda kesilmişti. 

Erza'yı kalçalarından beri yavaşça yukarı doğru kaldırmaya başlamıştı, öpüşürken ağzına gelen inlemeler onu daha da şevklendiriyor, isteğini daha da arttırıyordu. En sonunda kadını tamamıyla kucağına aldı. Nefes almaları için ara sıra geri çekilse de tutkuyu kaybetmemek için tekrar ve tekrar öpüyordu. 

Yatak odasına kadar Erza'yı kucağında taşımıştı, pantolonunu zorlayan sertlik ile aklını kaybetmişti. Erza'nın bacaklarını tuttu, ayırdı ve tam ortasına girdi. Geceliği kollarından aşağıya doğru çekmeye başlamıştı. Altında siyah bir sütyen vardı. Elleri belinden aşağıya giderken sütyeni bulmuştu. 

Altında bulunan bedene Jellal göz geçirdi. Sütyenin etrafında dolanan elleri yüzünden Erza oldukça kasılmıştı, ayrıca ellerini Jellal'in kollarına sarmıştı. Tırnaklarını geçiriyordu. 

Bu acı tatlı bir şevke dönüşmeye giderken gözlerini ara sıra yayılan kızıl saçlara kaydırıyordu.

Jellal en sonunda sütyenin kopçasını açmıştı, yukarı doğru çıkardıkça görünene manzaranın tadına varıyordu. Dudaklarını boynuna götürdü, Erza bu sefer de onu ittirmeye başlamıştı. Jellal direk olaya geçmek istiyordu ama Erza bakireydi ve canını acıtmak da istemiyordu. 

Dili en sonunda boynundan göğüslerine inmişti, Erza'nın bedeni yay gibi bükülüyor ve Jellal'in göğsüne değiyordu. Kollarını Erza'nın ellerinden kurtardı ve bacaklarına doğru götürdü, yavaşça bacaklarını da okşamaya başlamıştı. 

Erza'nın titrek hal almasının yanında ellerini Jellal'in saçlarına geçirmesi Jellal'in kasığında hissettiği sancının artmasına sebep oldu. Sabırlı olmalıydı, yoksa şu an bile şevki dinebilirdi. Sol eli sol bacağını açarken, sağ eli en sonunda bacaklarının arasına gelmişti. Jellal ağır bir biçimde kadınlığını okşamaya başlamıştı. Erza saçlarını çekip duruyordu.  

Öpücüklerini yavaş yavaş göğsünden aşağıya indirmeye başlamıştı ki Jellal'in telefonu çalmaya başlamıştı. Sikeyim, kim ki bu şimdi? İçinden söverken telefonu arka cebinden çıkardı, Erza kısık gözler ile ona bakıyordu. Jellal duraksamıştı. 

Dudaklarını yaladı ve arayan kişiye baktı, bu oğlu Gray'di. Telefonu köşeye doğru fırlattı ve işine geri koyuldu. Ama Gray sürekli arayıp duruyordu ve Jellal'in ağzının tadını kaçırıyordu. "Önemli değil, bak." Erza'nın bu nefes kesici ses tonuna karşı Jellal tekrardan küfür etti, ellerini yavaşça altında kıvranan bedenden ayırdı ve telefonu eline aldı. 

Sinirden ağzının içini ısırıp duruyordu. "Ne oldu?" Diye telefonu anında açmıştı. Oğlunun bir süre nefeslenme sesini duyduğunda bir şeyler olduğunu anlamış, birazda olsa yumuşamıştı. "Gray?" Nefeslenme sesi kesilmiş, en sonunda cevap vermişti. "A-annem geldi, sathoş gibi oyana buyana dönüyor ve bağırıyordu. Ne olduğunu bile anlamadan Lucy'i tuttu ve kapıdan çekiştirmeye başladı. Ben, ben Lucy'i çektim ama onu alıp götürdü. Kocası ile beraber onu arabaya bindirdiler, ve, ve..." Oğlunun korkunç sesi üzerine Jellal'i bir titreme sarmıştı. "Gray, üçe kadar say ve polisi ara, hemen geliyorum!" 





Truth Or Dare [Jerza]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin