Cama vuran yağmur damlaları sesi, dalga sesi kadar huzur verirken aynı zamanda da genç kadının uyanmasına sebep olmuştu. Ama bu tatlı bir uyanıştı. Hafta içi her sabah lanet ederek uyandığı alarmının berbat sesi gibi değildi. Yüzünde en şirin gülümsemesiyle geniş yatakta gerindi. Üşüdüğünü hissedince anında yorganı üzerine çekti ve sarındı. O an çıplak olduğu aklına geldi ve bir kahkaha patlattı. Şu an kesinlikle bir hayalet gibi görünüyordu çünkü gece makyajını bile silememişti. Birileri izin vermemişti. Sonrasında ise üşendiği için kalkıp geceliğini giyememişti bile. Bu serin havada yanında kalıp ısıtması gerekirken kaçıp gitmişti demek ki. Eliyle yorganı göğüslerine bastırıp doğrulduğunda yatağın çaprazında bulunan aynada kendisine baktı. Tahmin ettiğinden de beter bir haldeydi. Anlaşılan adam kaçıp gitmekte haklıydı. Evde yalnız olmanın verdiği rahatlıkla yorganı üzerinden attı ve koşarak banyoya girdi. Duş alıp kendine geldikten sonra sorardı hesabını nasıl olsa.
Duş aldıktan sonra üzerine gözlerinin renginde olan kalın askılı elbisesini geçirdi. Saçlarını taradı ama çok hafif kuruttu. Hava sabaha nazaran açmıştı çünkü. Yatağı da topladıktan sonra mutfağa geçti. Masanın üstünde poşet içinde simitler vardı ve sofra kurulmuştu. Ah! Hazır sofraya oturmak ne güzel duyguydu! Dolabı açtı ve portakal suyu şişesine yapıştırılmış bir not gördü. Bu adam bugün niye bu kadar romantikti? Kesin bir haltlar yemişti ve şimdiden yumuşatma çalışmalarına başlamıştı! Notu eline aldı.
'Simitleri fırından çıktığı gibi aldım ama sen uyuduğun için kesin buz gibi olmuştur uykucu ;) Bir de güzelim simit, peynir, çay üçlüsü dururken niye portakal suyu içiyorsun zevksiz? :)'
"Sensin zevksiz!" Kızsa da kıkırdamasına engel olamadı. Tekrar odaya dönüp telefonunu eline aldı. Çaldı, çaldı, çaldı...
"Alo."
"Uyandığımda yanım niye boştu? Neden üşüdüğümde sarılmak için döndüğüm tarafta kocam yoktu? Derhal izahat verin bana Boran Kuzum!"
Karşı taraftan gelen kahkaha sesiyle kadın masum dırdırının pek de etkili olmadığını anladı. "Niye gülüyorsun?"
"Kahvaltı hazırladım, ama yine yaranamadım galiba?"
"Ay gidip simit alıp gelmişsin, dolaptakileri de çıkarıp koymuşsun! Ne var yani bunda? Hem ben her sabah hazırlıyorum, bir sabah hazırladın diye akşam seni kırmızı halıyla mı karşılamamı bekliyorsun?"
"Kırmızı halıya gerek yok canım. Kırmızı geceliğinle karşılaman yeterli." Adam çapkın gülüşünü görebiliyordu. Cilveli ses tonuyla adama eşlik etti o da.
"Hani şu... Geçen hafta yırttığın gecelik mi?"
"Hmm... Yenisini almadın mı sen onun?"
"Ben kocasının parasını düşünen, tasarruflu ve ideal bir eşim. Masraf olmasın diye bir süreliğine ayıcıklı pijamalarımla idare edersin artık! Geceliğimi yırtmadan önce de iki kere düşünürsün bundan sonra!" Bir süre karşı taraftan ses gelmeyince adamın elinden şekeri alınan, ağlamak üzere olan bir çocuğun yüz ifadesiyle donakaldığını anladı ve gülmeye başladı.
"Bak bir de gülüyor! Ya sen beni bu gülüşünle, her şeyinle baştan çıkarıyorsun! Ben düşünme yetimi kaybediyorum, biri bırak sen bana iki kere düşün diyorsun! Az insaf et zalim!"
"Şirinlik yapma bana! Hem sen dökül bakalım! Ne haltlar yedin?"
"Bismillah! Tövbe tövbe! Ne haltı?"
"Adam aniden imana geldi! Kaç gündür bana fazla sırnaşıyorsun pis kedi! Ne haltlar yedin sen?!"
"Bak günahımı alıyorsun ama! Hiçbir halt yemedim!" Sesinde bir tedirginlik... Bir korku vardı. "Ama yiyeceğim." Sesi gittikçe kısılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİNİN ELLİ TONU
FanfictionVatanım Sensin'in finalinden 2-3 yıl sonra... Evli miran getirdim sizlere...