8|🕊

17.1K 1.1K 167
                                    

Elimdeki kahvelerle birlikte sınıfa girdim. Dersin başlamasına daha vardı ama Çınar'ı burada bulabileceğimi umuyordum. Gereğinden fazla takıntılı bir insan olduğum için bu tarz bir incelik yapmam içimi rahatlatacaktı.

Sınıfın arka sıralarından birine oturmuş, telefonuyla ilgileniyordu. Aceleci davranıp telaşlı adımlarla yanına doğru ilerledim. Sıcaklık hafiften elimi yakmaya başlamıştı.

Sırasına kahveyi bırakıp havalı bir şekilde yanına oturacağımı düşünmüştüm ama şansım buna karşı gelerek bana kocaman bir orta parmak çekti.

Hafif bir şekilde sendelerken sağ elimdeki kahve elimin üstüne sıçramıştı. Canım acıdığında kibar olmayan bir şekilde söylenmeye başladım. "Bir işi de doğru düzgün yap kızım, kahveyi bile taşıyamıyorsun!"

"Hey, iyi misin?" Çınar hem şaşkın hem de endişeli bir surat ifadesiyle beni karşıladığında gülümsemeye çalıştım.

"İyiyim, iyiyim." derken elimdeki kahveleri sıraya bırakıyordum. Sonrasında çantamdan ıslak mendil çıkarıp elimi sildim. "Bize kahve aldım, sakıncası yoksa yanına oturabilir miyim?"

"Tabii ki."

Yanına oturdum, o da kahvesini kendi önüne çekmişti. "Bu arada teşekkür ederim."

"Önemli değil."

Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. Beklentiyle gözlerine baktım. Sonunda doğru kelimeleri bulmuş olmalıydı ki karamsar bir şekilde konuştu. "Her şey yolunda, değil mi?"

"Evet. Neden ki?" Duraksadı.

"Genel olarak benimle konuştuğun söylenemez, böyle olunca garipsedim."

Söylediği şeyler kendimi kötü hissettirirken bakışlarımı kaçırdım. Rahatsız mı olmuştu?

"İstersen gidebilirim?"

"Hayır. Saçmalama, gitmen için söylemedim..." dedi çabucak. "Moralin bozuldu, özür dilerim."

Kahvemden bir yudum alıp gülümsedim. "Yoo. Moralim bozulmadı."

Keyifle güldüğünü hissedince, her ne kadar yüzüne bakmak istesem de kendime engel oldum. "Yalan söyleme konusunda hiç iyi değilsin."

"Hadi ya," dedim alayla. "Canım istediğinde çok da iyi olurum bu konuda ama tercih meselesi, yalanlardan hoşlanmam."

Tekrardan güldü. Kalbim hızlanırken daha fazla dayanamayıp ona baktım. Aptal biri değildim ama şu an hissettiklerime anlam veremiyordum. "Komik olan ne?"

"Az önce yine yalan söylemeyi denedin, olmuyor işte zorlama."

"Tamam." diyerek ellerimi teslim olur gibi kaldırdım. "Pes ediyorum, sen kazandın!"

"Bakın burada kimler varmış?" Tanıdık olan başka bir ses duyduğumda dikkatim dağıldı.
Alperen geliyordu.

Çınar rahatsız olmuş gibi yerinde kıpırdandığında gülümseyip Alperen'e selam verdim.

"Ee, ne yapıyorsunuz?"

"Hiç." diye mırıldandı Çınar. Birden bire tavırlarının değişmesine anlam verememiştim.

"Laden, kaçırdığım birkaç notum var. Bu ders yanımda oturur musun?"

Alt dudağımı içten içe ısırmaya başlarken Alperen'e ne cevap vereceğimi düşünüyordum. "Şey... Aslında bugün Çınar'la olacağım. Ders bitiminde defterimin fotoğrafını çekebilirsin." Güldüm. "Yalnız sadece bir kereliğine izin veriyorum, bunu alışkanlık hâline getirme."

"Ah, gerçekten teşekkür ederim ama sonra müsait olmayacağım. Annemi hastaneye götüreceğim... Biraz rahatsızlandı."

"Öyle mi?" diye mırıldanıp Çınar'a baktım. Şimdi ne yapacaktım ben?

"Sorun yok." dedi ve gülümsedi. Bunun diğerleri gibi samimi bir gülüş olduğuna inanmıyordum.

"Tamam o zaman." diyerek çantamı omzuma asıp kahvemi aldım. "Sonra görüşürüz."

"Görüşürüz."

🫂

bazen uçmak isterim ❦Where stories live. Discover now