19.Bölüm - Metafaz Evresi

119K 4.6K 338
                                    

“Bugün planın var mı?” Hector bunu söylerken gözlerini bir saniye bile dışarıdan ayırmadığından, benimle konuştuğunu anlamam zaman aldı.

“Hayır. Niye sordun?” Hala bana değil de Martin’e demiş olma ihtimalini göz önünde bulunduruyordum.

“Çalışmadığın son gün olacak, iyi değerlendir.” Doğru söylüyordu. Ne yapacaktım ki? Ben de başımı arabanın camından dışarıya çevirdim.

“Uzun süredir hep işle ilgileniyoruz. Bence hepimizin biraz eğlenmeye ihtiyacı var. Bundan sonra da çalışmaya başlayacağımızdan, hiç boş zamanımız olmayacak. O nedenle bir önerim var.” Yeni cümlesine başlayacakken sözünü kesmek zorunda hissettim.

“Hector bunları hatırlatıp içimi karartıyorsun. Çalışacağımızı ben de biliyorum.” Yüzümü buruşturdum. Hayata biraz olumlu bakması gerekiyordu. Sinirle adımı söyleyince ona hissettirmeden koltukta ondan uzağa kaymaya çalıştım.

“Ne zaman, sözümü bölmemen gerektiğini öğreneceksin? Bu akşam benimle-” Bu kez ben değil, telefonumun zil sesi sözünü kesmişti. Yutkundum. Kıpırdamamayı tercih etmiştim ama telefon susmuyordu.

“Aç şunu.” Sesini yükseltince irkildim ve hemen çantamdan telefonumu çıkardım.

“Artık açacağın konusunda umudumu yitirmiştim.” Gülmeye çalıştım ama Hector hiç değişmeyen siniriyle yüzüme baktığı için tepki vermek zor oluyordu.

“Gelince konuşmaya ne dersin Isaac?” Gergin bir şekilde gülümsedim. Hector bakışlarını üzerimden alıp tekrar dışarıya dönünce rahat bir nefes almıştım.

“Gelince kesin bir bahane uyduracağını biliyorum. O yüzden şimdi konuşacağız. Akşam beraberiz. Sadece ikimiz olacağız. Ebeveynlerin yanında yokken daha rahat olacağımızı düşündüm.”  Gülmemi pek de bastıramamıştım. Hector göz ucuyla baktıktan sonra tekrar kafasını çevirdi.

“Tamam. Kapattım ben.” Başka bir şey demeden telefonu suratına kapattım.

“Ne dedi?” Hector yine bana bakmadan konuşuyordu. Bu kez sorunun Martin’e yöneltilmediğine emindim.

“Bana bugün için planın var mı diye sormuştun ya, varmış. Fakat benim şimdi haberim oldu.”

“Ben de hepimiz birlikte dışarı çıkalım diyecektim. Neyse, siz olmadan çıkarız.” Dışlanmış gibi hissetmem saçmaydı, sonuçta sırf benim için gitmeyecek halleri yoktu… Fakat dışlanmıştım işte. Konuyu değiştirmem en iyisiydi. Ojesiz tırnaklarımla oynarken söze başladım.

“Bu arada, Henry 0 – Hane 1.” Hiçbir şey anlamayacağından adım gibi emindim.

“Hane ne?” Tahmin ettiğim gibi.

“Bak şimdi, biz bir takım gibi kardeşini mağlup ettik ya, bizim takımımızın adı o. Senin baş harfini al, benim baş harfimi alma ve birleştir. Al sana Hane!” Elimle de bu çıkarımımı nasıl oluşturduğumu havaya çiziyordum.

“Daha önce hiç böyle bir şey duymadın-“ Konuşmama devam ederken bu kez o sözümü kesti.

“Sus.” İyi be. Konuşmam ben de.

*

Yatağımda uzanmış kıyafet seçen Dianna’yı izliyordum. Benim hüzünlü bakışlarımı fark edince elindeki tişörtü yatağına bırakıp yanıma geldi.

“Sen de hazırlansana. Siz Isaac ile nereye gideceksiniz?” Onun yüzünde de üzgün bir ifade vardı. Onun tadını kaçırmaya hakkım olmadığını düşünüyordum. Yatağımda doğruldum. Yanıma oturmuştu.

KELEBEKWhere stories live. Discover now