01001111

5.1K 369 131
                                    

Diğer ezik hikayem olan Baby Powder'ı okuyorsanız, okumayı düşünüyorsanız, aa böyle bir şey mi varmış diyerek bir bakacaksanız bu bölümde o hikayeyle ilgili spoiler yer almaktadır.

-Talha-

Gitmiştim. Uğur'a gitmeyeceğim dememe rağmen şu an psikoloğun dar bekleme odasında oturuyordum. Etrafımdaki insanların burada olmak için ne gibi sebepleri olabileceğini düşünüyordum.

Mesela şuradaki kız, pek problemi varmış gibi görünmüyordu. Gayet ışıl ışıl, hayat dolu giyinmiş, makyajını da yapmıştı. Büyük ihtimal sevgilisinden ayrılmıştı veya sınav stresi vardı ve kendini depresyonda zannediyordu.

Yanımdaki kadın, iyi giyimli olmasına rağmen yüzünden kendini belli ediyordu. Gözleri her şeyin ayrıntısına takılmaya çalışıyor gibiydi ve gözaltları çökmüştü. Onun da büyük ihtimal ailesinde bir problemi vardı ve aynı zamanda takıntılarıyla başa çıkmaya çalışıyordu.

Kendimce doğru olan tahminlerimi yaparken ismimi duyarak ürperdim. Yavaşça kalkıp yan taraftaki odaya doğru ilerledim.

Psikolog beklediğimden daha iyiydi. Sinir bozucu birini bekliyordum. Ama adamın ses tonu bile beni rahatlatmaya yetiyordu. Birkaç soru sordu, ben de anlattım. Uğur'dan sonra ilk defa birine bir şeyleri anlatırken bu kadar rahat hissetmiştim.

Uğur aklıma gelince yüzümü buruşturdum. Beni dinliyordu, yardım etmeye çalışıyordu. Bana karşı çok iyiydi bu yüzden de beni sevdiğini sanmıştım. Ama bunca zamandır beni bir yük olarak görmüştü.

Doktor bile şu an sinir bozucu olduğunu düşünüyor. Kimse seni gerçekten sevemeyecek. Bunu bilmeyecek kadar aptalsın.

Iç sesim beni gerçeklerle yüzleştirirken doktor elindeki kağıdı bir kenara koyup bana döndü.

"Hiç intiharı denedin mi peki?"

Yumruklarımı sıktım. "Evet."

"Nedenini söylemek ister misin?"

"Bilmiyorum. Şımarıklıktan sanırım."

Bana doğru yaklaştı. "Bak Talha. Senin durumunda şımarıklık diye bir şey yok. Sen şımarık falan değilsin. Durumun hakkında senin yapabileceğin bir şey yok o yüzden kendini suçlayamazsın."

Kafamı tamam anlamında salladım.

"Bir daha yapmayı düşünüyor musun?"

"Hayır."

"Dürüst ol bana."

"Peki. Sanırım düşünüyorum."

"Bunun nedenini söylemek ister misin? Seni zorluyormuşum gibi hissetmeni istemiyorum. Cevap vermek zorunda değilsin."

"Aslına bakarsanız Görkem bey..."

"Görkem abi diyebilirsin."

"Peki.. Görkem abi... Homofobik misin bilmiyorum. Ve bunu umarım aileme anlatmazsın. Sevdiğim bir çocuk vardı. O bana son zamanlarda çok iyi gelmişti. Beni düzeltmek, bana kendimi iyi hissettirmek için elinden geleni yapıyor gibiydi. Ona sarıldığımda bile bütün sorunlarım beynimden akıp gidiyormuş gibi hissediyordum. Ama farkettim ki aslında onun için sorunlu bir yükten başka bir şey değilmişim."

"Bunu kendisi mi söyledi?"

"Hayır. Pek öyle bir şey demedi aslında onu ben sinirlendirdim. Dedikleri belki benim anladıklarımı ima etmiyordu. Ama onu kaybetmek beni daha kötü yaptı. Şu an onsuz gerçekten yaşamak istemiyorum."

"Çabuk sinirlenen biri mi?"

"Yani, sanırım."

Hafifçe, buruk bir şekilde gülümsediğini farkettim. Gözleri dolmuş, sesi çatallaşmıştı.

"Ona geri dönme veya onunla barışma şansın çok ufak da olsa var mı?"

"Olabilir. Bilmiyorum."

"O zaman yapma Talha. Sakın kıyma canına. İntihar ettiğinde her şeyin düzeleceğini zannediyor olabilirsin. Belki de senin için her şey düzelir. Ama arkada kalan sevdiklerin için her şey daha da kötüye gider. Bir tanıdığım vardı. Çabuk sinirlenen bir tipti. Sevdiği kişiye ima etmediği kötü sözler söylüyordu."

"Evet?"

"Sevdiği kişi öldü sonra. İnan onun durumunu görmek istemezdin. Ben o zamanlar öğrenciydim daha. Onu düzeltmek için çok uğraştım. Ölen bir kişinin arkasında bıraktığı kırıkları ilk defa gördüm o zaman."

"Ne oldu peki?"

"Düzeltemediğim tek kişiydi sanırım." Gözleri o kadar dolmuştu ki artık yaşları tutamıyordu. "Demem o ki Talha, sevdiklerini bu hale sokma sakın. Sana sinirli davranıyor olabilir. Kötü sözler söylemiş olabilir. Ama düzeltebileceğin bir durum varsa ortada, düzeltmekten çekinme."

....

Binadan çıktığım gibi koşarak Uğur'un evine gittim. Onu görmem lazımdı. Barışmam, özür dilemem gerekti. Alacaklı gibi kapısını çalarken kapıyı annesi açtı.

"Aa Talha canım nasılsın? Uğur'u görmeye mi geldin?"

Sanki başka kime geleceksem.

"Evet. Çağırabilir misiniz?"

"Uğur bir arkadaşıyla dışarı çıktı."

Arkadaşı mı? Kim? Nereye?

"Nereye gittiler acaba? Söyledi mi?"

"Şu karşıdaki kafeye gideceklerdi sanırım. Uğur genelde orada takılır zaten."

"Tamam abla sağol görüşürüz." diye koşarak binadan çıktım.

...

Talha: Evin karşısındaki kafede misin?

Talha: Annen arkadaşınla dışarı çıktığını söyledi. Kim o?

Talha: Seni görmem lazım Uğur lütfen yanına gelmem gerek. Söyleyeceklerim var.

(Uğur/ çevrimiçi)
(Görüldü)
(Uğur/ çevrimdışı)

Talha: Uğur ne olursun yapma böyle. Yerini söyle geleyim.
...

Bir süre çevrimiçi olmasını bekledim ama olmadı. Annesinin doğru söylediğini umarak sokağın karşısındaki kafeye hızla girip etrafa bakınmaya başladım. En sonunda Uğur'u buldum ancak keşke bulmasaydım.

Yanındaki çocukla el ele tutuşmuştu. Beni görünce gözlerini kapatarak başını çocuğun omzuna koydu ve elini daha da sıktı.

"Neden?" diyebildim sadece.

Sunkiss/ Texting (boyxboy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin