2.1

2.2K 113 19
                                    

Ben korkmuş gözlerle ona bakarken, o hızlıca telefonu elimden aldı. Telefonumun şifresi olmadığı için kolayca açmıştı. Hızlıca bütün mesajlarıma baktı ama hiç bir şey bulamamıştı.

"Nerede?"

"N-neyden bahsediyorsun?"

"Bak kızım benimle oynama, onun sen olduğunu biliyorum"

"Yoksa sildin mi mesajları?" gözlerinden resmen alev çıkıyordu bu kadar mı sinir oluyordu gizliden yazmama.

"Jungkook b-ben gerçekten bir şey anlamıyorum"

"Bekle"

Hızlıca telefonunu çıkardı. Ve sahte bana mesaj attı. Sinirli sinirli nefes aldıkça bende iyice geriliyordum. Ama Jeon mükemmel Jungkook'un bilmediği bir şey vardı o da bu telefondan değil diğer telefondan ona mesaj attığımdı. Ve o telefon şu an Jimin'in yanındaydı :3

"Hadi ama" diye kendi kendine mırıldandı.

Bir elinde benim telefonum bir elinde kendi telefonu vardı. Bir süre mesaj gelmesini bekledi.O sırada sinirden ayağıyla ritim tutuyor ve benim daha çok gerilmeme sebep oluyordu. Bir kaç dakika daha bekledikten sonra hayal kırıklıkları ile dolu olan gözlerini bana çevirdi. Onun bu hali beni de üzmüştü. 

"Ş-şey Dae ben gerçekten üzgünüm" evet gerçekten üzülmelisin Jungkook ama aptal kalbim bu halini kaldırmıyor.

"Ya çok aptalım, buldum sanmıştım lanet olsun neredesin sen!" diye kendi kendine mırıldandı ama sonralara doğru sesi oldukça yüksek çıkmıştı. 

"Jungkook amacın ne bilmiyorum, ama telefonumu alabilir miyim? Ayrıca Jimin'e de yalnız kaldı." dedim ultra oyunculuk yeteneğimi konuşturarak.

"Tabi alabilirsin, ben seni o sanmıştım"

"O kim?"

"Birisi bana gizli bir numaradan mesaj atıyor"

"Anladım, umarım bulursun ama bulmaya çalışırken bu kadar kaba olmamalısın"

"Tekrar üzgünüm" anlayışla kafamı salladım ve önünden  geçerek hızlıca oradan çıktım. Hızlı adımlarla hatta koşarak Jimin'in yanına geldim. Kalbim deli gibi atıyordu. Bu halime fark eden Jimin dikkatle bana bakmaya başladı.

"Dae neyin var, ruh görmüş gibisin" ruh değil ama Jungkook gördüm ve o ruhtan daha beter Jimin.

"Bir şeyim yok biraz midem bulanıyor içkiden sanırım" o sıra da Jungkook geldi masaya. onun da yüzü asıktı.

"Sizin neyiniz var" diye soludu Jimin.

"Bir tanıdık gördüm sandım" dedi Jungkook kahvenin en derin tonuyla bana bakarak. Jungkook telefonunda bir süre baktı ve tahminimce bana mesajlar atmaya başladı. Ne yazdığını deli gibi merak ediyorum.

"Jiminie~ ben artık gitsem" dedim şirin görünmeye çalışarak.

"O senin büyüğün düzgün konuş" i sinin biyiğin dizgin kiniş çok biliyorsun sen.

"Jimin hyung ben artık gidebilir miyim?"

"Ahh Kookie. Tabii ki, seni bırakayım ben"

"Hiç g-"

"Ben bırakırım" resmen ağzıma tıkmıştı. Jimin'le vedalaşıp önden köy ağası gibi giden Jungkook'u takip ettim.

Kapısını açıp yerleşmişti şöför koltuğuna bende çok beklemeden oturdum.

"Yurdun nerede ?"

"Şirkete bıraksan daha iyi olur"

"Ne işin var bu saatte şirkette?" ah kalbim yoksa beni mi önemsiyor.

TUTSAK / JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin